Vedat Türkali'nin kızı: Babam ben Atıf Yılmaz'la birlikte olunca bana küstü

Deniz Türkali, 29 Ağustos'ta hayatını kaybeden babası Vedat Türkali hakkında konuştu.

Tiyatro oyuncusu Deniz Türkali, 29 Ağustos'ta hayatını kaybeden babası Vedat Türkali'yle arasıda ''itişmeli kakışmalı bir aşk'' olduğu söyledi. 'Mavi Karanlık' ve 'Bir Gün Tek Başına' adlı romanların yazarı Vedat Türkali'yle arasındaki 'komik anları' anlatan Deniz Türkali, ''Her şey. Yani o kadar çok kriz yaşadık ki, hangi birini söyleyeyim. Komik olanlarını anlatayım. Biz Yılmaz’la (Atıf Yılmaz) birlikte olmaya başlayınca babam benimle küstü...'' dedi.

Deniz Türkali'nin Hürriyet'ten Ayşe Arman'a verdiği söyleşinin bir bölümü şöyle:

Başın sağ olsun, geçtiğimiz günlerde Türkiye müthiş bir aydını, sen de baban Vedat Türkali’yi kaybettin... Hayatında nasıl bir boşluk oldu?

- O kadar yeni ki, henüz idrak edemedim. Bir tür şoktayım hâlâ. Babamla ilişkimiz hakkında konuşmak da çok zor. Çünkü aramızda şiddetli bir aşk vardı. Ama sonu mutlu olmayan bir aşk. İtişli kakışlı bir aşk. Kavgasıyla, küslüğüyle, gözyaşıyla, sonra tekrar barışmasıyla...

İkiniz de güçlü karakterler olduğunuz için mi?

- Nedenini bilmiyorum ama hep böyleydi. Cezaevinden çıktığından beri. Zaten babam ölecek adam da değildi. Çoğu insan aynı şeyi söylüyor, şaşkınlık içinde, “Nasıl olur?” diyor.


Bazı insanlar öyledir ya, sanki onlar hiç gitmeyecekmiş gibi...

- Aynen öyle! 97 yaşındaydı, 98’ini sürüyordu. Ama hayattan hiç vazgeçmedi. Hayata çok bağlıydı. En son benden bir telefon istedi. Kulağında bir alet vardı, onunla uyumlu bir telefon. Bluetooth olması gerekiyordu filan. Asistanıyla birlikte bir kitap yazıyorlardı. Ama işte bir anda böbrek yetmezliği çıktı, sonra çoklu organ yetmezliği derken gidiverdi. Birdenbire...

Asıl mesele neydi aranızdaki?

- Her şey. Yani o kadar çok kriz yaşadık ki, hangi birini söyleyeyim. Komik olanlarını anlatayım. Biz Yılmaz’la (Atıf Yılmaz) birlikte olmaya başlayınca babam benimle küstü...

Yapma ya! Ne kadar küstü?

- 8 yıl kadar!

Atıf Yılmaz’ı beğenmediği için mi?

- Tabii ki! Genelde babam kimseyi bana layık görmüyordu! (Gülüyor) Kızım Zeynep’in hatta bir esprisi vardır. İlk eşine bir gün kızmış, “Sen bana baksana!” demiş, “Beni ne komünistler istedi de dedem vermedi!” Öyle yani, bizde durum böyleydi. İlk koca da artık evlendiğim için bir şey diyemedi. O zaman da küstü. Yılmaz’a gelince, ben o ara tek kişilik oyunlar oynamaya başlamıştım. İlk oyunum “İyi bir Yurttaş Aranıyor” idi, önce Ankara Sanat’ta oynadım, sonra geldim Kenter Tiyatrosu’nda oynuyorum. Babam da izlemeye geldi. Herkes de biliyor benime konuşmadığını. Bitti, insanlar sahnede beni tebrik ediyor. Baktım babam bana doğru geliyor. Saygı dolu bir sessizlik oldu, herkes bekliyor, bakalım n’olacak diye. Geldi, “Ben iyi olan her şeyin yanındayım. Sen de iyiydin. Güzel işler yapıyorsun, tebrik ediyorum!” dedi. Ama ekledi: “Öbür mesele aramızda hâlâ sorun!” Sonra da kokteylde, bir daha selam bile vermedi. Yılmaz’la konuştu, benimle konuşmadı. Çok itiştik ama çok özleyeceğim babamla bu itişmelerimizi...

Peki son dönemlere doğru her şey iyiydi ama değil mi? Azalmıştı itişme...

- Yoooo. 5-6 ay önce gene evin kapısını vurup hüngür hüngür ağlayarak çıktım, “Bir daha gelmeyeceğim!” diye. Hem birbirimizi aşırı çok sevdik hem de dert ettik birbirimizi kendimize...