Türkiye Cumhuriyeti'nde kaç tane anayasa yapılmıştır?
Türkiye Cumhuriyeti tarihi boyunca kaç tane anayasa yapılmıştır? sorusunun yanıtı haberimizde. Bugün yapılan KPSS lisans sınavında sorulan bazı sorular büyük merak konusu oluyor. Genel Kültür soruları arasında siyaset alanındaki sorular dikkat çekiyor.
Peki, Türkiye Cumhuriyeti'nde kaç tane anayasa vardır? İşte ayrıntılar...
Türkiye Cumhuriyeti'nde kaç tane anayasa vardır? sorusunun yanıtı haberimizde. Türkiye Cumhuriyeti ve önceki dönemleride (Osmanlı İmparatorluğu) dahil olmak üzere 4 Türkiye Cumhuriyeti dönemi 1'de Osmanlı döneminde toplamda 5 Anayasa yapılmıştır.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ'NDE KAÇ ANAYASA YAPILMIŞTIR?
Bunlar:
- [Kanun-i Esasi] (1876) (Osmanlı dönemi)
- [Teşkilat-ı Esasiye] (1921)
- [1924 Anayasası] (1924)
- [1961 Anayasası] (1961)
- [1982 Anayasası] (1982)
TBMM tarafından hazırlanan yeni anayasa 20 Ocak 1921’de Meclis tarafından kabul edildi. Toplam 24 maddeden oluşan Teşkilat-ı Esasiye, Osmanlı sonrası kurulan Türkiye’nin ilk yazılı anayasasıdır. Osmanlı Devleti’nin ilk anayasası olan Kanun-i Esasi’nin devamı niteliğinde olan yeni anayasa, şekil bakımından ise kısa ve özdür. Teşkilat-ı Esasiye’nin hazırlandığı dönemde, ülkede Meclis Hükümeti Sistemi bulunuyordu. Devletin rejimi ise henüz netleşmemişti. Anayasada güçler birliği vardı.
Kurtuluş Savaşı sırasında, 20 Ocak 1921'de Teşkilat-ı Esasiye Kanunu adıyla yeni bir anayasa kabul edildi. Bu anayasada egemenliğin kayıtsız şartsız milletin olduğu belirtiyordu. Yasama yetkisi de Büyük Millet Meclisi’ne bırakılmıştı. Cumhuriyet’in ilanından sonra daha kapsamlı bir anayasaya gereksinim duyuldu.
20 Nisan 1924'te bu amaçla, gene Teşkilat-ı Esasiye Kanunu adını taşıyan yeni bir anayasaya hazırlandı. 1924 Anayasası’yla yasama ve yürütme yetkileri Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne bırakıldı. Meclis yasama yetkisini kendisi, yürütme yetkisini de cumhurbaşkanı ve bakanlar kurulu eliyle kullanıyordu.
Cumhurbaşkanının onayıyla göreve başlayan bakanlar kurulu meclise karşı sorumlu sayılmıştı. Kurtuluş Savaşı döneminden başlayarak anayasa sözcüğü karşılığında teşkilat-ı esasiye kanunu kullanıldı. Anayasa sözcüğü ise, 1960'tan sonra hukuk sisteminde kullanılmaya başladı.
27 Mayıs 1960’taki askeri darbeden sonra yeni bir anayasa hazırlandı. 1961 Anayasası olarak bilinen bu anayasa, halkoylamasıyla yürürlüğe girdi. Bu anayasada egemenliğin ulusa ait olduğu ve ancak yetkili organlarca kullanılabileceği ilkesi benimsendi.
Türkiye Cumhuriyeti insan haklarına dayalı, milli, demokratik ve laik bir sosyal hukuk devleti olarak tanımlandı. Bu anayasayla iki meclisli bir parlamento öngörülmüştü: Millet Meclisi ve Cumhuriyet Senatosu.
Bütün üyelerinin seçimle belirlendiği Millet Meclisi, Cumhuriyet Senatosu'ndan daha fazla yetkilerle donatılmıştı. Bu anayasayla yargı organlarının bağımsızlığı, kişi hak ve özgürlükleri ile sosyal hakların güvence altına alındı. Anayasa Mahkemesi, Danıştay, Yüksek Hakimler Kurulu gibi yeni kurumlar oluşturuldu.
12 Eylül 1980'deki askeri darbeden sonra Milli Güvenlik Konseyi ile Danışma Meclisi (Kurucu Meclis) yeni bir anayasa hazırladı. Bu anayasa 7 Kasım 1982'de yapılan halkoylamasıyla kabul edilerek yürürlüğe girdi. 1982 Anayasası, bazı hak ve özgürlüklere önemli sınırlamalar getirmiş, Anayasa Mahkemesi'nin ve Danıştay'ın denetim yetkilerini azaltmıştır. Son yıllarda, özellikle Avrupa Birliği’ne üyelik sürecinin bir gereği olarak, 1982 Anayasası’nda hak ve özgürlükleri genişletici bir dizi değişiklik gerçekleştirilmiştir.
1982 ile 1961 anayasaları arasında temel bir bakış açısı farkı olduğu şüphe götürmez bir gerçektir. 61 anayasasında Milli Birlik
Komitesi'nin daha geri planda olduğu ve aslında anayasa üzerinde söz hakkının Temsilciler Meclisi'nde olduğu bir sistem izlemiş bunun sonucunda da bu güne kadar Türkiye için çıkarılmış en özgürlükçü anayasa oluşmuştur. Fakat 1982 MGK ile durum tersine dönmüştür.
Bunun en temel nedeni meclislerin çalışamaması olarak daha güzel bir söylemle 61 anayasının getirdiği ince eleyen sık dokuyan sistemin tıkanması olarak gösterilebilir.
Yürütmenin üzerinde büyük bir güç haline gelmiş olan yargı organları onun her işine müdehale edebiliyor bu sırada meclis kısır döngüler arasında dönüp dolaşıyordu. Askerler bu durumda bir "Danışma Meclisi" kurmuş fakat bu meclisin sesi cılız olmaktan öteye gidememiştir.
2001 değişikleri ile anayasaya yeni açılımlar getirilmesine rağmen bazı alanlarda hala çok büyük boşlukların olduğu görülmekte ve bazı maddelerin doktrinde açıklanması büyük teknik sorunlar ortaya koymaktadır.