Karamollaoğlu: Bu iş böyle gitmez diye fısıldıyorlar
Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu referandum sonuçlarıyla ilgili dikkat çeken açıklamalar yaptı.
Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, bir sonraki seçimde partilerinin belirleyici olacağını iddia ediyor. Gül'ü de Davutoğlu'nu da ziyaret edeceğini belirten Karamollaoğlu, şunları anlatıyor: "2002’de bizden kopanların içinde bir çok insan arayıp ne kadar memnun olduklarını söylüyor. Çok yüksek mevkilerde insanların kulağıma eğilip, fısıldayarak, 'Abi bu iş böyle gitmez' sözleriyle karşılaşıyorum."
Karamollaoğlu Gazete Duvar'dan Nergis Demirkaya'nın sorularını yanıtladı.
Milli Görüş hareketinin, Refah ve Fazilet partilerinin ardından son durağı Saadet Partisi, referandum sürecinde en çok konuşulan partilerden biri oldu. Son seçimde ittifak kurduğu BBP’den ayrı tutum alarak “Hayır” cephesinde yer alan Saadet’in bu kararıyla “Hayır” cephesini en çok güçlendiren parti olduğu yorumları yapıldı.
Birbirine çok yakın çıkan referandum sonuçları düşünüldüğünde Saadet Partisi, 2019 yılında yapılacak seçimlerde de kilit parti olmaya aday. “Önümüzdeki seçimlerin belirleyicisi olacağız” diyen Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, iktidarın baraj kozunu kullanabileceği iddialarıyla ilgili ise “Barajı asla pazarlık konusu yapmayız” diyor.
Duruşlarının değişmeyeceğini söyleyen Karamollaoğlu, idam tartışmalarıyla ilgili de “Kin ve nefreti tatmin için idamı getirmek doğru olmaz” değerlendrimesi yapıyor.
Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu’nun referandum sonuçları ve gelecek siyaset senaryolarıyla ilgili Gazete Duvar’a açıklamaları şöyle oldu:
‘GÜCÜ BİR HAK SEBEBİ GÖRMEYİZ’
Referandum sonuçlarının mesajı neydi? Nasıl okudunuz?
Ortaya çıkan fotoğrafta toplumun yarısı “Benim gönlüm bu işe yatmadı”, diğer yarısı “Benim gönlüm yattı” diyor. Küçük bir farkla da “Benim gönlüm yattı” diyenlerin dediği oldu. Ama tam oratadan bölündü aslında. Bunu ihmal edemeyiz. Demokrasi çoğulculukla yürütülür. Bir fazla alanın dediği olur, ama bizce bu demokrasi değil. Erbakan hocamızın bir hak mefhumu anlatışı vardır. Biz insan hakları kıstasını, anlaşma neticesinde alınan hakları temel alıyoruz. Mahkemenin verdiği kararı temel alıyoruz. Biz gücü bir hak sebebi görmeyiz. “Benim gücüm var istediğimi yaparım” olmaz. Demokraside de çoğunluk hak sebebi değildir. Bu diğerlerinin haklarını ezme, onlar üzerinde baskı kurma hakkı vermez. Şimdi bıçak gibi kesen bu sonuçla iktidarda olan yarının hakkını en az kendisini destekleyenler kadar düşünmek zorunda. Politikacı olarak ben bunu anlıyorum.
‘PARTİZANLIK HAKSIZLIK GETİRİR’
Anayasa değişikliği ile bir çok hakkı tek başına kullanma imkanı doğdu. Yasal haklar bunlar? Bu durumda nasıl olacak?
Bu yasal olur ama doğru olmaz. Böyle hakkaniyet sağlanmaz. Bir fazlayla tamamı sizin partinizden HSK (Hakimler Savcılar Kurulu) oluşturabilirsiniz, yasal bir durum ama bu yaptığınız işin meşru oluğunu göstermez. İktidar meselelere yaklaşırken başkalarının da haklarını korumanın kendi üzerlerine vecibe olduğunu bilerek hareket etmeli. Partili olunabilir. Ama bir kişinin parti prensiplerine bağlı olması başkadır, particilik-partizanlık yapması başkadır. Partizanlık haksızlık getirir. Kendi taraftarınızı korursanız bu partizanlıktır. Onun için partizanlıkla parti mensubu olmayı birbirinden ayırt etmek icap eder.
