Sözcü, bilirkişinin çocuğu FETÖ okulundan demişti İmam Hatip çıktı
Sözcü gazetesi, çalışanlarının tutuklu ve tutuksuz yargılandığı davaya bilirkişi olarak atanan Ömer Faruk Gerçek'ten ilginç FETÖ savunması.
19 Mayıs'ta 'FETÖ' operasyonuna hedef olan Sözcü gazetesi, çalışanlarının tutuklu ve tutuksuz yargılandığı davaya bilirkişi olarak atanan Ömer Faruk Gerçek'in 'FETÖ' ile ilişkisi olduğu ve geçmişte çocuğunu kapatılan 'FETÖ' okullarına gönderdiği, kendisinin de kapatılan Bank Asya'nın müşterisi olduğunu içeren bir manşetle yayımlandı.
Sözcü'nün Twitter üzerinden tepki gösteren Gerçek, “Ey Sözcü. FETÖ okulundaki oğlumun mezuniyet fotoğrafını eksik kullanmışın haberde. Sadece kolu var. Oğlum çok üzüldü :)” mesajını paylaştı.
Habersultanbeyli adlı sitenin sahibi ve yazarı olan Gerçek, 2013 yılında “Ben de bir dershane mağduruyum” başlığıyla yayımlanan yazısını da Twitter'daki paylaşımına ekledi.
Gerçek, dershanelerin kapatılmasına ilişkin tartışmaların yaşandığı 2013 yılında kaleme aldığı yazıda, "çocuğunu çevrenin yönlendirmesiyle Anafen dershanesine gönderdiği, ancak dönem ortasında bir sonraki sene için kayıt yaptırmayı kabul etmemesi nedeniyle çocuğunun dershaneden dışlandığı, üstelik dershanenin kendisini Zaman gazetesine abone olmaya zorladığı, dershane ücretleri nedeniyle de Bank Asya’da hesap açtırmak zorunda kaldığı" savunmasını yapmıştı.
Sözcü'nün manşetten duyurduğu haber şöyle:
Sözcü gazetesi hakkındaki algı operasyonunda bilirkişi olarak görevlendirilen bilirkişi Ömer Faruk Gerçek'in FETÖ ile ilişkisi deşifre oldu. Gerçek'in kendi sitesinde kaleme aldığı yazılarda FETÖ'ye övgüler düzdüğü ortaya çıktı.Gerçek'in ayrıca kendi çocuğunu FETÖ okullarına verdiği, kendisinin de FETÖ'nün finans kuruluşu olan ve daha sonra kapatılan Bank Asya müşterisi olduğu anlaşıldı. İşin trajikomik yanı ise Sözcü'nün yayın politikasını terör örgütüyle bağdaştıran Gerçek'in aslında FETÖ'nün yayın organı olan Zaman gazetesinin bir abonesi olması... İşte bilirkişinin FETÖ ile olan bağları...
SÖZCÜ'ye yönelik 19 Mayıs'ta başlatılan algı operasyonu kapsamında, 30 Mayıs'ta dosyaya bilirkişi atandı. Adı Ömer Faruk Gerçek. Türk Ceza Hukuku uygulamalarına göre, bilirkişilerin, hakim ve savcılardan beklenen tarafsızlığa aynı oranda sahip olması bekleniyor. İşte tam da bu sebeple bilirkişiliğe atanan kişiler tarafsız olacaklarına dair yemin ediyor. İşte ‘tarafsız' olacağına dair mahkemede yemin eden bilirkişi Ömer Faruk Gerçek İstanbul'da yerel bir gazeteci. Dosyayı aldığı gün, herkese açık sosyal paylaşım siteleri Facebook ve Twitter'dan gazetemizin aleyhine haberleri paylaşmaktan çekinmedi. Atatürk ilke ve inkılaplarının yılmaz savunucusu SÖZCÜ'ye atanan bilirkişi Gerçek'in, daha önce yine sosyal medya üzerinden Atatürk aleyhtarı olduğunu açık açık ilan ettiği paylaşımları da dikkat çekti.
Bank Asya müşterisi ve zaman abonesi...Çocuğunu da 'FETÖ' okullarına göndermiş
Atatürk düşmanı bilirkişi Ömer Faruk Gerçek ile ilgili bugün yeni bir detay daha günyüzüne çıktı. Gerçek’in çocuğunu kapatılan FETÖ okullarına gönderdiği, kendisinin de FETÖ’nün Bank Asya’sının müşterisi olduğu ortaya çıktı. Hatta Gerçek’in FETÖ’nün yayın organı kapatılan Zaman gazetesinin de abonesi olduğu anlaşıldı.
Kendi sitesinde yazmış!
