Vicdanı olan herkesin yüreğini yaksa da asıl düştüğü yeri cayır cayır kavuran, nihayetinde ölenin öldüğüyle kaldığı Soma faciası, bir kez daha gösterdi ki insanoğlu acıya karşı şerbetli… Bunun en bariz ispatı, ekranlardan alınan sonuçlarda ve ünlüler cephesinde açığa çıkmakta.
Milli yas ile birlikte değişen yayın düzeninde, diziler rafa kaldırılıp ağırlığın sinema filmlerine verilmesi, insanların bu acılı olay nedeniyle haberlere ve haber programlarına yöneleceği düşünüldüğünde gayet doğaldı… Her ne kadar kökeninde, acıya saygıdan ziyade bir bölüm avantaj sağlama mantığının yatma olasılığı bulunsa da. Ancak bu doğal süreçte doğal olmayan bir durum vardı ki o da, olması gerekenin aksine yine reytinglerde keyifli-eğlenceli yapımların başı çekmesi.
Acının başlangıcı olan 13 Mayıs gününün reytinglerine baktığımızda, ekran başındakilerin ilk etapta yaşananları pek umursamayıp bu katliam gibi vahim olayı ‘Küçük Ağa’ ve ‘Seksenler’ izleyerek karşıladığını görüyoruz. O gün olayı aktaran haberler ilk 10 içine dahi girememiş.
Acının büyüklüğünün daha belirginleşip ekrandaki yankısının büyüdüğü 14 Mayıs’ta dahi en çok izlenen yapım ‘Muhteşem Yüzyıl Gizli Dünya’ olsa da, ‘Fatih Portakal ile Fox Ana Haber’in totalde üçüncülüğü yakalayabilmesi bu vurdumduymazlıkta kayda değer bir ayrıntı.
15 Mayıs’ta ise ‘Transformers Yenilenlerin İntikamı’ ile ‘Cehennem Melekleri’nin cazibesi, acı acıya soğuk su sancıya felsefesi doğrultusunda, acıların cehennemi dünyasını geride bıraktırmış. Sonraki günlerde ‘Karagül’, ‘Arka Sokaklar’ varken koyuver gitsin… Kimin umurunda Soma’dan yansıyan acı dolu haberlerden neyin ne olduğunu izlemek?
‘Soma, kimin umurunda’ sorusuna cevap olarak bu reyting sonuçlarından çıkan tablo, yeri geldiğinde büyük büyük laflarla acılara ortak olduğunu söyleyen toplum kesiminin yürek karartan olayları ‘Seksen, doksan yüzzz…’ mantığıyla ve haberlere inançsızlıkla karşıladığı!
ÜNLÜLERDEN ETKİSİZ TEPKİLER…
Kimi küçük kanalların göbek havaları eşliğinde stüdyo ortamındaki eğlence şamatalarına, yandan yandan devam etme vurdumduymazlığıyla paralel gelişen reyting sonuçlarının dışında, diziciler ve sinemacılar başta olmak üzere çook ünlülerin dünyasından gelen tepki ve yorumların cılızlığı da dikkat çekici. Tıpkı eleştirmekten korkan siyasiler gibi!
Dolayısıyla her fırsatta, her konuda fikir beyanında bulunan veya ilişkileriyle gündemde yer alan isimlerin bu acı olay karşısında pasif kalmaları, ‘Beni bu konuya karıştırmayın’ şeklindeki sözlerle fikir belirtmekten kaçınmaları toplumsal acıya karşı hassasiyeti ölçmek için birebir…
Başrollerdeki Cansu Tosun ve Serhat Teoman’ın varlığıyla fan kitlelerinin ilgisini çeken ‘Bugünün Saraylısı’ ekibinin ‘Soma 3 gün sonra unutulmasın’ pankartını açması… Nazım Hikmet’in mısralarının yer aldığı pankartla resmedilen ‘Muhteşem Yüzyıl’ ekibi… Ve ‘Bir ülkeyi tanımak istiyorsanız o ülkedeki insanların nasıl öldüğüne bakın’ sözüyle mesajını yollayan ‘Ankara’nın Dikmeni’… Tepki gösteren diziciler cephesinden örnekler… Cannes Film Festivali’ndeki ‘Kış Uykusu’ ekibinin de Soma’ya saygı pozu var… Peki ya diğerleri? Hani bizim ünlü sanatçı camiamızın gerçeklere dokunan güçlü sesi? Topyekûn kış uykusundalar sanki.
