Günlük Vaka Sayısı Yüzde 547 Arttı, Sıkı Bir Kapanma Şart
Türkiye salgındaki en zorlu mücadelelerinden birini veriyor. Kademeli normalleşme adımlarının atıldığı 1 Mart'a oranla günlük vaka sayısı yüzde 547, ağır hasta sayısı yüzde 173, yeni hasta sayısı ise yüzde 351 artmış durumda.
Bu tablo, Türkiye'yi dünyada yeni vakanın en çok görüldüğü ikinci ülke konumuna getirirken son günlerde, Türkiye'yi yeni vaka sayısında geride bırakan tek ülke, nüfusu kendinden 16 kat fazla olan Hindistan.
"Salgın artık kontrol edilemiyor"
Mevcut tabloyu DW Türkçe'ye yorumlayan Türk Tabipleri Birliği Halk Sağlığı Birimi Başkanı Uzm. Dr. Nasır Nesanır, "Bu tablo, salgının yönetilemediği ve artık kontrol edilemediği anlamına geliyor" yanıtını veriyor.
DW Türkçe'nin sorularını yanıtlayan Uzm. Dr. Nesanır, Türkiye'de salgının başından beri bilimsel ve şeffaf bir şekilde yürütülmediğini söyleyerek "Ülke, şu anda sağlık meslek örgütlerinin, uzmanların ve toplumun salgın yönetimine katılmamasının faturasını ödüyor" diyor. Dr. Nesanır'a göre temaslı izlemesi ve karantina süreçlerinin sağlıklı bir şekilde yürütülmedi, halk için gerekli ekonomik sosyal koşulları sağlamadı, en önemlisi salgınla ilgili kararlar zamanında ve yerinde alınmadı.
Erken normalleşme etkisi
Bilim insanları, mevcut tabloda erken normalleşmenin çok büyük etkisi olduğu kanaatinde. Mart ayı başında hükümet, salgında yerelden yönetim stratejisine giderek ülkeyi insidans değerine göre dört risk grubuna ayırmış ve kısıtlamaları bu çerçevede gevşetmeye gitmişti. Bu dönemde başta TTB olmak üzere çok sayıda kurumdan en az 14 günlük tam kapanma çağrısı yapmış, bilim insanları normalleşmek için erken olduğunu savunmuştu.
Bu uyarılara paralel olarak normalleşmenin üzerinden bir ay geçmeden çok riskli olarak sınıflandırılan illerde yaşayanlar, ülke nüfusunun yüzde 80'ine denk gelir oldu. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, vaka sayılarındaki artışı "Önlemleri gevşettik maalesef" diye yorumlayarak erken davranıldığını kabul etse de bu tablonun sorumlusunu yalnızca erken normalleşmeye bağlamayanlar var.
Varyant ve kongreler
AKP'nin Mart ayında ülkenin dört bir yanında kapalı salonlarda düzenlediği binlerce kişilik parti kongrelerini hatırlatan ve bu organizasyonların salgında kontrolü kaybetmede büyük etkisinin olduğunu savunan Uzm. Dr. Nesanır, "Salgının ortasında kalabalık parti kongreleri yaparsanız, toplumdan da farklı davranış modelini benimsemesini bekleyemezsiniz" diyor.
Uzmanlar ayrıca, normalleşme etkisinin yanı sıra yeni varyantların ülkedeki yayılımının da vaka artışında etkili olduğunu savunuyor. Daha bulaşıcı olduğu bilinen İngiltere varyantı, Sağlık Bakanı Koca'nın en son 13 Nisan'da yaptığı açıklamaya göre, Türkiye'deki tespit edilen vakaların yüzde 85'inde görülüyor. Yine Güney Afrika varyantının da ülkenin farklı kesimlerinde görüldüğü daha önce Bakan Koca tarafından kamuoyu ile paylaşılmıştı.
"Varyantların bulaşıcılığının fazla olduğunu ve artışı etkilediğini kabul edebiliriz" diyen Uzm. Dr. Nesanır, "Ama 'bu varyant çıktı o yüzden kontrol edemiyoruz' denilmesi doğru değil. Varyantları da kontrol altına alabilirsiniz. Yeter ki vaka takibini ve testlerinizi doğru ve zamanında yapın" değerlendirmesi yaparak yetkilileri eleştiriyor.