Bu skandalı ise yerelkulisgazetesi.com isimli haber sitesi ortaya çıkardı. Site, bilirkişi Gerçek’in kendisinin sahibi olduğu Gerçek Medya isimli haber sitesinde kaleme aldığı geçmişteki köşe yazılarını örnek gösterdi.
Köşesinde çocuğunu gönderdiği FETÖ dersanesi ile yaşadığı bir sorunu kaleme alan Ömer Faruk Gerçek, ilgili köşe yazısında kısmen eleştirdiği FETÖ eğitim kurumu dersaneye aynı zamanda övgüler de yağdırıyor. Sahibi olduğu Gerçek Medya adlı yerel yayım organında yer verdiği 24 Nisan 2010 tarihli köşe yazısının sonunda, FETÖ bünyesindeki eğitim kurumlarından Sultanbeyli ANAFEN dersanesi hakkında “Dileğimiz Anafen gibi köklü ve hizmet gayesi güttüğünü bildiğimiz bir markanın basit ticari hesaplarla kul hakkına girmemesi ve daha özenli olması” ifadelerini kullanan bilirkişi Ömer Faruk Gerçek, FETÖ ile nasın irtibatlı olduğunu adeta itiraf ediyor.
İşte o yazılardan bölümler
“Zaman okuruyum... Bank Asya müşterisiyim..."
“Gündeme dershaneler olayı ve mağduriyetler gelince, mağduriyetimi tekrar dile getirmek ve dershanelerin ihtiyaç dışı bırakılması uygulamasının haklılığını dile getirmek istedim… Zaman abonesi olmamdaki ısrarlar (aslında ben o dönemde gazete yayıncısı olmam hasebiyle gündemi takip etmek için zaten bayiden alıyordum gazeteyi) ve dayatmayı kabul etmeyişim sebebiyle çocuğumun giremediği genel deneme sınavları, Sızıntı ve Kurban ısrarları gibi. Tabi bir de dershaneye kayıt yaptırdığımda zorunlu olarak adıma hesap açılan Bank Asya ile yaşadığım sorun da cabası….”
Milli Eğitim'in politikasını eleştiriyor!
“Türkiye’de uygulanan saçma sapan bulduğum ve öğrenciyi seçmeyi ve yönlendirmeyi hedef almayıp, yarış atı psikolojisine sokan ve öncelikli olarak uzmanlıkla hazırlanmış yanıltıcı sorularla elemeyi hedefleyen sınav sisteminin sonucu olarak dershane zorunluluğu doğmuş oldu. Eskiden sadece üniversite son sınıf öğrencilerine hitab eden dershanecilik sektörü, şimdi artık ilkokul öğrencilerine bile hitab eder duruma geldi. Ben de aslında çocukların bu yaşlarda çocukluklarını yaşaması taraftarı olmama rağmen çocuğumu sınıf arkadaşlarının çoğunun da katılması sebebiyle Anafen SBS sınıfına yazdırdım. Açık söyleyeyim, benim beklentim, öğrencimin at yarışı gibi puan kovalaması değil, dershanenin daha önce duyageldiğim öğrenci ile iletişimi ve etkinlikleri idi. Belki beklentiyi yüksek tutmak, belki de Sultanbeyli’de nüfus yoğunluğunun çokluğu sebebiyle aşırı sayıda öğrenci ve sınıf bulunması sebebiyle pek memnun kalmadığımı belirteyim. ”
'FETÖ'cülere akıl veriyor!
“Tabii ki bunlar bu yazının buraya yazılmasını gerektirecek derecede önemli olmayabilir. Ama geçenlerde yaşadığım ve ilçedeki çevremden ve komşu ilçelerdeki arkadaşlarımın da aynı konulardaki tepkisinden sonra Anafen dershanesinin haksız bulduğum uygulamasını bir uyarı mahiyetinde burada dillendirmek istedim. Bu yılki eğitim döneminin ortasında dershaneden bir talep geldi. Bir sonraki yıl için öğrencinin kaydını yaptırmamız istendi. (Bu arada çocuklar bir indirim sınavına girdiler, ama ne hikmetse, her zaman denemelerde aldıkları puanlardan daha az puanlar aldılar.) Aslında daha 4 – 5 ay varken gelen bu talebe anlam veremedim. Sınavlar yalpısın, öğrencimizin durumunu görelim, gelecek yıl için kararımız sınav sonrasında verelim derken sırasıyla mesajlar gelmeye başladı.”
'FETÖ'cüler için dua ediyor!