Van depreminin acısına da ortak olan Rihanna, Twitter hesabının fotosunu değişerek üzüntülerini dile getirirken… Russell Crowe’dan James Franco’ya pek çok yabancı ünlü dünyaya çağrıda bulunurken bizdekilerden bazılarının sözde ajite ediyormuş gibi bir duruma düşmekten kaçınma bahanesiyle kendi âleminin hülyalarına dalması olacak iş değil.
Tamam, kimisi mesaj attı, kimisi şiir yazdı, kimisi yardım yolladı, kimisi sessiz sedasız ziyaret etti, kimisi de çocuk parkı projesine girişti ama bunlar hem ‘Her kesimden emek sömürüsüne tepki var’ babında güçlü bir etki yaratacak biçimde yansımadı topluma… Hem de laf olsun torba dolsun misali mesajların kalıcı yaptırımlar için kamuoyu oluşturma gücü sıfır.
Oysa kimliklerinin popülerliğiyle rol model gibi algılanan ve yaptıklarına, konuştuklarına siyasilerden çok ilgi gösterilen ünlüler kesiminden gelecek çarpıcı tepkiler, hem yardımlaşma bilincini katmerlerdi hem de toplumun bir daha benzeri acılarla karşı karşıya kalmaması adına algıları güçlendirici bir etki yaratırdı. Yurt dışındaki ünlüler bu açıdan oldukça faal ve duyarlı!
Bir adaya tıkılanların neler yaptıklarına veya dizilerdeki ünlü aşklarına, bilinçlendirici işlerden ve acı haberlerden daha fazla ilgi gösterenlerin bir kısmı da eminim onlardan gelecek yapıcı tepkilerin yol göstericiliğine itibar ederdi. Hak arama mantığı böyle gelişir. Tabii Soma’daki ailelere destek için giden Esra Erol’a yapıldığı gibi, iyiliğe çabalarken anadan emilen sütün burunlardan getirilme ihtimali de var hesapta. İnsan, güzel bir iş yapan Esra Erol’a karşı laf şamatacılığını görünce, daha kendi içinde birbirini çomaklama meraklısı ünlülerden etkili tepki veya toplumsal önderlik nasıl beklenebilir diye düşünmeden de edemiyor doğrusu.
Herhalde toplumdan ziyade bol para kazanma ve kötü kişi olmama kaygısıyla hareket eden çoğu popüler isim, ‘Nasılsa tüm felaketler gibi bu da gelip geçer. Sözler ve tepkiler unutulur. Biz işimize bakalım’ diyerek tepkiye gerek duymadılar. Kim bilir belki de dövülenlerin, haksızlığa uğrayanların özür dilemek zorunda kaldığı düzende onların suskunluğu haklı…
Duyarlı izleyicilerin de tepkisini çeken bu duruma son söz: İş kapılarının kapanmaması kaygısındaki ‘Aman çok ses etmeyeyim, neme lazım’ yaklaşımının, kapısına iş güvenliği yazısı asıldığı halde içeride yüzlerce kişinin canını kaybettiği madenden yansıyan ‘Aman daha az maliyetle üreteyim de kazancım artsın’ çıkarcılığından ne farkı kalıyor? Soma’da sadece iş güvenliği ve vaatçi siyasiler değil, acı kimin umurunda mantığındaki ünlüler de sınıfta kaldı!
Anibal GÜLEROĞLU
guleranibal@yahoo.com
www.twitter.com/guleranibal