Önlemler sıkılaştırılmalı mı?
Peki mevcut önlemler salgını kontrol altına almak için yeterli mi? Halk Sağlığı Uzmanları Derneği'nden Prof. Dr. Sarp Üner'e göre yürürlükte olan tedbirlerle Türkiye'nin bu tabloyu geriye çevirmesi "mümkün değil". DW Türkçe'ye konuşan Prof. Dr. Üner, "Şu anki önlemler, Ramazan'ın da getirdiği az hareketlilik sebebiyle sadece artışı azaltabilir. Bizim salgını kontrol etmemiz için daha çok yapmamız gereken şey var. Kısmi önlemler kısmi iyileştirme getirir. Bizim sıkı bir kapanmaya ihtiyacımız var" diyor.
Salgının başından beri gerek sağlık meslek örgütleri gerek bilim insanları tam kapanma çağrısı yapsa da Türkiye'de üretimi tam olarak durduracak şekilde tam kapanmaya hiçbir zaman gidilmedi. Ancak Prof. Dr. Üner, bu kez salgının her zamankinden daha şiddetli olduğuna ve tam kapanmanın bu koşullarda artık bir gereklilik olduğuna vurgu yapıyor.
Prof. Dr. Üner'e göre tek çözüm, ülkede üretimi tamamen durdurulacak şekilde en az 14 gün tam kapanmaya gidilmesi; bu sürede aşı tedariki yapılarak çok hızlı bir aşılama kampanyasının yürütülmesi ve devletin bu süreçte tüm vatandaşlara ve işletmelere gereken maddi desteği sağlaması.
Üner, hükümetin vatandaşlar için gerekli sosyal ve ekonomik şartları sağlamasının son derece önemli olduğunu söylerken "İnsanları cebi ile canı arasında tercih yapmak zorunda bırakmamak gerekiyor" değerlendirmesini yapıyor.
Yoğun bakım bekleme süreleri artıyor
Salgının alevlenmesiyle yoğun bakımlar da alarmda. Sağlık Bakanlığı'nın paylaştığı Türkiye genelinde yüzde 69,1'lik yoğun bakım doluluk oranı, Türk Yoğun Bakım Derneği Başkanı Prof. Dr. İsmail Cinel'e göre "çok yüksek".
DW Türkçe'ye konuşan Prof. Dr. Cinel, "Kasım-Aralık ayındaki vaka artışı sırasında, yüzde 70-75 doluluğun aslında yüzde 100 doluluk anlamına geldiğini söylemiştik. Şu anda söyleyebileceğim, son on beş gündür hastaların yoğun bakıma ulaşma sürelerinin yavaş yavaş arttığı" diye konuştu.
Geçen Kasım ayında vaka sayılarının artmasıyla beraber ağır hasta sayısı 6 binin üzerine çıkmıştı. O dönemde hastaların yoğun bakıma yatış için bekleme sürelerinin 16 saate kadar çıktığına dikkat çeken Cinel, "Şimdi ağır hasta sayısı daha az. Fakat çok anormal bir yoğunluk olduğu da kesin" değerlendirmesini yaptı.
Peki vaka sayıları 60 binleri görmeye devam ederse ne olur? Prof. Dr. Cinel, bu soruya "Bu durumda aralıksız olarak yoğun bakıma fazla hasta girecek demektir. Ama yoğun bakıma giren hasta 15-20 gün yoğun bakımdan çıkmayabiliyor. Daha uzun kaldıkları için vaka sayılarının bir an önce azaltılması lazım. Çünkü vaka sayıları ağır hasta sayısına yansıyor. Ağır hastalar da yoğun bakıma yansıyor" yanıtını verdi.
Alınan tedbirlerin yoğun bakımlara henüz yansımadığını söyleyen Prof. Dr. Cinel, "Bu haftadan sonra etkisini görmeyi bekliyoruz. Ama vaka sayıları çok yüksek. Mutlaka ve mutlaka ek tedbirler gerekiyor" diyor.