“Bir arkadaşım da geçtiğimiz yıl dershanenin, ön kayıt yaptıran öğrencileri geziye götürüp, aynı anda eğitim gören ve ön kayıt yaptırmayan öğrencileri ayırarak geziye götürmediğini belirtti. Dileğimiz Anafen gibi köklü ve hizmet gayesi güttüğünü bildiğimiz bir markanın basit ticari hesaplarla kul hakkına girmemesi ve daha özenli olması. Hayırlı günler temennisiyle…”
Ömer Faruk Gerçek'in Twitter paylaşımı ve “Ben de bir dershane mağduruyum” başlıklı yazısı şöyle:
"Dershane meselesi günlerdir çığırından çıktı. Biliyorum gına geldi ama ben de 2010 yılında bir dershane mağduru oldum. Üstelik Anafen dershanesinin saçma sapan bir uygulaması sebebiyle.
Yaşadığımı olayı 24 Nisan 2010 yılında sahibi olduğum ve yayın yaptığım Gerçek Medya adlı gazetemde dile getirmiştim.
Gündeme dershaneler olayı ve mağduriyetler gelince, mağduriyetimi tekrar dile getirmek ve dershanelerin ihtiyaç dışı bırakılması uygulamasının haklılığını dile getirmek istedim. Zira tüm girişimlerime rağmen o zamanki mağduriyetim dershane tarafından giderilmedi ve tüm şikayet edilen halleri gibi bildiklerini okudular.
Yazım yayınlanınca beni dinlemeye bile tenezzül etmeyen dershane idarecileri bu sefer kul hakkından falan bahsederek şikayetlerini telefonla tarafıma bildirmişlerdi. Ama çözüm hak getire.
Bu arada yazım yayınlandıktan sonra çok sayıda velinin beni arayarak aynı mağduriyeti yaşadıklarını ama dertlerini kimseye anlatamadıklarını belirtmiş yazım sebebiyle onlara da tercüman olduğumu ve onların seslerini de duyurduğum için bana teşekkür etmişlerdi.
Aşağıda o dönemde yaşadığım mağduriyet dolayısıyla kimseye derdimi dinletemeyince son çare olarak yazdığım yazıyı ekledim ama vakti dar olanlar için konunun özetini vereyim.
Çocuğumu (İstemesem de çevre baskısı sebebiyle) dershaneye kaydettirip ücretini ödediğim halde aynı yılın ilk yarısında gelecek yıl için tekrar kayıt yaptırmam istenmiş, ben de bu yıl bir bitsin başarı durumunuzu görelim öyle karar veririm dedim. Çocuğum sınıfındaki gelecek yıl için kayıt yaptırmayı kabul eden diğer çocuklardan ayrılarak başka sınıfa adeta atıldı. Sonraki yıl için kayıt yaptıranlara ise özel kitaplarla özel sınıf açıldı. Çocuğum bu sebeple içine kapandı. Bu durumu çocuğuma anlatabilmek ve sınav öncesi kaygılarını atlatmak için ciddi mağduriyet yaşadık. Çocuğumdaki travmayı büyük oranda da atlatamadık.
Ayrıca bazı ufak tefek olayları da anlatma ihtiyacı hissetmedim. Zaman abonesi olmamdaki ısrarlar (aslında ben o dönemde gazete yayıncısı olmam hasebiyle gündemi takip etmek için zaten bayiden alıyordum gazeteyi) ve dayatmayı kabul etmeyişim sebebiyle çocuğumun giremediği genel deneme sınavları, Sızıntı ve Kurban ısrarları gibi.
Tabi bir de dershaneye kayıt yaptırdığımda zorunlu olarak adıma hesap açılan Bank Asya ile yaşadığım sorun da cabası.
Konunun detayı için 2010 yılında başımdan geçenleri anlattığım yazımı bu yazının devamına ekledim.
Sayın Başbakanın ve Milli Eğitim Bakanlığının, dershaneler konusunda halkın sesini geç de olsa duyması ve icraata geçmesine de ayrıca teşekkür ediyorum.
Efendim meramımız şu şekilde…
**********
Anafen dershanelerine yakışmıyor
24 Nisan 2010 – Gerçek Medya Gazetesi – Sayı: 205
“Öncelikle şunu belirteyim, yazılarımda kişileri ve kurumları adlarını zikrederek belirtmekten pek hoşlanmıyorum. Ancak zaruret halinde böyle davranmak durumda kalıyorum.
Konumuza gelince, Türkiye'de uygulanan saçma sapan bulduğum ve öğrenciyi seçmeyi ve yönlendirmeyi hedef almayıp, yarış atı psikolojisine sokan ve öncelikli olarak uzmanlıkla hazırlanmış yanıltıcı sorularla elemeyi hedefleyen sınav sisteminin sonucu olarak dershane zorunluluğu doğmuş oldu. Eskiden sadece üniversite son sınıf öğrencilerine hitab eden dershanecilik sektörü, şimdi artık ilkokul öğrencilerine bile hitab eder duruma geldi.
