Teyzem Latife kitabının yazarı Öke: Fikriye’nin ölümüne giden süreçte baş suçlu Zübeyde Hanımdır
Medyafaresi.com özel röportaj / Latife Hanım’ın kız kardeşi Vecihe İlmen’in torunu Mehmet Sadık Öke, Mustafa Kemal Atatürk, eşi Latife Hanım ve Fikriye Hanım arasında geçmiş zamandan süzülen çarpıcı ayrıntıları ilk kez Hülya Karabağlı'ya anlattı.
Latife Hanım: Benim kocam beni boşayarak tahammül zulmünden kurtarmıştır kendisine Şükran borçluyum tahammül bir kadın için ölümden beterdir.
Mustafa Kemal ise “Latife kafamda bir çiviydi söküp attım ama bu sefer de yeri dolmadı “ diyerek içine düştüğü boşluğu açık etmiştir ve “O her zaman bir hanımefendidir ve hanımefendi olarak kalacaktır” demiştir.
Hülya Karabağlı / Medyafaresi.com Özel haber
Latife Hanım’ın kız kardeşi Vecihe İlmen’in torunu, ‘Teyzem Latife’ kitabının yazarı Mehmet Sadık Öke, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, önderi Mustafa Kemal Atatürk, eşi Latife Hanım, Ankara’da milli mücadelenin karargahı olan ‘Direksiyon’ ya da ‘Taş Bina’nın ‘ev sahibi’ Fikriye Hanım arasında geçmiş zamandan süzülen çarpıcı ayrıntıları medyafaresi.com ile paylaştı.
Bir dönemi aralarken Zübeyde Hanımın güçlü anne profiline dikkat çeken Mehmet Sadık Öke,” Zübeyde Hanım tam bir taşra oğlan anası, gelin kaynanasının modelidir. Ona göre hiçbir kadın Mustafa’sına uygun değildir. Oysa Fikriye’nin ölümüne giden süreç de baş suçlu Zübeyde Hanımdır” dedi.
Fikriye Hanımın bugüne kadar yazılanların aksine zengin biri olduğunu söyleyerek ezberleri bozan Öke, Zübeyde Hanım’ın Latife Hanımı istemediğine ilişkin kamuoyunda oluşturulan genel algıyı tarihe mektupla karşı çıkıyor ve “Latife teyzem Atatürk’e bir mektubunda “Ben seninle bir yastığa baş koymadan önce annene ana dedim elini öptüm der”.
Bu da Salih Bozok un anlattığının aksine Zübeyde Hanım’ın Latife’yi onaylamış olabileceği anlamını taşır. Zira bu durum Zübeyde Hanım’ın Latife’yi gelin olarak kabul ettiği anlamına gelir” dedi.
Latife Hanım ölümüne kadar onları sakladı: Elmas yüzük. Büyük taarruzun sancağı.
Mehmet Sadık Öke, teyzesi Latife Hanım’ın ölümüne kadar iki hediyeyi yanından hiç ayırmadığını söyledi. Biri Zübeyde Hanım’ın hediyesi elmas yüzük. Diğeri ise başkumandan Mareşal Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın büyük taarruz planlarını hazırlarken ve bilfiil taarruz esnasında yanında olan sancak.
Sancak, İzmir’in kurtarılmasından sonra Latife Hanım’ın daveti üzerine başkumandanlık karargahı olarak kullanılan Uşşakizade Köşkü‘ne (beyaz Köşk ) asıldı. Mustafa Kemal Atatürk, Köşk’te kaldığı sürenin sonunda Latife Hanımı büyük dayısı eski İzmir Belediye Başkanı Ragıp Paşa’dan resmen isterken ve sancağı da kendisine hediye ediyor.
Mehmet Sadık Öke, “1925’ de boşanma esnasında Latife Hanım sancağı geri vermeyerek saklamıştır. 1975’de ölümünden önce sancağı kız kardeşi olan anneannem Vecihe İlmen’e hediye etmiştir ama anneannem Vecihe İlmen bu sancağı 1990’da ölümünden iki yıl önce annem Gülümser Öke’ye hediye etmiştir. 2009 yılında annemin vefatıyla sancak benim mülkiyetime geçti” bilgisini verdi.
