Her yeni gün, yeni bir mücadele sebebimiz var.
Çok uzun süredir haksızlıklara karşı soluksuz direniyoruz. Şükür ki yılmadık, Direnç seviyemiz küçük yaşta gördüklerimizden sonra arttı!
Geçtiğimiz iki güne, yine bol keseden haksızlıklar sığdırdılar! Fethullah Gülen Cemaatinin açık olarak haz almadığı Gazeteci Yazar Ahmet Taner Kışlalı’nın kızı Dolunay Kışlalı’nın pasaportuna FETÖ soruşturmasından el konuldu.
CHP Milletvekili Enis Berberoğlu tutuklandı. Damatların ikametgahları gibi sabit ikametgahı olmayınca, adalet mülkün temeli olamadı. Damat olsaydı şimdiye çoktan dava tuzla buz olmuştu. Ne de olsa son günlerde adalet damadın temeli. Berberoğlu’na 25 yıl hapis cezası verildi ve hüküm henüz kesinleşmeden, onlarca adli tedbir uygulanabilecekken sarı öküzü alır mıyız denemeleri başladı.
Aynı Ergenekon Davasında, Teğmen Çelebi ile başlayarak Genelkurmay Başkanı’na kadar giden bir Türk Silahlı Kuvvetleri tasfiye sürecinde olduğu gibi. Sarı öküzü alan FETÖ’nün militanları bir bir toplamıştı subayları, ta ki uzun uğraşlar sonucu kamuoyuna ‘yok artık’ dedirtene ve hain planlarını tersine çevirene kadar.
Biz o hain planları tersine çevirmeye çalışırken Berberoğlu’nun ‘Hepimiz Şamil Tayyar olmalıyız’ şeklinde fazlaca talihsiz açıklamaları aklımda ama burada bahsettiğim başka bir şey, ADALET! Her kime karşı hukuk işletilmiyorsa karşısında olmak.
Berberoğlu’na henüz cezası kesinleşmeden tutuklama kararı verilirken, ‘’’yemin ediyorum, vallahi ve billahi o silahlar Türkmenlere gitmiyordu, bilerek söylüyorum’ diyen Türkeş ifadeye bile çağırılmadı. Neresinde bunun adalet! Gel gelelim bu defa Sarı öküzü vermeye niyetli görünmüyor CHP. Adaleti herkesle birlikte arama çağrısı yapıyor, ‘Biri tutuklanır, biri başbakan yardımcısı olur, garip ülke vesselam’ demekten öteye geçmeye çalışıyor.
Sokak eylemi deyip geçme, yapılmakta olan eylem, en etkili yöntem bile olabilir. Biz boşuna her Cumartesi Beşiktaş’ta toplanıp‘Vardiya Bizde’ demedik, bakma Bahçeli’nin karşı yürüyüş yapacakmış gibi yapan sözde kabadayılığına. Bilmez o haksızlık karşısında direnmeyi, ondan bu sözleri.
Hatırlarsınız, OHAL fırsatı ile bütün askeri okullar kapatıldı. Suçlu, suçsuz ayırmadan öğrencilerin tamamı işsiz, güçsüz kendi hallerine bırakıldı. Üstüne başka üniversitelerden aldıkları diplomaları damgalandı. Diplomalarda ‘KHK ile okulu kapatılan’ yazıldı.
Adalet arayan öğrencilerden 9864 tanesi Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’ne dava açmış, ancak mahkeme 15 Temmuz'dan beri yargısal işlem yapmıyor. YSK’nın AKP istedi biz yaptık referandum sonucundan sonrası ise bütün dosyaları idare mahkemelerine devrediyor.
Bu iki gün içinde öğrencilere bir darbe de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nden geldi. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi henüz dosya incelemeye başlamamış bir komisyonu başvuru makamı olarak belirledi! 23.01.2017 tarihli 685 sayılı KHK ile kurulmasına karar verilen bu komisyonun 5 ayda bir başkanı belli oldu bir de üyeleri.
Kurulmasından 5 ay sonra dahi başvuru almayan komisyona öğrenciler ne şekilde başvuracak ve sonuç alacak cevaplayan yok. Bize yine var olan durumu mahkemelere anlatmak düştü. Gel gelelim adalet yerini buluncaya kadar bu gençler hiçbir soruşturma yokken FETÖ’culukla suçlanıp ortada bırakıldı.
Üzülüyorum!
Önce bu güzel ülkemin geleceği için... Bir yargı mensubu olarak, FETÖ ile iş birliği yaptığı ifade tutanakları ile sabit olanlar maaş almaya devam ederken, siyasi kararlara imza atan meslektaşları görünce üzülüyorum. Bir çoğumuz gibi sonumuzu görmekte güçlük çekiyorum.
Yıllarımızı harcadığımız cemaat ile mücadele, bu defa olabilir derken, nasıl muhalif ile mücadeleye döndü! Ölüme terk edilen Nuriye ve Semih... Ahmet Şık, Sözcü Yazarları, Musa Kart, Kadri Gürsel nasıl hala tutuklu, düşünüyorum. Bu adaletin çıkışı nerede...
Diyeceksiniz ki ‘ya İrem... yıllardır adaletsiz yargı içindeydin alışmadın mı?’ Alışmadım, alışmayacağım.
Siz de alışmayın, çünkü bizim bu güzel ülke için bir şeylerin düzelebileceğine dair umudumuz var.
Türkiye hak arama kapıları kapalı bir ülke olmayacak. Umudum var...
İrem Çiçek