Sırrı Süreyya Önder: Silah zoruyla uçağa bindirildim
“Silah zoruyla uçağa bindirildim”
HDP Ankara Milletvekili Sırrı Süreyya Önder’in, "Terör örgütü üyesi olma", 3 defa "Terör örgütü propagandası yapma", "Halkı kin ve düşmanlığa tahrik etme" suçlamalarıyla 40 yıla kadar hapis istemiyle yargılandığı davanın ikinci duruşması Diyarbakır 8’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Önder, “Sayın Ahmet Davutoğlu, Efkan Ala ve Muhammed Dervişoğlu (Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarı) kesintiye uğrayan süreci toparlamak için bir inisiyatif geliştirme amacı içindeydiler. Sayın Davutoğlu bu nedenle görevden alındı" dedi.
PKK yöneticileriyle Kandil'de bulunduğu sırada savaş uçaklarının bombardımanına maruz kaldığını anlatan Önder, "Dönemin Adalet Bakanı Sadullah Ergin'in araya girmesiyle bombardıman durduruldu" diye konuştu.
Doğan Haber Ajansı’nın (DHA) haberine göre, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yürüttüğü soruşturma kapsamında Ankara'da, 4 Kasım 2016 günü gözaltına alınan ve adli kontrol şartıyla serbest bırakılan HDP Ankara Milletvekili Sırrı Süreyya Önder'in 'Terör örgütü üyeliği', 'Terör örgütü propagandası yapmak' ve 'Halkı kin ve düşmanlığa açıkça tahrik' suçlarından 40 yıla kadar hapis cezası istemiyle yargılanmasına devam edildi. Suçlamaları reddeden Önder savunmasında, "Dolmabahçe’de bu devletin bakanıyla aynı koltuk hizasında oturdum" dedi.
“Hukuk garabeti”
Diyarbakır 8'inci Ağır Ceza Mahkemesi'nde bugün görülmesi gereken duruşması, Önder'in Meclis'te Nöbetçi İdare Amiri olması nedeniyle dün yapıldı. Savunması alınan Sırrı Süreyya Önder dokunulmazlığı olan bir milletvekili olarak mahkemenin karşısında olduğunu belirtti. Siyaseten burada olduğunu iddia eden Önder, "Heyetin üyelerinden birine hakarete tevessül etsem, ya da darp etsem, şu an beni yargılayacak hukuki bir zemin yoktur. Ortada hukuksal garabet söz konusudur. Bizim mahkemelere icabet etmeme tutumumuz bu hukuksuzluğu ve çarpıklığı teşhir etme amaçlıdır" dedi.
İfadesinde, bu ülkenin zannedildiği gibi savaş meydanlarında değil, mahkemelerde kurulduğunu iddia eden Önder, "İstiklal Mahkemesi'nden tutun Dersim mahkemesi, Şeyh Said'in yargılandığı mahkeme, DGM ve adını unuttuğumuz değişik isimler altında olağanüstü hukuk prensibiyle çalışan mahkemeler, bu ülkenin kuruluş felsefesini düzenlemiş ve bir form vermiştir" dedi. Önder siyasin bir süredir de yargı eliyle yürütülmeye çalışıldığını belirtti.
“Silah zoruyla uçağa bindirildim”
İmralı heyeti sözcüsü olduğunda dönemin bakanların kendisinden bu sıfatla bahsettiklerini belirten HDP'li Sırrı Süreyya Önder, "Ben barışa sevdalı bir insanım" diyerek şunları söyledi:
"Ben ulvi bir iş yaptım, 3 sene bu uğurda emek sarf ettim. Sizin huzurunuza zorla getirilirken ki gece hariç. Uçak kullanmayan bir insanım, silah zoruyla uçağa bindirildim.
Sadece İmralı'ya kadar kendim tek başıma araç kullanmışım, bu görüşmeyi yürütmüşüm. Usul şöyleydi, İmralı'ya gidilir, daha sonra Kandil'e nasıl gidilir? Bu görünürde suç. Çözüm çerçeve yasası çıkana kadar MGK'nın kriz yönetmeliği ışığında ben ve heyet üyesi arkadaşlarım Kandil'e gidip KCK yöneticileri ile PKK komutanları ile toplantı yapıyorduk. Devletin ve Sayın Öcalan'ın taleplerini, öneri ve ricalarını iletiyorduk. Onlardan da öneri itiraz ve eleştiri alıyor ve getiriyorduk."
“Devletin bakanıyla aynı koltuk hizasında oturdum”
PKK'nın bütün yöneticileri ile 180'i aşkın toplantı yaptığını 3 sene diz dizi çalıştığını anlatan Sırrı Süreyya Önder, "Barış müzakerecisiyim. Bunu öyle bir aşamaya getirmişiz ki, bu devletin İçişleri Bakanı, Başbakan Yardımcısı, AKP Grup Başkanvekili ve Kamu Güvenliği Müsteşarı ile Dolmabahçe Sarayı’nda Dolmabahçe Deklarasyonu dediğimiz metni okumuşuz. Biz tarihsel olarak o 3 senenin emeğinin karşılığını Dolmabahçe deklarasyonunda aldık. Bu devletin bakanıyla, aynı koltuk hizasında oturdum" dedi.
