Spiker Ahu Tanrıkulu, Damat'a gelin gidiyor
Kanal 24'teki "3. Moderatör" isimli programıyla ekrana gelen spiker Ahu Tanrıkulu, üç yıldır birlikte olduğu Damat-Tween'in sahibi Süleyman Orakçıoğlu ile nişanlandı.
Kanal 24'teki '3. Moderatör' isimli programıyla ekrana gelen spiker Ahu Tanrıkulu, üç yıldır birlikte olduğu Damat-Tween'in sahibi Süleyman Orakçıoğlu ile evliliğe hazırlanıyor. Beykoz'da yeni taşındıkları evin kapılarını Akşam gazetesine açan Tanrıkulu, nişan yüzüklerini taktıklarını açıkladı. Ünlü spiker, 2011'in ilk ayında nikah masasına oturmayı planladıklarını söyledi. 10 yıllık TRT kariyerinin ardından özel haber kanallarının gözdesi olan Tanrıkulu, "Ülkemizde düşük profilli bir haber spikerliği tercih ediliyor. Haberi 20'li yaşlarındaki kızlar sunuyor, ellerinde yazılı olan iki-üç soruyu soruyorlar. Cevabı dinlemiyorlar bile" diye konuştu.
- TRT'de uzun yıllar çalıştıktan sonra Kanal 24'e geçtiniz. TRT'den ayrılmak zor oldu mu sizin için?
İnsan 10 yıl çalıştığı, mesleği öğrendiği bir yerden ayrılma kararını kolay vermiyor. Ama sağolsun TRTnin değerli yöneticileri bu konuda işimi çok kolaylaştırdılar. İki satırlık istifa mektubu ile elimi kolumu bağlayan, kendini güncelleyemeyen TRT bürokrasisinden kurtuldum. NTV ve Habertürk'ün de aralarında olduğu birkaç kanaldan farklı teklifler gelmişti zaten. İçlerinde ilk anda göz kamaştıran ama içeride buram buram statükonun kol gezdiği marka kanallardan ziyade, yeni ama cesur görünen 24'te karar kıldım. O dönem kanalın başında olan Cengiz Er'in de sevecen, ısrarcı duruşu beni ikna etti ve kanalla el sıkıştık. 2 yılı ardımızda bıraktık.
- TRT'de kariyerinize set çekildiğini düşündüğünüz oldu mu?
TRT'ye mesleği öğrenmemde yaptığı katkılardan dolayı müteşekkirim. Ancak yatırımından doğru dürüst faydalanamadı TRT. İçerideki statükocu, iş görmeyen ve gördürmeyen yapıyı aşmak hep zor oldu. Kamu yayıncılığı zor bir iş diyelim ve geçelim bu konuyu.
- Hafta içi her gün canlı yayında olmak günlük yaşantınızı nasıl etkiliyor? Kendinize vakit ayırabiliyor musunuz?
Canlı yayın enteresandır. Hareketli ve bol konuklu bir yayında hem full konsantre olmalı, hem de rahat, konunuza hakim, bir adım önde görünmelisiniz. Uçağı havada en güvenli şekilde tutarken, en iyi gününüzdeymiş gibi görünmeyi de ihmal etmemelisiniz. Bu işin akla ziyan tarafı şu; her yerden yağan enformasyonu yakalamak üzere sürekli dikkatli bir beyin, üstelik bilgiyi anında işlemek ve canlı yayında tüketmek zorundasınız. Ralli yapar gibi şalteri kapamakta bazen zorlanıyor insan. Ben başarıyorum.
KAMERA ÖNÜ BÜYÜLEYİCİDİR, YAŞAYAN BİLİR
- Haberin mutfağında mı olmayı seviyorsunuz, yoksa kamera önünü mü? Haberin hazırlık aşamasında katkınız oluyor mu?
Haberin mutfağı; işin üretken kısmı olması dolayısıyla tatmini daha yüksek olan bölümü. Sahadaki aksiyondan, haberin matematiğinden, montajından zevk duyuyorum. TRT'ye 5 sınavın ardından haber spikeri olarak girdim. Ve tamamen kendi isteğimle muhabirliğe yöneldim. Çünkü haberi sokakta görmeyenin stüdyoda görme imkanı yok. Ama kamerayla da iyi anlaştığımı itiraf etmeliyim. Bir kamera objektifinin arkasından onbinlerce gözle temas etmek büyüleyici. Yaşayan bilir.