‘TÜRKİYE HIZLA PARTİ DEVLETİNE DÖNÜYOR’
Bu nasıl ayrılabilir? Cumhurbaşkanı hızla üyelik sürecine girdi. Genel başkanlık koltuğuna oturacak.
ABD’de başkan partisinden istifa etmiyor. Ama denge mekanizmaları var. Burada ise tüm yük bir kişide. Tüm yetkiyi bir kişiye verdiğiniz zaman onun karşısına onun kadar güçlü, hatta biraz daha güçlü bir adalet mekanizmasını, bir Meclis’i koymazsanız o zaman bir kişinin insafına kaldınız demektir.
14 yıllık AK Parti iktidarını izlediniz. Bundan sonrası için bir değişim olabilir mi?
Biz böyle bir noktada ancak umut ederiz. “Partizanca davranır” desek elimize bir şey geçmez. Ümit ederiz ki bu neticeden Cumhurbaşkanı bir ders çıkarır. Diğerlerinin de gönlünü almak durumunda. Yarın seçim var. Bu bıçak sırtı durum yarın insanların saf değiştirmesine yol açabilir. Cumhurbaşkanı çok dikkatli davranmalı. Ama bizim endişemiz var. Örneğin HSK atamaları var. Burada parti mensubiyeti dikkate alınarak atama yapılırsa bunun neticesi benim kanaatimce felakete götürür. Bu işi ehline değil yandaşa vermedir. Bizim endişe ettiğimiz Türkiye hızla parti devletine dönüyor. 1940’lara dönüyoruz. Parti devleti olma, toplumu kamplaştırmadır, bölmektir, adaletten uzaklaştırmadır.
‘EN İYİ DOKTORU ARARKEN CAMİASINA BAKAR MISINIZ?’
Referandum farklı düşünen partileri yan yana getirdi. Partinizin Hayır cephesinde yer almasının bu cepheyi güçlendirdiği konuşuluyor. Sizce duruşunuz neye yol açtı?
Biz de bunu hissediyoruz ve bundan memnunuz. Bugüne kadar siyasette hep kutuplaşma öne çıktı. Türkiye artık yoruldu. “İşin ehli” derken doktor örneği veririm. Bir doktor ararken “Bizim camiadan kim var” diye bakılmaz. En iyi bilen aranır. Burada da aynı mantık gelmeli. Elbette muhaliflerimizi tenkit ederiz ama bu ancak çözüm yollarını beğenmemek üzerine olur. Bizim bu yaklaşımımız böyle arayış içinde olan toplumda karşılık buldu. CHP içinde, ülkücülerin içinde, AK Parti’de, HDP içinde de destek oluştu.
AK Parti içindeki Milli Görüşçüleri etkilediniz mi?
Üzülerek söylüyorum, bizden kopup gidenler orada kemikleşti. Kendilerinin yıllarca savunduğu fikirleri maalasef gözardı etmeye başladılar. Adalet mevhumunu değil kendi menfaatlerini önde tutmaya başladılar. Ve bir korku oluştu ülkede.
‘BİZİM DURUŞUMUZ HİÇ DEĞİŞMEYECEK’
2019 seçimleri için senaryolar yazılıyor. Bu senaryolar içinde Saadet Partisi de konuşuluyor. Sizin siyaset hesaplarında duruşunuz ne olacak?
Bizim duruşumuz hiç değişmeyecek. Biz hakkı üstün tutmayı yeğleriz. Hakkı üstün tutmak, adaletin tesisidir. Bir numaralı mesele insan haklarıdır. Onun arkasından ekonomi gelir. Mevcut durum obezite. Şişmanlar ama kendilerini ayakta tutacak adaleleri yok. O şişmanlık işte güç değil, yüktür. Onun için Türkiye’de GSMH artıyor ama bize güç katmıyor. Silahımızı ABD’den alıyor, Almanların teknolojisine muhtaçken “Bizden korkuluyor” sadece popülist bir söylem, gerçek değil. Türkiye’yi güçlendirecek, istihdam sağlayacak, ihracat veya ithalat ikamesi sağlayacak işler yapılmalı. 3’üncüsü “şahsiyetli bir dış politika” diyoruz.
‘PATLAMA YAPABİLİRİZ’
Seçim barajı konusunda yaklaşımınız ne olur? Bir pazarlık konusu olabilir mi?