PKK yöneticileriyle Kandil'de bulunduğu sırada savaş uçaklarının bombardımanına maruz kaldığını anlatan Sırrı Süreyya Önder, "Dönemin Adalet Bakanı Sadullah Ergin'in araya girmesiyle bombardıman durduruldu" diye konuştu.
“Efkan Ala bizi makamına davet etti…”
Sırrı Süreyya Önder, anlattıklarına eski İçişleri Bakanı Efkan Ala'yı da tanık göstererek, "Sayın Öcalan bize 'bu hendekleri kapatmalısınız, ama buna yol açan sorunu da yok etmelisiniz' dedi. Efkan Ala bizi makamına davet etti, gece saat 01.00'da gittik. Bu meseleyi nasıl çözeriz dedik. Ben 01.30'da araçla yola çıktım ve sabah Diyarbakır'a geldim. Piran Dağları’na gittik. İçişleri Bakanlığıyla, Bölge Valisiyle, güvenlik görevlileriyle meseleyi tartıştık. Bütün mesele yoğun tutuklamalar ve kalekol yapımıydı. O karakol inşaatı durduruldu, biz gittik, ikisi de nişanlanmak üzere evlenecek olan iki uzman çavuşu aldık, bir işkence görüp görmediklerini orada sorduk, teyidini aldık, onurlarını haysiyetlerini rencide edecek bir şey görüp görmediklerini sorduk. Getirdik komutanlığa teslim ettik. Bir hafta içerisinde de bölgede bir tane hendek kalmadı" dedi.
“Pozantı’da çocuklar sistematik olarak tecavüze maruz kaldı”
Sırrı Süreyya Önder, bu çalışmaları sırasında pusu kuranları da başının üstünden ateş edenleri de gördüğünü belirterek, "Bu devlet bana 8 koruma tahsis etti. Defalarca suikast atlattık. Ancak hiç birini kamuoyuna paylaşmadık. Çok onurlu şeyler yaptık, bu ülkeye barış getirecekse yine bugün tutuklanan HDP Milletvekilleri, DTK üyeleri, partinin siyasi kadroları getirecektir. Konuşmamda katliam demişim, ama kastettiğim şudur; bunların Pozantı boyutu var. Gençlere bunu söyledim. Bu vilayette babasına soktukları copu çıkarıp çocuğunun ağzına soktular. Bu hareketin başlamasında böyle büyük trajediler var. Bir dönem taş atan çocuklar denilen çocuklar, Pozantı Cezaevi’ne gönderildi ve sistematik olarak tecavüze maruz kaldılar" dedi.
“Davutoğlu, bu nedenle görevden alındı”
2015 yılı Nevruz kutlamalarında yaptığı konuşmaya ilişkin soruyu yanıtlayan HDP'li Önder, "Sayın Ahmet Davutoğlu, Efkan Ala ve Muhammed Dervişoğlu (Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarı) kesintiye uğrayan süreci toparlamak için bir inisiyatif geliştirme amacı içindeydiler. Sayın Davutoğlu bu nedenle görevden alındı" dedi.
“Talepleri Kandil’e ilettim”
Kendisinden ve Selahattin Demirtaş'tan Newroz’da barış temalı konuşma yapmalarının istendiğini anlatan Sırrı Süreyya Önder, "Bu taleplerini ben Kandil'e ilettim. Murat Karayılan, '2013 şartlarına dönebiliriz' dedi. Hendek meselesi bütün yoğunluğuyla devam ediyordu. Onun devamına bizden bu konuşmayı yapmamızı istediler, bu konuşmanın akabinde de Başbakan bir inisiyatif geliştirecek dediler. Ben ve Sayın Demirtaş programda konuşmamız olmamasına rağmen birer konuşma yaptık. Mekaniği böyle hazırlanan bir nevruz kutlamasında bizim şiddet içerikli konuşmamız mümkün değildir. Cımbızlama mantığıyla alınan konuşmalarla böyle bir ithamda bulunulmasını kabul etmiyorum" diye konuştu.
“Topbaş, ben söylesem darağacına çekileceğim sözlerde bulundu”
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın İstanbul’a özerklik açıklamalarına dikkat çeken Önder, "Kadir Topbaş 4 gün önce, benim ağzımdan çıksa darağacına çekileceğim bir talepte bulundu. 'İstanbul özerk olmalı, Karışanı olmamalı' diye. Garabete dikkat çekmek için bunu söyledim. 2011-2013 yılları arasında Yeni Anayasa Yazım Komisyonu’nda partimizin temsilciydim. Partimizin özerklik ile ilgili resmi tezini orada da savundum" dedi.
Duruşma Sırrı Süreyya Önder'in doğum günü olan 4 Temmuz gününe ertelendi.