Ben de aslında çocukların bu yaşlarda çocukluklarını yaşaması taraftarı olmama rağmen çocuğumu sınıf arkadaşlarının çoğunun da katılması sebebiyle Anafen SBS sınıfına yazdırdım. Açık söyleyeyim, benim beklentim, öğrencimin at yarışı gibi puan kovalaması değil, dershanenin daha önce duyageldiğim öğrenci ile iletişimi ve etkinlikleri idi.
Belki beklentiyi yüksek tutmak, belki de Sultanbeyli'de nüfus yoğunluğunun çokluğu sebebiyle aşırı sayıda öğrenci ve sınıf bulunması sebebiyle pek memnun kalmadığımı belirteyim.
Tabii ki bunlar bu yazının buraya yazılmasını gerektirecek derecede önemli olmayabilir. Ama geçenlerde yaşadığım ve ilçedeki çevremden ve komşu ilçelerdeki arkadaşlarımın da aynı konulardaki tepkisinden sonra Anafen dershanesinin haksız bulduğum uygulamasını bir uyarı mahiyetinde burada dillendirmek istedim.
Bu yılki eğitim döneminin ortasında dershaneden bir talep geldi. Bir sonraki yıl için öğrencinin kaydını yaptırmamız istendi. (Bu arada çocuklar bir indirim sınavına girdiler, ama ne hikmetse, her zaman denemelerde aldıkları puanlardan daha az puanlar aldılar.)
Aslında daha 4 - 5 ay varken gelen bu talebe anlam veremedim. Sınavlar yalpısın, öğrencimizin durumunu görelim, gelecek yıl için kararımız sınav sonrasında verelim derken sırasıyla mesajlar gelmeye başladı.
Dershanenin bu telaşına ve pazarlama paniğine bir anlam veremedim. Zira bizim anlayışımıza göre onlar farklıydı, farklı olmalıydı.
Yine de benim ölçüm sınav olduğu için, kayıt işini sınav sonrasına erteledim ve gündemimden çıkardım.
Fakat sonra tepemin tasını attıran ve bana göre dershaneye yakışmayan uygulamayı görünce uygulamanın adil olmadığını ve birkaç yıldır değişik şekillerde uygulandığını öğrenince paylaşmak ve düzeltilmesini sağlamak amacıyla okuyucularla (ve tüketicilerle) paylaşma ihtiyacı hissettim.
4 Nisan 2010 gününe kadar, gelecek yıl için kayıt yaptıran öğrencilere, ekstra bir kitap verilerek ve özel sınıf oluşturularak sınıfları ayrıldı. (Dershane yöneticileri, gerekçe olarak kitabı olmayan öğrencilerin müfredatı takip edemeyeceği için ayırdıklarını belirtiyor, ama özürleri kabahatlerinden büyük. Kayıt yaptırmayan velilere bilgi verilip aynı kitapları temin etmeleri istenmeliydi.)
Bir ticari işletme olarak elbette erken kayıt avantajı olarak çeşitli hediyeler veya gelecek yılki sınıfına dönük kitap program vs. verilebilir. Bunda bir mahsur elbette olmaz.
Ama yanlış olan aynı yıl içerisinde üstelik sınava hazırlanma stresindeki öğrenciler arasında ayırım yaparak adaleti bozmaktır.
Aynı sınıfta, aynı şartlarla kayıt olmuş, ücreti ödenmiş öğrencilerin bir sonraki yıl için ön kayıt yaptırmaması sebebiyle ayrıma tabi tutulması apaçık bir eşitsizlik ve adaletsizlik olur.
Üstelik ön kayıt yaptırmayan öğrenci, eğer gelecekte de dershaneye devam edecek ise, göreceli olarak indirimden faydalanmadığı için, ön kayıt yaptıran öğrenciden daha fazla bir ücret ödeyecektir. Fakat bunun karşılığı olarak daha bu yıldan ayrıma tabi tutulacak ve belki de arkadaşları arasında kendisini aşağılanmış hissedecektir.
Bir arkadaşım da geçtiğimiz yıl dershanenin, ön kayıt yaptıran öğrencileri geziye götürüp, aynı anda eğitim gören ve ön kayıt yaptırmayan öğrencileri ayırarak geziye götürmediğini belirtti.
Dileğimiz Anafen gibi köklü ve hizmet gayesi güttüğünü bildiğimiz bir markanın basit ticari hesaplarla kul hakkına girmemesi ve daha özenli olması.
Hayırlı günler temennisiyle…" (T24.com.tr)