Tom Cruise bu kez anti-kahraman
Habertürk yazarı Mehmet Açar, Tom Cruise ‘Barry Seal: Kaçakçı’ (American Made) adlı filmde 1970’lerin sonu ve 1980’lerin ilk yarısında CIA adına çalışırken uyuşturucu kaçakçılığı yapan pilot Barry Seal’i canlandırdığını söyledi.
Açar, "Film, ABD’nin Orta Amerika politikalarına ironik bir tavırla yaklaşıyor" dedi.
Açar'ın, "‘Amerikan yapımı’ kaçakçılık" başlığıyla (10 Eylül 2017) yayımlanan yazısı şöyle:
Kaçakçı pilot Barry Seal’in (1939-1986) hayatıyla ilgili internette farklı bilgilere ulaşmak mümkün. Bunlara şöyle bir göz gezdirirseniz, senaryo yazarı Gary Spinelli’nin, Barry Seal’in hayatının son 8 yılını gerçekleri epeyce eğip bükerek anlattığını görüyorsunuz. Sözgelimi, bazı kaynaklara göre Seal, CIA için çalışmaya 1950’lerin ortalarında, uyuşturucu kaçakçılığına 1975’te başlıyor. Filmdeki Seal (Tom Cruise) ise 1970’lerin sonlarında ufak çaplı puro kaçakçılığı yapan sıradan bir pilot. Kendisine Schafer diyen CIA görevlisinin (Domhnall Gleeson), şantajla karışık teklifiyle TWA’dan ayrılıyor ve uçağıyla Orta Amerika’daki gerilla kamplarının havadan fotoğraflarını çekmeye başlıyor.
Filmin radikal bir tavrı var
Filmin hedefi Barry Seal’in hikâyesine sadık kalmaktan ziyade dikkatleri ABD’nin 1980’lerdeki ikiyüzlü Orta Amerika politikalarına çekmek, komünizmle mücadele adına uyuşturucu kaçakçılığına dolaylı yollardan nasıl destek verildiğini ifşa etmek... Bu açıdan, radikal bir tavrı var filmin.
Dönemin ABD Başkanı Ronald Reagan’ın halka sesleniş konuşmasında eşiyle birlikte uyuşturucu karşıtı mesajlar verdiği bölüm özellikle çok çarpıcı ve ironik... Öte yandan, ‘Vali Bill Clinton’ın kritik bir anda devreye girdiği sahne, dış politikalarının Demokratlar tarafından onaylandığının altını çiziyor. ABD’nin Nikaragua’da ‘demokrasi adına’ desteklediği ‘Kontralar’ ise serseri ve hırsızlar sürüsü olarak betimleniyor. Eğitilmek için ABD’ye gelenlerin çoğu zaten kaçıyor. Filmin puanını düşüren en tartışmalı yanıysa, dönemin Nikaragua yönetimini uyuşturucu trafiğiyle ilişkilendirmesi...
Barry Seal’in sadece para kazanmayı isteyen, merhametli, saf ve iyi biri olarak çizilmesi de tartışmalı bir yaklaşım. Cruise, Seal’i starlık karizmasını çizdirmeden eşi Lucy’ye (Sarah Wright) ve çocuklarına bağlı bir adam olarak yorumluyor. Asıl ‘kötü adamlar’ Schafer üzerinden CIA ve devlet yetkilileri. Birkaç sahnede Schafer’in kirli işlerine teşkilat içinden itirazların olduğu vurgulansa da film, ABD’nin başka ülkelerin içişlerine müdahale etme refleksini eleştirmekten geri durmuyor.
Yönetmen Doug Liman, gereksiz aksiyona girmiyor ve filmi hızla akıp giden neşeli bir kara komedi gibi yapılandırıyor. Özellikle nakit paraların evin her yerinden çıktığı ve kontrol edilemez hale geldiği bölümler unutulacak gibi değil... Liman, Seal’in itiraflarını videoya çekmesi fikrinden yola çıkarak kamerasını, belgesel ve haber filmlerindeki gibi hareketli kullanıyor, anlatıcı Seal’in dış sesi eşliğinde hızlı bir kurgu yakalıyor. Dar format olan 1.85:1’i tercih ediyor ve estetik olarak ‘şık’ bir film çekmekten kasten uzak duruyor. Cesar Charlone’nin görüntü yönetimi ve renk skalasını da beğendiğimi söylemeliyim. Charlone, ABD’yi pastel ve soluk renklerle tasvir ederken Orta Amerika’da canlı, sıcak renkler kullanıyor.
Nikaragua meselesindeki tek yanlı bakışını bir yana bırakırsak, ‘Barry Seal: Kaçakçı’, Amerikan dış politikasının sonuçlarını ironik ama sert şekilde eleştiren ilgiye değer bir film.
Filmin notu: 6.5