Seçim barajının düşürülmesini istiyoruz, ama bunu asla pazarlık konusu yapmayız. Yüzde 9.9 alan parti Meclis’te temsil edilemiyor. Yüzde 7 değil neden 1’e inmesin. İkinci nokta Saadet Partisi’nin bu dönemde bir albenisi meydana geldi. Biz değişmedik ama sözümüz dinlenmeye, söylemlerimiz toplumda kabul görmeye başladı. Bir ümit ışığı doğdu. Samimi olarak inancım, biz önümüzdeki seçimlerde seçimin belirleyicisi olacağız. Baraj diye bir endişeyi de tanımıyorum. Çünkü her siyasi görüşten insan arayış içinde ki. Biz söylemlerimizde sabit, kararlı, samimi olur, kanaatleri pekiştirirsek, ben inanıyorum ki bir patlama yaparız.
Geçen süre sizin için bir demlenme süreci oldu o zaman…
Evet, doğru. Bu teveccühü görüyorum. Beni şaşırtacak kadar çok farklı görüşten insandan destek görüyoruz. 2002’de bizden kopanların içinde bir çok insan arayıp ne kadar memnun olduklarını söylüyor. Özellikle havalimanlarında, çok yüksek mevkilerde insanların kulağıma eğilip, fısıldayarak, “Abi bu iş böyle gitmez” sözleriyle karşılaşıyorum. Kimsenin duymasını, işitmesini istemiyor. Endişeler, korkular…
‘BİZİM KAPIMIZ BAYKAL’A DA AÇIK’
11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ü partiye davet edecek misiniz?
İşin aslı şu, basın toplantısında muhabir, Baykal’ın Gül’le görüşüp “Saadet’in başına geçmelisiniz” dediği iddiasını sordu. Ben de “Bundan memnun olurum” dedim. Partinin başına geçmek ayrı bir şey tabii. Genel kurullar karar verir. Ama bizim kapımız herkese açık. Baykal’a da açık hekese de açık. Biz herkesi kucaklamak üzere yola çıktık. Gül’ü de ziyarete gideceğim, Davutoğlu’nu ziyarete de gideceğim. Referandumun arkasından Cumhurbaşkanı ve Başbakanı arayıp tebrik ettim, ama bundan sonrası için de “Tüm yük, mesuliyet sizin üzerinizde. Kimseye bir şey söyleme hakkınız yok. Memleketi siz yönetiyorsunuz” dedim. Kılıçdaroğlu’nu da aradım, referandum sürecindeki tavrı nedeniyle tebrik ettim. Ayrıca sokağa davetlerle ilgili de bunu uygun bulmadığımızı söyledim.
SİVAS OLAYLARI ARKA PLANI ÇIKARILMALI
Temel Karamollaoğlu denilince akla Sivas olayları geliyor. CHP Genel Başkanı sizinle birlikte katıldığı tören nedeniyle eleştirildi. Referandum sürecindeki tavrınız bu durumu nasıl etkiledi? Dosya kapandı mı?
Dosya kapanmaz. O olayların arka planında ne olduğunun ortaya çıkması lazım. Basit bir hareket değildi. Sivas’ta Sünni-Alevi çatışması istendi. Hamdolsun olmadı. Ne oldu, benim tepeme patladı, itham edildim. Bana ait olmayan bir fotoğrafla ilişkilendirildim. Tekzip ettim ama değiştirmek kolay değil. Şimdi iki grup olur. Ne olursa olursa suçlama duygusuna kapılanlar. Yakınlarını kaybetmişlerse olur ama bir kısmı da kasten yapar. Bunların azınlığa düşmesi beni memnun etti. Daha geniş çapta mütalaa edilir oldu. Tabii o arka plan nasıl çıkacak, kim çıkartacak? Ciddi araştırma lazım.
‘KİN VE NEFRETİ TATMİN İÇİN İDAM OLMAZ’
İdam da tartışma konusu. Parti olarak tutumunuz nedir?
Biz bu konuda bir şey söylemedik. İdam gelse bile öyle bir karar verilmiş olmalı ki, en ufacık bir tereddüt bulunmasın. Çok hassas bir konu. Bugünün şartları altında bu meselenin gündemimizde olması bize ne getirir? Neticede siz barışı ve huzuru sağlamak istiyorsunuz. İnsanların içinde oluşan kin ve nefreti tatmin için idamı getireceksek, bu doğru olmaz. Bu barışı, huzuru sağlamaz. YSK Başkanının yorumlarıyla verdiği karar gibi olamaz. (DUVAR)