Sancak müzayede satışına çıkıyor
Öke, annesi, anneannesi, Latife Hanım ve babasının teyzesi ilk kadın milletvekillerinden Benal Nevzat Arıtman adına Anadolu’da kız öğrencilerin okuması için hazırlanan proje kapsamında üzerinde Türkçe çevirisi ‘Tanrıdan gelen fetih yakındır’ olan Büyük Taarruz sancağının müzayede yoluyla 16 Şubat 2020 günü satışa sunulacağını söyledi.
Koç Üniversitesi’nde ayrıca kız öğrenci okuttuğunu ifade eden Öke, “Biliyorsunuz Latife teyzem, Benal teyzem de Sorbonne’dan. Her ikisi de kızların okumasına çok önem verdi. Benal teyzem 1960’a kadar milletvekilliğine devam etmişti. 1927 yılında Cumhuriyet Halk Fırkası’na üye olmuş, belediye seçimlerine kadınlara izin verilince katılmış ve erkekleri geçerek kazanmıştı. İzmir’in ilk Türk Avukatı ve gazetecisi hürriyet kahramanı Tevfik Nevzat Bey’in kızıydı. Bu açıdan onu da bu eğitim konusunda anmak gerek. Kubilay olayında Atatürk menemeni tamamen yok edin emri verdiğinde yapmayın paşam diyerek onu durduranlardan biri de oydu. Eğitim biz de çok önemli bir konu kadınlar da. Bu yüzden de bu projeye önem veriyoruz” açıklamasını yaptı.
Mehmet Sadık Öke, tarihi belgeler ve bilgiler ışığında medyafaresi.com’a faraklı yönleri, kişilikleri ve yaşadıkları, kararlarıyla tarihin önemli üç kadını Zübeyde Hanım, Latife hanım ve Fikriye Hanım ve onların hayatlarının tam ortasındaki Mustafa Kemal Atatürk’ü anlattı.
“Bir evliliğe giden yolun kaygan taşları ile Latife ve Fikriye Hanımlar bağlamında Zübeyde Hanım gerçeği ekseninde Latife Hanım ve Mustafa Kemal” başlığıyla bir dönemi aralayan Öke’nin gazeteci Hülya Karabağlı ile söyleşisi şöyle.
“Oysa Fikriye’nin ölümüne giden süreç de baş suçlu Zübeyde Hanımdır”.
Zübeyde Hanım tam bir taşra oğlan anası, gelin kaynanasının modelidir. Ona göre hiçbir kadın Mustafa’sına uygun değildir. Oysa Fikriye’nin ölümüne giden süreç de baş suçlu Zübeyde Hanımdır. Onu herkesin içinde aşağılayıp ‘oğlum bu kadını alırsan ahrette iki elim yakanda olur cesedimi çiğnemeden olmaz’ her günlük laflarıdır ve sıklıkla üçüncü kişilerin önünde tekrarlanmıştır.
1932 yılında Bozkurt kitabını yazan Armstrong’a Gazi’nin cevabı olarak dört gün Akşam Gazetesi’nde Muhittin Sadak tarafından tefrika edilen yazıda Fikriye için Gazi’nin annesine hakaret ettiği için gönderildi denir, Atatürk’ün kendi beyanı budur ama romantikler bunu dikkate almaz.
