Üniversiteli bir genç kızın yüksek topuklarla imtihanı
Cesur betimlemeleriyle dikkat çeken genç yazar Gül Taştan, son öyküsüyle çok konuşulacak.
Gül Taştan, üniversite öğrencisi güzel ve seksi bir genç kızın yüksek topuklarıyla sınandığı bir aşk öyküsünü anlatıyor.
İşte o öykü:
Beden mi?
Ruh mu?
Kalp mi?
Beyin mi?
Popo mu?
Ayak bileği mi?
Evet evet... ayak bileği...
Ayak bileklerime aşık olan bir insan tanıdım. Kısa sarı saçları, siyah kumaş pantalonu, yakası açık beyaz gömleği , renksiz ve abus yüzü..
Ya ben? Peki egom?
Bütün güçsüzlüğümün gücünü topuklu ayakkabılarımdan alan ben? Çocuk yaşta annemin topuklu papuçlarını giyip her şeye tepeden bakan ben?
Üniversite son sınıftaydım. Okulun en yükseği benim. En şevhetlisi en kibirlisi benim. Güçsüzlüğümün gücunu yine topuklu ayakkabılarından alan benim..! Her zaman daha dik! Daha yüksek! Daha özgüvenli...!
Çok başarılı bir kadın değildim. Fakat bir hedefim vardı. Ben bir psikolog olacaktım. Herkesi anlayıp öğrenip bilgim ve zekam ile herkese tepeden bakacaktım. Popomu kaldıran topuklu ayakkabılarım ile değil.!
Bir çok dersten kalıyordum, ama yine de geçiyordum. Nasıl mı?
Yaşlı, şişko, penisi dahi kalkmayan dekanlarımın altında çuval olarak.
Ama bu sorun değildi. Hedefe giden her yol mübahtı..
Yağmurlu bir gündü okula geç kalmıştım Hemen cicilerimi giyip siyah stilettolarimi giyip taksiye bindim.. Okula 200 metre kala fark ettim ki cüzdanımda yeterli para yoktu.. müsait bir yerde inmek istediğimi söyledim. Taksiden indikten sonra koşar adımlarla okula yetişmeye çalışıyordum. Ipıslak olmuştum.
Yerde bi salyangoz vardı onun üzerine basmamak için büyük bir adım attım ve ayağim kaydı yere düştüm. Topuğum kırıldı. Üstüm başim çamur oldu ve salyangoz çantamin altinda ezilip öldü.. Ağlamak uzereyken omuzumda bir el ;
- İyimisin?
Diye dokundu. Sarı kısa saçları siyah kumaş pantalonu yakası açik beyaz gomleği. Ayakkabımı gördü yere eğildi ayak bileğime nazik bir sekilde dokunup ayakkabımı çıkardı. Sarkan topuğu kopardı.
-Bu halde gidemezsin gideceğin yere kadar eşlik edicem seninle.
Koluma girdi şemsiyesini benimle paylastı.
Okul kapisina geldik.
-Teşekkür ederim.. okulum burası dedim, o da gel lütfen dedi.. okula birlikte girdik az ileride kapıda müdür yardımcısı vardı. Bize doğru adım atmaya başladı.
- Hocam hoş geldiniz. Bir şey mi oldu?
- Hayır bir sorun var, ufak bi kaza.
Diyerek gözümün içine bakti. Ben de ne hocası ne diyor bu adam diyordum.. temizlik islerine bakan bir kadin vardi.
-Yanımdaki hanımefendiyi soyunma odasına götürün geliyorum, dedi.
Üzerimdeki etek ile büstiyerimi çıkardim kuruması için. Aradan yarım saat geçti kapı çaldı.. Yine o, elinde poşetler vardı...
- Bunları senin için aldım lütfen giy hasta olma dedi. Poşeti açtım siyah bir kalem elbise kırmızı stiletto ve siyah dantelli iç çamaşırları vardı. Arkasını döndü. Üzerimi giydim.
- Çok yakıştı. Ama bunu kabul et lütfen daha çok yakışacak.
Cebinden bir hal hal çıkardı.
- Takabilir miyim.
- Tabii dedim.
Eğildi, ayak bileğime nazik parmaklarıyla dokunup hal halı takti.
- Şimdi daha güzel oldu...
-Hadi sınıfına git lütfen dedi. Sersem gibi bir gün geçirmiştim..
İkinci gün okula gittiğimde kapıda yine o. Ayaklarıma bakti "iskarpin" model ayakkabi vardı. Yanından geçtim çekinerek
- Merhaba.. dedim.
-Ayakkabıların güzelmiş dedi.
