Şengör: Üniversite hocalarımızın çoğu, lise hocası bile olamayacak düzeyde
Sözcü gazetesi yazarı Rahmi Turan, “Teknolojide neden geri kaldık?” başlıklı yazısında Prof. Dr. Celal Şengör'den gelen yanıtı bugünkü köşesine taşıdı. Şengör, "Üniversite hocalarımızın ezici bir çoğunluğu lise hocası bile olamayacak düzeydedir'' ifadelerini kullandı.
YÖK'ün uyguladığı kontenjan politikası her türlü aklıselimin haricindedir. Düşününüz ki, 25 tane optik mineraloji (mineral bilimi) mikroskopu olan bir jeoloji bölümüne 70 kontenjan verilmiştir. Bu açıkça ‘Eğitim yapmayın' demektir." düşüncesini dile getirdi.
Şengör yanıtında, "İmam hatipler bu ülkenin başındaki en büyük sorunlardan biridir. Bunu tebarüz ettirdiğiniz için sağ olun. Ancak… Geriliğimizin tek sebebi onlar değil… Hatta denilebilir ki, onlar hastalığımızın arazları… Esas sorun üniversite denilen kurumlarımızda… Sık sık söylüyorum: Türkiye'de üniversite adına lâyık tek kurum yoktur." görüşünü savundu.
Şengör, "Bunu Yüksek Öğretim Kurumu YÖK'e ve hatta 12 Eylül askeri yönetimine bağlayanlar çok yanılıyorlar.Siz, daha önceki durumu da hatırlarsınız. Üniversitelerin bu halde olmasının başlıca sebebi, üniversite içinde liyakate önem verilmemesidir. Bu, 1933 Üniversite Reformu'ndan beri böyle olmuştur. Bu konuda 1946'da Fuat Köprülü'nün yazdığı makalelere bakmanızı öneririm. Üniversite hocalarımızın ezici bir çoğunluğu lise hocası bile olamayacak düzeydedir. YÖK'ün uyguladığı kontenjan politikası her türlü aklıselimin haricindedir." ifadesini kullandı.
Rahmi Turan, "Kara günlerde aydınlık mektup!" başlıklı yazısında Şengör şunları kaydetti:
Düşününüz ki, 25 tane optik mineraloji (mineral bilimi) mikroskopu olan bir jeoloji bölümüne 70 kontenjan verilmiştir. Bu açıkça ‘Eğitim yapmayın' demektir.
Türkiye'deki intihal (aşırma) sayıları insanı korkutacak düzeyde olup üniversite içinde pek ciddi bir ahlâk erozyonuna işaret etmektedir.
Yere göğe koymadığımız rahmetli Türkân Saylan, YÖK üyesiyken YÖK'ü yuvarlak lâflarla eleştirmekten başka dişe değer tek bir fikir üretemediydi.
Cumhuriyet'te yayımladığı saçma sapan bir yazıya ben sert bir cevap yayımlamıştım. Dönüp baktığınızda kendisinin bilim üretiminin de neredeyse yok düzeyinde olduğunu görüyorsunuz.
Bu durum, sağ-sol demeden tüm sözde bilim insanlarımızın acınılacak durumuna pek çarpıcı bir örnektir.
Bu olumsuzlukların önüne geçmenin yolu nedir? Gayet basit:
1) Bütün medeni âlemde yapıldığı gibi doktora, doçentlik ve profesörlük jürilerine yurt dışındaki, ciddi üniversitelerden jüri üyesi atarsınız.
2) Akademik terfilerde ‘Science Citation Index' (Bilim Alıntı Endeksi) için muhakkak bir alt sınır koyarsınız.
3) Verilen dersleri uluslararası kontrole açarsınız. Bu elbette sadece İngilizce ders veren üniversitelerimizde uygulanabilecek bir yöntemdir ama hiç yoktan iyidir.
4) İntihal yaptığı tespit edilen öğretim üyesi veya öğrencinin üniversite ile ilişkisini derhal kesersiniz, varsa emeklilik haklarını yakarsınız.
5) Rektör atamaları asla seçimle olmamalıdır. Seçim, üniversite içine politika sokup üniversitenin verimli çalışmasına engel olmaktadır.
6) Üniversitede bulunan memur kadroları Memurin Kanunu dışına alınarak performans temelli periyodik (süreli) bir değerlendirme sistemine dayalı bir kanun oluşturmalıdır.7) YÖK muhafaza edilmeli, ancak, yetkileri kısılarak sadece koordinasyon görevi bırakılmalıdır.
8) YÖK üyelerinde rektörlerde aranacak minumum kıstaslar aranmalı, YÖK Genel Kurulu'nda fen ve mühendislik bilimlerine, sosyal bilimlere, sanat dallarına göre dengeli bir dağıtım bulundurulmalıdır.
9) Meslek Yüksek Okulları kurularak bunların diplomaları, üniversite diplomalarından ayırılmalıdır.
10) Meslek liselerinden üniversiteye devam etmek isteyenlere muhakkak bir katsayı veya imtihan uygulanmalı. Bu katsayı veya imtihan meslek branşına göre ayarlanmalıdır.
11) Yeni üniversite kurmak isteyen muhakkak labaratuvar ve kütüphanesiyle bir altyapı oluşturduğunu belgelemelidir. ‘İnternet çağında kütüphaneye ne gerek var?' lâfı Amerika'da da yaygınlaşmakta olmasına rağmen gerçeği yansıtmamaktadır. İnternet ancak ne aradığını bilene ve bulduğunu değerlendirebilecek bilgiye sahip olana fayda sağlar. Zira internetteki ‘çöp bilgi'nin miktarı, kaliteli bilgiden fazladır.
12) Üniversitelerde ve Meslek Yüksek Okulları'nda kaliteli kütüphaneci ve teknisyen kadroları yeterli olmalıdır. Bugün Türkiye üniversitelerinde ben daha bir tane ‘uzman kütüphaneci' görmedim. Türkiye üniversitelerinde kütüphanecilik okuyanların feci durumlarını kendi tecrübemden biliyorum.
Yazının devamı için TIKLAYIN