Şiddetin Ayna’sı Belgeselinde Mikrofon Erkeklerde
Ege Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümü mezunu Aysun Karaman kadına yönelik şiddete erkeklerin gözünden bakabilmek için bir belgesel çekti.
Cumhuriyet Gazetesinden Hilal Köse yaptığı belgeselbile çok konuşulacak Aysun Karaman ile görüştü.
Aysun Karaman: “Şiddet o kadar hassas ve zor bir konu ki gerçekten sayamayacağım kadar fazla yükümlülüğümüz var. En başta İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı yasa uygulanmalı. Kadına yönelik şiddet toplumun bütününü zedeleyen bir insanlık suçudur, medyanın şiddeti sıradanlaştıran rolü de sorgulanmalı.dedi
İşte o röportaj
Karaman, 28 yaşında, Ege Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümü mezunu. Sinema sektöründeki ilk yolculuğu BKM Mutfak’la başladı. Sonrasında Belçim Bilgin ile çalıştı. “Ülkesini, insanını seven, bunun için ülkesinde kalmayı seçen, bir kadınım. Ben de kendimi yeni yeni tanımlıyor, var ediyorum. Ama umarım iyi bir insan olmayı yaşamım boyunca başarabilirim, kendimden en büyük beklentim bu” diyor.
Yönetmen Aysun Karaman, kadına yönelik şiddete erkeklerin gözünden bakabilmek için bir belgesel çekti. YouTube’da yayımlanan “Ayna” adlı belgeselde, çeşitli kesimlerden yedi erkeğe mikrofon uzatıyor. Film, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin hangi köklerden doğduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor. Karaman’la projesini konuştuk.
- Fikir nasıl doğdu, hedef neydi projeye başlarken?
Şiddet ve cinayet haberlerinin artmasıyla, içinden çıkılmaz bir travmanın içerisinde olduğumuzu hissettiğim bir anda projemiz başladı, diyebilirim. Aslında proje demek de istemiyorum, var olma mücadelemiz... Hedefse her gün artan ve artık insana nefes aldırmayan şiddet biçimlerini erkekler tarafından dinlemek, neden bunları yaşadığımızı sormak ve neler yapabileceğimizi konuşmaktı. Öyle de oldu.
Babam yaptıysa
- Sahada neler yaşadınız, sorun çıktı mı?
Birçok kişi çekindi, konuşmak istemedi. Ancak sorularımızı yanıtlayan insanlar tüm içtenliğiyle duygu ve düşüncelerini bizimle paylaştı. Bizim çekincelerimiz olduğu gibi onların da oldu. Ama ben çektiğim insanları yargılamak için değil, onların alanını algılamak ve düşünmek için bu yola çıktım. Bu konuda oldukça açık görüşlüyüm. Ayrılmış bir anne ve bir babanın çocuğuyum. Babam şiddet meyillisi biriydi ama o değişti, dönüştü. Şimdi çok daha kendiyle barışık, her şeyi soran, meraklı, dinleyen, sevgiyle konuşan bir birey.
Benim algımda, babam yaptıysa, herkes yapabilirin umudu var. Çünkü sevginin olduğu gibi nefret duygusu da var ve aslında nefretin temelinde korkular, çaresizlik var. Önemli olan bu nefreti dinlemek, algılayıp dönüştürmek. Yoksa konuştuğumuz zaman hepimiz şiddete karşıyız ama temelinde neler var, gerçekten nasıl bu sorunları aşabiliriz, önemli olan bunları konuşabilmek...
- Belgesele dair neler söylemek istersiniz? Nasıl bir tabloyla karşılaştınız? Gelen yanıtları nasıl yorumlarsınız?
“Ayna” samimi, güçlü, vurucu bir belgesel. Yola çıkarken bu noktaya geleceğini düşünmemiştim. Ben sadece içimde susmayan çaresizlik seslerime bir soluk vermek, biraz olsun umudu yaşatmak için bu yola girdim. Ekipteki herkes de duyar duymaz ellerinden geleni yaptı. Özellikle yönetmen arkadaşım Deniz Enyüksek’in desteği çok değerliydi. Hatta Deniz’e yönetmenlik için çok ısrar ettim ama o inatla hayır Aysun bu senin projen dedi, durdu.
Eminim destek verenler olduğu gibi tepki verenler de olacaktır ama yaşam böyle bir şey. Ben değişime ve sorgulamaya, anlamaya çalışmaya hazırım.
Toplumsal cinsiyet eşitliğini elimizden geldiğince yaygınlaştırmak için problemin temelini görmemiz gerekiyor, bunun için de oldukça gerideyiz...