Teşekkür ettim sınıfıma geçtim. Aklımda hala bu kim, ismi ne, ne hocasi diye deli sorular geçiyordu..
Çantamdam kitabımı çıkartıyordum.. sınıfta birden bir gülme sesi. Yanımdaki çocuk, bu kim ya, nasil bi tip diye konuştu.
Kafamı kaldırdım o.
- Herkese merhaba, artik dersleri birlikte işliyeceğiz, ismim Deniz.. dedi.
Çok şaşırmıştım. Öyle bi tipin nasıl dekan olduğuna. Herkes dalga geçmeye çalışıyordu. Sert bir bakışla bizi süzdü. Herkes sesini kesti.
Ders bittikten sonra kantine kahve almak için gitmistim. Yanıma geldi cebinden yine bir hal hal cikardi. Bunu da tak lütfen seni tamamliyor dedi..
Üçüncü gün, dördüncü gün... Surekli 4 ay boyunca bu sekilde devam etti. Bu durumdan artık sıkılmıştım. Tahmin dahi edeyemeceğim kadar hal halım vardi artık..
Okulun son 2 haftasıydı.. mezun olma hayalleri kuruyordum. Hedeflerimi.. Gecmiste beni ezen herkesin karsisina güçlü bir birey bir pskolog olarak çıkma hayalleri kuruyordum.
Bir çocuk geldi.
- Deniz Hoca seni çağırıyor öğretmenler odasinda, dedi.
Elim ayağim titredi acaba ne oldu diye. Kapiyi çaldim odada o'ndan baska kimse yoktu. gel yanima otur dedi. Bilgisayar başindaydi.
- Bak bunlar senin notların. Bütün derslerden geçmissin. Ama son dönem nedense benim dersimden kalmişsin. Daha önce nasil geçiyordun pamuk prenses?
O an aklıma buruşuk kalkmayan penisiyle beni saatlerce beceren dekanlarım geldi. Gözlerimin içine bakip kahkaha atti.
- Anladım dedi. Çok utanmıştım.
- hadi kalk pamuk prenses. Çıkışta spor salonuna gel.
- neden?
Yine o abüs yüzüyle suratima bakti. Peki dedim sinifa gectim.. saatler gecmiyordu hic iyi degildim...
Son 10 dakikaydi ter içinde kalmistim. Masamdan kalktim cantami aldim ayaklarim titreyerek merdivenden indim spor salonuna. Kapida beni bekliyordu elinde sigara ile. Yasak olmasina ragmen nasil bi cesaretti bu.
-hoşgeldin pamuk prenses. (Dedi gülümseyerek)
Hala icimde o korku basketbol sahasina ilerledi, arkasindan gittim. İlerleyip soldaki toplardan birini aldi ve potaya basket atti..
Yanima geldi.
-Şimdi seninle bi oyun oynicaz
topu eliyle bana uzatti. Gözleriyle potaya bakti. Topu potaya atmami ve basket oynamamı istiyordu.
- Eğer kazanırsan dersten seni birincilikle geçiricem. Eğer kaybedersen bir anlaşma yapacağız. Ama bu potaya basket atmak olmayacak.
- Gözümün önüne yine o yaşlı adamlar geldi..
Içimden ne diyor bu kafayı mi yemiş diye sayikliyordum. Hayatimda hic elime top almamistim. Ben ki bir bebektim. Ağır esyalar toplar hiç ilgimi çekmemişti. Tek ilgi alanım makyaj malzemeleri ve topuklu ayakkabılarımdı.
Topu elime aldim potaya doğru ilerledim. Topu elimle iyice kavradim.
Arkamdan seslendi.
- hey heey çıkar onlari. Onlar, seni kurtaramaz aksine daha çok dengeni bozar.
Ayaklarıma baktim 20 cm. yükseklik bu benim potaya yakınlığımı biraz daha yukseltir düşüncesiyle dusunurken hak vermistim bütün dengemi alt ust edecekti.
Eğilip ayakkabılarımı cikardim. Zemin soğuktu tabanlarımın yere değmesi beni korkutmuştu. Popoma destek olan bi şey yoktu tepeden baktığım hiçkimse yoktu.
Topu tekrar elime aldim ve kendime sans dileyerek topu kavradim. Ellerimi kaldırdım topu attim. Gözlerimi kapatmıştım.. kendime lütfen lütfen bu kez başarılı olayım diyordum..
Arkadan kahkaha sesleri geliyordu. Beceriksiz diye bir ses geldi. Gozumu açtim başaramamiştim. Top potanin yanindan bile geçmemişti.