“Fikriye de açmıştır ağzını yummuştur gözünü”
Oysa gerçek açıktır; Zübeyde Hanım Fikriye’nin canına okumuş canına tak diyen Fikriye de açmıştır ağzını, yummuştur gözünü. Tabii hastalığı verem ve dolayısıyla zayıflamış sinirleri de bahane edilerek hemen Münih’e postalanmıştır. Çoğu kişi Fikriye’yi fakir bir akraba olarak görür gerçekte ise Fikriye, Zübeyde Hanımın ikinci kocası Ragıp Bey in kardeşi çok zengin bir tüccar plan Mahmut Bey’ in kızıdır. Mahmut Bey erken ölmesine rağmen ortakları hissesine düşen paraları her daim eşi ve kızlarına aktarmıştır. Ayrıca Fikriye’yi İsviçreli Elisabeth ile evli olan Paris sefiri ve hariciye nazırlığı da yapmış olan son sadrazam Tevfik Paşa yetiştirmiştir. Tevfik Paşa ve eşi Elisabeth Fikriye’nin baba ve annesinin yakın dostudur. Tevfik Paşa’nın Ankara hükümeti lehine Lousanne da masadan çekildiğini de unutmamak gerekir. Yani Fikriye Lousanne’in başlangıç tarihine kadar önem arz etmiştir.
“Zübeyde Hanım Latife’yi gelin olarak kabul etti”
Latife teyzem Atatürk’e bir mektubunda “Ben seninle bir yastığa baş koymadan önce annene ana dedim elini öptüm der” bu da Salih Bozok un anlattığının aksine Zübeyde Hanım’ın Latife’yi onaylamış olabileceği anlamını taşır. Zira bu durum Zübeyde Hanım’ın Latife’yi gelin olarak kabul ettiği anlamına gelir. Ayrıca Fikriye Hanım’ın nikahsız beraberliğine ve Mustafa Kemal’in annesinin onayını alamadığına Latife Hanım tarafından yapılan bir gönderme olabilir. Zübeyde Hanımın doktoru Asım Paşa ve eşi de aynı görüştedir. Rauf Bey ise anılarında Mustafa Kemal Paşa’nın annesinin mektubunda “Bu kız çok iyi Evropa görmek çok başka onu kaçırma evlen“ dediğini okuduğunu ve Paşa’nın bunu tüm arkadaşlarına tekrar tekrar anlattığını yazar .
“Fikriye dik kafalı bir kızdır tıpkı Latife gibidir dediğim dedik ve inatçıdır”.
Mustafa Kemal’in Latife’yi beğenmiş olması elbet normaldir. Genel olarak anlatılan eğitim düzeyi Avrupa seviyesinde ve Fikriye’den üstün olsa da temel de iki kadın da aynı hamurdandır. Ata biner silah kullanır müzik aleti çalar içki (şarap, şampanya ama rakı değil) içer ve en önemlisi fikrini söyler . Fikriye’nin, Atatürk’ün kız kardeşi Makbule Hanım ile bu yüzden kavgaları anı kitaplarına geçmiştir. Zübeyde Hanım inatçı ve açık sözlü Fikriye yerine ablası Melahat ı tercih eder ve oğlu Mustafa’ ya almak ister. Makbule’yi de Fikriye’nin ağabeyi Ali Enver’e vermek istemektedir ancak bu çifte izdivaç Mustafa Kemal in itirazı ile gerçekleşmez .
Melahat mülayim, Fikriye dik kafalı bir kızdır tıpkı Latife gibidir dediğim dedik ve inatçıdır. Zaten savaş ortasında başka türlü Ankara’ ya gelip nikahsız olarak bir erkekle yaşaması çok zordur zira arada kan bağı yoktur. Her ne kadar bir gizli nikah olduğu iddia edilse de bu kanıtlanamamıştır. Zübeyde Hanım için ise bu imkansızdır. Sırf bunu engellemek için o zor şartlarda kızı makbule ile Ankara’ya yola çıkmış ama Makbule Fikriye ile Yalova da kavga ederek İstanbul’a geri dönmüş Zübeyde Hanım Ankara’ ya devam etmiştir.
“Kılıç Ali anılarında Zübeyde Hanım’ın Fikriye’ye olan nefretini de anlatır”
Bu açılardan bakıldığında Fikriye’nin zayıf sağlığının ne şekilde bozulduğu açıktır. Latife Hanım’a gelince İzmir de tanıştığı kaynana budur. Bu kadına ölümüne kadar bakmış ve ölüm döşeğinde Zübeyde Hanım “Lütfiye canın pahasına oğlumun içkisine engel olacaksın“ demiştir, vasiyeti budur.
