Yılmaz Özdil'den TTB tepkisi! Kafasında fesle dolaşan tımarhanelik herif konuşacak, TTB başkanı...
Sözcü Gazetesi Yazarı Yılmaz Özdil, AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recey Tayyip Erdoğan'ın hedef göstermesi sonrası haklarında soruşturma açılan Türk Tabipler Birliği'ni yazdı.
Sözcü yazarı Yılmaz Özdil, Türk Tabipleri Birliği 11 üyesinin gözaltına alınmasını değerlendirdi. "Türk Tabipler Birliği başkanı olan profesör, İstanbul Üniversitesi rektörlüğü seçiminde en yüksek oyu aldı.
Ezici çoğunlukla seçilen bu profesörün rektör olmasını engellediler" diyen Özdil, "Kafasında fesle dolaşan “tımarhanelik” herif, yandaş televizyonlara çıkıp devlet yönetimine dair her türlü fikrini söyleyebilecek, cumhurbaşkanı sarayında bilim adamı olarak ağırlanacak… Memleketin en önemli “psikiyatri” profesörlerinden biri olan Türk Tabipler Birliği başkanı fikrini söyleyemeyecek öyle mi?" yorumunda bulundu.
Özdil'in "Türk Tabipleri Birliği" başlığıyla yayımlanan (1 Şubat 2018) yazısı şöyle:
8 Yazarlar Mesleğin doğuştan çekiciliği var. Çocuğa sor, büyüyünce ne olacaksın? “Doktor olacağım” der. * En gözde damat adayıdır. Hemen herkes, kızını doktorla evlendirmek ister. Kadınlarımız arasında “beni ne doktorlar istedi” diye başlayan atasözü bile vardır.
Şarkıdır. Afrodizyaktır. “Doktor civanım, seni istiyor canım.”
Küçük ilanların büyük vaatleridir. “Doktordan satılık otomobil.” “Doktordan satılık işyeri.” Kullanılmışsa bile, doktorun kullanmış olması “kalite” göstergesidir. “Doktora kiralık” ilanı da öyle. Evini vereceksen doktora ver. Temizdir en azından, eminsindir.
Meslek seçerken… Kız verirken… Kocaya varırken… Otomobil alırken…… Ev kiralarken… Doktor iyi. Fikrini söylerse… Şerefsiz doktor!
Asrın liderimiz mesela, safra kesesi ameliyatı yapabilir mi? Böbrek nakli? Pansuman bile yapamaz. Bebeğin hastalansa, tedavi etmesi için Binali beye götürür müsün? Var mı aramızda böyle bir gerizekalı?
Ama, çok sıradan bademcik ameliyatını yapabilen bir hekim, gayet güzel başbakanlık yapabilir. Refik Saydam, hekimdi. Sadi Irmak, hekimdi. TBMM başkanı Mustafa Kalemli, hekimdi. * O halde… Reçeteye aspirin yazma yetkisi bile olmayan tiplerin hükümette en önemli makamlara gelmesini tehlikeli bulmuyorsun da, canını emanet ettiğin hekimlerin hükümetle alakalı fikir beyan etmesini mi sakıncalı buluyorsun?
Komada geliyorsun, bacağını kesiyor, damar çıkarıp, kalbine bağlıyor, gebermekten kurtuluyorsun. Geceyarısı ateşi kırka vuran evladını Azrail'in elinden alıyor. Kardeşinin hızara kaptırdığı parmağını yerine dikiyor. Beyin kanaması geçiren anneni hayata döndürüyor. Babanın katarakttan görmeyen gözünü gördürüyor. Eşinin kanserini erken yakalıyor. Sonra da sen çıkıp “hekimler devlet işlerinden benim anladığım kadar anlamaz, konuşmasınlar” diyorsun öyle mi?
Türk Tabipler Birliği başkanı olan profesör, İstanbul Üniversitesi rektörlüğü seçiminde en yüksek oyu aldı. Ezici çoğunlukla seçilen bu profesörün rektör olmasını engellediler. “Nuh'un cep telefonu vardı, gemisi nükleerdi, insansız hava aracı uçuruyordu” diyen arkadaşı, aynı İstanbul Üniversitesi'ne öğretim üyesi yaptılar. Hükümetimizin Türk Tabipler Birliği konusunda mantıklı karar verdiğini düşünüyorsan, Nuh'un telefon numarasını versene bana?
Kafasında fesle dolaşan “tımarhanelik” herif, yandaş televizyonlara çıkıp devlet yönetimine dair her türlü fikrini söyleyebilecek, cumhurbaşkanı sarayında bilim adamı olarak ağırlanacak… Memleketin en önemli “psikiyatri” profesörlerinden biri olan Türk Tabipler Birliği başkanı fikrini söyleyemeyecek öyle mi?
Fikrini beğenmeyebilirsin. Ben de senin fikrini beğenmiyorum. Beğenmek zorunda mıyız?
Fikirse mesele… “Barutun kokusu düştü burnuma, dört bir yanı istiyorum dibinden patlatayım, adamlar gibi dağlara düşeyim, tutmak istiyorum Kürdistanımı, ya ölüm ya kurtuluş, artık savaş zamanıdır” diyen Şivan Perver'e “barış güvercini” muamelesi yapacaksınız, Akp mitinginde kürsüye çıkartacaksınız, düet yaptıracaksınız, çok duygulanıp ağlayacaksınız. Sonra da Türk Tabipler Birliği'ne “terörist seviciler” diyeceksiniz öyle mi?
“Yaşatmaya ant içmiş bir mesleğin mensupları olarak, hekimler olarak uyarıyoruz, her çatışma, her savaş, fiziksel ruhsal sosyal ve çevresel sağlık açısından onarılmaz sorunlara yol açar, büyük insani dramları beraberinde getirir” diyorlar. Uyarmasınlar mı?
Onarılmaz sorunlara, insani dramlara yol açan bu çatışma ortamına “hatalı teşhisler” yüzünden sürüklenmedik mi? Hekimlerimiz devlet işlerinden anlamadığı için mi oluyor bu işler?
Madem herkes hekimlerden daha iyi biliyor. Bi teşhis ben koyayım bari. Eğer, cehalet seviyesinde Avrupa şampiyonu olan bir ülke, sırf düşüncelerini söyledi diye hekimlerini hapse tıkmaya çalışıyorsa o ülke hastadır.