- ne oldu yatmaya benzemiyor değil mi? Salak. Her şeyin bir kolay yolunu bulmaya alışmışsın.
Dalga geçti benimle başimi yere eğdim. Bu zamana kadar kimse beni boylesine kirmamisti. Cok utanmiştim.
- Gel gel beceremedin diğer anlaşmayı yapalim. Belki bunu yaparsın.
Otur şuraya diyerek sandalyeyi gösterdi. Oturdum. Hala cok utanıyordum.
Önüme geldi yere oturdu ayaklarını bağdaş yaparak. Ayaklarıma uzun uzun sessiz bi şekilde baktı. Ne düşündüğünü cok merak ediyordum. Kafasini kaldirdi yüzüme bakti. .
-Ben aşik oldum. (Dedi.)
-Nasil yani kime?
Aklimdan okuldaki bir çok insan geçti.
Tekrar gözümün içine baktı ve
- Ayak bileklerine, dedi...
Şok olmuştum ne diyeceğimi şaşırdım kalbim hızlı hızlı atmaya başladi, ne saçmalıyordu bu!
- Ne diyorsunuz hocam! Ne saçmalıyorsunuz! Kendinize gelin!
Diye bagirarak sandalyeden kalktim. Ayak bilegimden tuttu sert bir şekilde. Canımı acıtmıştı.
- OTUR!!
dedi bagirarak, beni çok ürkütüyordu daha da ürkütmüştü. Sakinleşmeye çalışıp sandalyeye oturdum. Onu anlamaya calisiyordum.
- Seninle bir anlasma yapacaktik merak etmiyor musun? Düşünsene anlaşmayi kabul edersen psikolog olacaksın. En çok istediğin şey. Eğer kabul etmezsen 1 yılın daha çöp olacak ama sen buna dayanamazsin.. senden tek bir şey istiyorum bunun karşılığında benim dersimden okul birinciliği ile gececeksin..
-Ne istiyorsunuz!?
- Ayak bileklerini.. sadece ayak bileklerini.
Diye gözlerimin icine çaresizce bakti..
Okulu bitirmek. Birinci olarak bitirmek hayali bile güzel.. mantıklı ama gurur kırıcı bir durumdu bu. Karşımda yaşlı göbekli buruşuk mide bulandırıcı biri yoktu. KARŞIMDA SARI KISA SAÇLI SIYAH KUMAŞ PANTOLONLU BEYAZ GÖMLEKLI BIR KADIN VARDI. LEZBİYEN VE AYAK BİLEKLERİME AŞIK OLMUŞ BİR KADIN.
Pskolojisini anlayamadığım, bana degil de ayak bileklerime aşık olmuş bir kadın. Peki nasıl oluyordu bu? Sevgiye mi ilgiye mi açlikti? Adlandıramıyordum.
Aklıma gelen yine hedefim oldu. Son senem özgüvenimi artık topuklarımdan almak istemeyişim. Hedefe giden her yol mübahtı. Buruşuk bedenlerin altında çuval olmaktansa bunu yeğlerdim. O bedenler bile bu kadar gurur kırıcı olmamıştı. Çünkü resmen beynim, kalbim, popom, güzelligim ile dalga geçiyordu..
Gözlerinin içine baktim. Gözlerim yaşla dolmuştu. Göz kapaklarimi indirip tamam dedim.
Gülümsedi. Gözlerimin icine bakarak sanki iliklerime kadar girercesine dudaklariyla bileklerime küçük öpüşler kondurdu. Öyle şevhetle ihtirasla öpüyor ve yalıyordu ki içim eriyordu.
Beni bu kadar kimse istememisti bu zamana kadar. Tabii beni değil. Ayak bileklerimi.. Kafasını kaldırdı gözlerimin içine baktı.
-Tebrikler pamuk prenses benim dersimi birincilikle bitirdin.
Gözlerimden o kadar cok yaş geliyordu ki, annemi başka bir adamla sevişirken görünce bile bu kadar ağlamamıştım..
Hemen kalktım, ayakkabılarımı elime aldim koşarak okuldan çıkıp taksiye bindim..
Eve girdim ne kadar topuklu ayakkabım varsa hepsini poşete koyup çöpe attım.. topuklarım altında ilk defa ezilmiştim.
Hedefim mübah olmuştu. Iyi ya da kötü, hata ya da dogru. Ben kazanmiştim kaybeden topuklarim olmuştu..
Hayatımın geri kalanını insanlari anlamaya özellikle de lgbt'leri anlamaya adamıştım.
Ama anlayamadığım tek o kadın vardi. Tek o.
Beni topuklarım altinda ezen o KADIN.
Gül Taştan