Bu vasiyet Latife’nin gücüne inandığına işaret eder gözükmektedir. Zübeyde Hanım’ın kimseyi oğluna layık görmediği düşünüldüğünde bu önemlidir. İsmet Paşanın nikahı öğrenip Lousanne’dan çektiği tebrik telgrafının tarihi Zübeyde Hanım’ın ölümünden üç gün yani komaya girmeden hemen öncedir, yani nişan ölümünden dört gün önce telefon ile kıyılmıştır.
Bu da Zübeyde Hanım’ın evliliğe onay verdiğini gösteren bir başka işarettir. Zübeyde Hanım gerçekten onaylamış mıdır yoksa Fikriye’nin dönüp gelerek oğlunu baştan çıkartma ihtimalini mi bertaraf etmek istenmiştir bilmek mümkün değildir, her halükarda nişan kıyılmıştır.
“Mustafa Kemal’in tam bu noktada evlilik kurması şarttı çünkü…”
Mustafa Kemal açısından Latife, Fikriye’nin sağlıklı ve eğitim Avrupai sosyal hayat açısından bir üst modelidir. Bir mektubunda cennette de senin gibi kara gözlü kadife tenli huriler varmış dediğine göre, bir erkek olarak beğendiği açıktır. Dudaklarını bir gül goncasına benzetmiştir. Genel olarak minyon kadınları beğendiği açıktır. Ancak en önemli özelliği Latife çok zengindir. Fikriye’nin öneminin Tevfik Paşanın çekilmesi ile bittiği yeni devirde zengin bir diplomatın kızı ile evli fethi bey ve özellikle çok zengin bir tüccarın kızı ile evli Karabekir karşısında onu avantajlı konuma taşımaktadır.
Özellikle Karabekir ile içinde bulunduğu çekişme için işine en çok yarayacak gelin adayı Latife’dir. Keşke hiç evliliğe bulaşmasaydı diyenler çoktur ancak Mustafa Kemal’in tam bu noktada evlilik kurması şarttı çünkü dışarıya ben savaş istemiyorum çizmelerimi çıkaracağım mesajı verirken içerde de kendisine karşı barış tan sonra cephe alabilecek olan Rauf, Fethi ve Karabekir’i sınırlayacak bir zenginlik içinde olması gereksinimi hasıl olmuştu. Bu durumda her açıdan Latife mükemmel adaydı sadece Latife genel geçer bir batı eğitiminin ötesinde batılı bir kadındı ve karakter açısından Mustafa Kemal’in ikizi olarak sert ve tavizsizdi bu da ilişkideki en büyük zorluk oldu.
“Latifenin gücü başta çekici gelmiş ancak sonra Mustafa Kemal’i sıkmaya başlamıştı”.
Mustafa Kemal hayalindeki batılı kadın ile değil kendisinin bir yansıması ile evlenmişti ve bir ömür boyu aynada kendisi ile yaşayarak hataları ile yüzleşmesi mümkün değildi. Hayalde bir kadın başka etten kemikten bir kadın başkaydı. Latife’deki kendi gücünün yansıması başta çekici gelmiş ancak sonra bu güç Mustafa Kemal’i sıkmaya başlamıştı. Aksiyon adamı olan Mustafa Kemal evliliğin kalıplarına uyamıyor ve kaçmak istiyor bu amaçla arkadaşlarına koşuyor bu da karı koca arasında kapanmaz uçurumlar yaratıyordu.