GÜZELLİĞİ AVANTAJ OLARAK GÖRMEDİM
- Banu Güven, Burcu Esmersoy gibi spikerlerin güzellikleriyle ön plana çıktığı bir dönem yaşıyoruz. Siz bu durumu nasıl karşılıyorsunuz?
Doğal karşılıyorum. İnsan güzele bakmak ister. Ama bu işin şahikası doğru sorularla ortaya çıkarılan sıkı bir röportajın, iyi bir diksiyon ve etkileyici bir ses tonu ile birleşmesidir. Kuvvetli bir vücut dili de varsa ne ala. Bu işte hepsi aranmalı.
- Canlı yayında hiç konuklarınızın arasında kaldığınız, gergin bir ortamda bulunduğunuz oldu mu? Bu tür durumları nasıl yönetiyorsunuz?
Duygusal bir toplumuz. İster istemez memleket meselelerini ailevi konularmışcasına sahipleniyoruz. Kendimizi haklı görmede ve ötekini suçlamada sınırsız davranıyoruz. Ama otoriteye karşı da zaafımız var. Bu zaaf sunucunun tek silahıdır. Konuklarıma karşı saygılı ama hakim bir duruşum var.
- Bir ekran yüzü olarak güzelliğin avantaj olduğunu düşünüyor musunuz?
Bilmem güzelliği hiç avantaj olarak görmedim. Hep içeriye ve derine yatırım yaptım. Hatta zaman zaman işi abartıp cisimden koptuğumu ekranda kendimi görünce anlayıp utanıyorum. Dağılmış saçlar, yaka bir tarafta, kolyem öbür tarafta. Hoş değil tabii, ekran özen istiyor. Seyirciye saygı adına.
BİRİNE AŞIK OLUYORSUNUZ VE...
- Bir spikerin özel hayatıyla gündeme gelmesinin, onun ciddiyeti ve duruşunu zedeleyeceğini düşünüyor musunuz?
Bir haberci sürekli özel hayatıyla gündemde yer almamalı şüphesiz. O özeni göstermek şart. Ama bazen birine aşık oluyosunuz ve sevdiğiniz adamın işi gereği cemiyet sayfalarında boy gösteriveriyorsunuz. Ben o mesafeyi iyi ayarladığım kanatindeyim.
- Sevgiliniz Süleyman Orakçıoğlu bu konuya nasıl yaklaşıyor?
Süleyman'la basında yer almayı çok sınırlı tutuyoruz. Mesafe koymayı tercih ediyor o da. Çok zorunlu kaldığımız zaman görüntü veriyoruz sadece. Süleyman'ın işinden dolayı yaşadığımız ve benim de kabul ettiğim bir durum bu. Alıştım artık.
AİLELERİMİZ 'ERTELEMEYİN ARTIK' DİYOR
- Planlarınız arasında evlilik var mı?
Üç yıldan fazladır birlikteyiz. Bir ay önce de nişan yüzüklerimizi taktık. Çok fazla ertelemeyelim bu işi dedik. 2011'in ilk ayında evlenmek istiyoruz. Şu sıralar, yeni taşındığımız evle ilgili koşturuyorum, bir yandan işime devam ediyorum. Düğün ve organizasyon kısmına odaklanmaktan kaçtığım için net tarihi bir türlü çıkaramıyoruz ama yaza kalmayacak gibi görünüyor. Ailelerin beklentisi de o yönde. 'Neden erteliyorsunuz?' diyorlar. Onları da mutlu etmek için çok beklemeyeceğiz.
İyi haberciler neden masanın başında değil?
Ben bu işte Amerikan tarzını benimsiyorum. Haberin mutfağından geçen, karizmatik ama doğal, esprili sunucular ve rahat bir beden dilini yani... Stüdyoya girdikten sonra da sahadan kopmuyorlar. Kaç yaşında olurlarsa olsunlar. Dilerim Türkiye'de de bu işin standartlarını böyle yazarız günün birinde. Ama şu an gözlemlediğim birkaç etkileyici anchor'ımız dışında, düşük profilli bir haber spikerliği tercihi ağır basıyor kanal yöneticilerinde. İyi haberciler neden masanın başında değiller Allah aşkına? Gürkan Zengin, Çiğdem Anad, Özlem Gürses ilk aklıma gelenler. Bizdeki ağırlıklı durum şu: Haberi 20'li yaşlarındaki kızlar sunar. Ellerinde yazılı iki üç soru vardır. Cevabı dinlemezler bile.