“Fikriye’nin ölümü intihar değil elindeki silahları almak için olan itiş kakış esnasında oldu”
Fikriye’nin trajik ölümü bu noktada geldi. Evliliği duyup apar topar Avrupa’dan dönen Fikriye, Mustafa Kemal’in emri ile bir buçuk sene Yalova da ikamete mecbur edildi. Sonra yanlarında kaldığı evin hizmetçisinin kimliğini çalarak Ankara’ya geldi. Köşk’e ilk gelişinde dört gün ağırlandı. Mustafa Kemal iki kadın ile evde dedikodularını önlemek biraz da Fikriye ile yüzleşmemek için istasyon binasına gitti. Ancak Ankara’da Mecliste ve diplomatik guruplarda yapılan iki kadını eve kapattı şeklinde belden aşağı espriler Çankaya kadar geldi.
Reisicumhur makamının saygınlığı ve karı kocanın haysiyetini temin için Latife Hanım, Fikriye Hanım’ın gönderilmesi talimatını verdi. Gönderilen Fikriye Hanım Paşayı görebilmek konuşabilmek ümidi ile tekrar geldi. Ancak üst katta olan Paşa ve eşinin Köşkte olmadığı söylendi. Beklemek isteyen Fikriye Hanıma bunun mümkün olmadığı ve gitmesi gerektiği belirtildi. Bunun üzerine gitmeden tuvalete gitmek isteyen Fikriye Hanım uzun süre çıkmayınca baş yaver Rusuhi Bey şüphelenerek çıkartılmasını istedi. Kılıç Ali de anılarında tuvalete girdiğini uzun zaman çıkmaması üzerine baş yaver Rusuhi Bey tarafından zorla çıkarılmak istendiğinde iki dolu silah ile yakalandığını yazar . Ölümü intihar değil bu silahları almak için olan itiş kakış esnasında kazara olmuştur. Ne yazık ki bu korkusuz kadın bu şekilde ölümüne gitmiştir.
“Latife Hanım’ın belki de en büyük hatası babası yaşındaki birisi ile evlenmek olmuştur”
Latife babasını dinlemeyerek evlenmiş ve en başından başarısız olmaya mahkum bir evlilik gerçekleşerek pişmanlıkla sonlanmıştır. Babası evlenme bu adamdan koca olmaz hep kan hep savaş görmüş. Büyük bir komutan olabilir ama sana yar olmaz demiştir. Ev ev üstüne olmaz karargah üstüne hiç olmaz sen eve değil karargaha gidiyorsun demiş ama dinletememiştir. Hatta sorumluluğu ben alıyorum babam istemiyor de demiştir ama kızının Lütfen karışmayın babacığım evleneceğim cevabı ile kabul etmek zorunda kalmıştır. Bu noktada o zaman bir gün boşanır da yanıma dönersen bana ondan hiç bahsetmeyeceksin demiş ve Latife Hanım bunu kabul ederek gerçekten de boşanmadan sonra babasının yanında ondan hiç bahsetmemiştir. Ancak bu Latife Hanım’ın belki de bu noktada en büyük hatası babası yaşındaki birisi ile evlenmek olmuştur.
“İzmir’in kurtarıcısının sarı saçları ve mavi gözlerinin karşısında yapılacak fazla bir şey de yoktur”
Fakat 42 yaşında bir adam olarak Mustafa Kemal’i kan savaş görmüş aile nedir bilmeyen bir askeri kendi babası Muammer Bey ile kıyaslamak hatasına düşmüştür. Her genç kızın ilk aşkı babasıdır bu noktada babası ile Mustafa Kemal’i bütünlemeye çalışmak affedilmez bir hata olsa da İzmir in kurtarıcısının sarı saçları ve mavi gözlerinin karşısında yapılacak fazla bir şey de yoktur.
Bir görüşmelerinde Ankara’da Mevlana postnişi veled Çelebi “Kızım her genç kız hayallerle evlenir ancak karşısındaki neyse onunla yüzleşir. Sen bir kaplan ile evlendin onu kafese kapatamazsın ama evlilik kapanına bir kez girdiniz devam edeceksin” dediğinde “Ben bu kapanda kaplan ile olmaktan korkmuyorum bilakis çok mutluyum ancak siz ve etrafı hatta kendi babam her hareketi her sözüyle Kemal kaplanını güçlendiriyor latife tavşanını ise güçsüzleştiriyor. Ben buna karşıyım “cevabını vermiştir ve “Camlı kapının arkasında kaç kez izledim arkadaşım diyorlar ama onun zamanını heba ediyorlar, kendileri bir kadehte duruyorlar kocamın bardağını mütemadiyen dolduruyorlar” demiştir.
Fevzi Paşanın “Latife Hanım’dan beklenen paşanın içkisini haremlerine taşımasıdır” sözü bağlamında Latife karargahdan bir makam ve ev çıkarmak konusunda tüm çabalarına karşılık başarılı olamamıştır. Latife kaynanasının vasiyetini tutmuş içkiden uzak tutmak için savaşmış ve boş düşmüştür, bu mücadele de babası kızını gene uyarmış “Bizim kız kendisinin reisi cumhur eşi olduğunu hiç unutmuyor ama asıl kocasının reisi cumhur olduğunu unutuyor. Git Latifeyi uyar hanım“ sözüne “ Lütfen babama söyleyiniz evet ben reisi cumhur eşi olduğumu unutmuyorum çünkü kocam reisi cumhur olduğunu ve benim Uşşakizade Latife’nin onun karısı olduğunu unutuyor, mecbur hatırlatmak zorunda kalıyorum” cevabını almıştır .
“Benim kocam beni boşayarak tahammül zulmünden kurtarmıştır”
Makbule Hanım’ın boşanmadan sonra İstanbul Ayaspaşa da Latife Hanım’ın babası Muammer bey in boşanma hediyesi olarak aldığı konağına ziyaretine geldiği bir gün “Hemşire sen de tahammül edecektin “ demesi üzerine “Benim kocam beni boşayarak tahammül zulmünden kurtarmıştır kendisine Şükran borçluyum tahammül bir kadın için ölümden beterdir” diyerek kız kardeşi Vecihe İlmen’e yazdığı bir notta “Vazifeye mecburiyet insana bazen acı dakikalar yaşatsa bile hayatın en büyük zevkidir. Seni küçüklüğünden beri daima muhabbetle takip eden ablanın bu sözünü unutma !” cümlesi ile bu vasiyetin önemini dile getirmiştir .
Mustafa Kemal ise “Latife kafamda bir çiviydi söküp attım ama bu sefer de yeri dolmadı “ diyerek içine düştüğü boşluğu açık etmiştir ve “O her zaman bir hanımefendidir ve hanımefendi olarak kalacaktır” demiştir. Huzur içinde olsunlar .
Latife Hanım ve Mustafa Kemal’in evlendiklerinde alyansları yoktu
Mustafa Kemal Atatürk İzmir’in tanınmış ailelerinden Uşakizadelerin kızı Latife Hanım’la 29 Ocak 1923’te İzmir’de evlendi. Mustafa Kemal’in ilk ve tek evliliği yaklaşık iki buçuk yıl sonra sona erdi. Nikah şahitleri ise Kazım Karabekir Paşa ile Mareşal Fevzi Çakmak’tı. Latife Hanım’ın kız kardeşi Vecihe İlmen’in torunu, Mehmet Sadık Öke, Mustafa Kemal Atatürk ile Latife Hanım'ın nikâhına ilişkin daha önce verdiği bilgi de nikâhta, "Çay partisi verildi, aynen bugünkü gibi masanın etrafında şahitler huzurunda kıyıldı" demişti.
Alyanslar İnönü’den
Öke’nin verdiği bilgiye göre, alyansı olmayan çiftin imdadına İsmet İnönü yetişiyor. İnönü alyansları Lozan’dan getiriyor. Zübeyde Hanım elmas yüzüğünü ‘Bu Mustafamın’ diyerek bıraktığı Atatürk evlendiklerinde Latife Hanımın parmağına takıyor. Latife Hanım boşandıktan sonra vermediği yüzüğü ölümüne kadar takıyor.
Hülya Karabağlı / Medyafaresi.com