Uzun bir aradan sonra nihayet Kanal D’nin yüzü güldü. Yılbaşı gecesini şovlara ayıran kanal, beklenenin aksine zirve keyfini, Cem Yılmaz’ın ‘CM101MMXI Fundamentals’ gösterisiyle değil, Tolga Çevik’in ‘Arkadaşım Hoşgeldin Yılbaşı Özel’iyle yaşadı.
Reklam filmleriyle sürekli mini stand up’lar yaparak her gece defalarca yüzünü gösterip eskiten Cem Yılmaz için bu sonuç, magazin medyasında iddia edildiği gibi büyük şok olmuş mudur, bilinmez. Ama bana göre, Ezgi Mola ile birlikteliğini ‘Patron Mutlu Son İstiyor’ sinema filminde de sürdüren Tolga Çevik açısından oldukça önemli bir netice. Zira ekran ömrünü, 2011’de tamamlayan ‘Komedi Dükkânı’, Star TV’de yayınlanırken sonlara doğru izleyiciden eski ilgiyi görmemeye başlamıştı.
İlk kez TV 8’de karşımıza çıkan ve Salih Kalyon’un büyük katkılarıyla gelişen ‘Komedi Dükkânı’, Fırat Doğu Parlak’ın dış sesinden gelen talimatlarla işi yürütürken o dönemlerde oldukça ilginç gelmişti insanlara. Civcivin yumurtadan çıkıp kabuğunu beğenmediği gibi, ünlendiği kanaldan TRT 1’e transfer olan Komedi Dükkânı, Salih Kalyon olmadan yoluna devam ederken esprilerinin de yavaş yavaş tüketmeye başlamıştı.
‘Komedi Dükkânı Yolun Sonu’, derken Star TV’de noktayı koyan Tolga Çevik ve Dükkân’cılar 2011’de indirdikleri ekran kepenklerini 2013’ün sonunda yılbaşı gecesi kaldırdıklarında oldukça kazançlı bir satışla karşılaştılar. İşte bu nedenle yılbaşı gecesi alınan sonuç, yakında Kanal D ekranında düzenli yayına geçecek ‘Arkadaşım Hoşgeldin’in zemin yoklaması olarak değerlendirilirse, oldukça önemli. Ancak yine de asıl değerlendirme normal yayın akışında kendini gösterecek.
ESKİ TAS ESKİ HAMAM
Öte yandan beklenen performansı gösteremeyip ekran yolculuğuna son verdiğinde, ‘Arkadaşım Hoşgeldin’ turnesiyle Türkiye’yi gezen Tolga Çevik ve ekibinin, turne ismiyle yayına çıkarttıkları programı eskilerle kıyaslandığımızda karşımıza çıkan manzara; pek de yeni bir şey ortaya koyamadıkları! Yani eski tas, eski hamam.
10 sezon boyunca yapılan etek boyu-yanlış anlama gibi esprilerin, ağız burun eğme yoluyla yapılan garip mimiklerin yepyeni bir formatla sunulacağı vurgulanan ‘Arkadaşım Hoşgeldin’de de birebir sergilenmesi, aslında öyle fark yaratacak bir değişikliğin bulunmadığının ve büyük beklentilere girilmemesinin habercisi.
Yılbaşına özel bölümde Kibariye, Volkan Konak ve Mustafa Sandal’ın rüzgârıyla yol alan program, normal yayın akışında ‘Arkadaşım Hoşgeldin’ derken, ilk bölümlerin yenilik avantajı tüketildiğinde neler yapılabilir?
Tolga Çevik, Ezgi Mola ve dış ses rutininden izleyiciyi kendisine bağlayacak sürpriz yaratıcılıklar türetilebilir mi? Eldeki bildik malzemeyle ne derece ilgi çekici bir program ortaya koyulabilir? Tüm bu soruların cevabını ilerleyen süreçte hep birlikte göreceğiz.
Lakin şayet böyle eski tas, eski hamam devam edilirse, hevesini alan izleyici ufak ufak uzaklaşır. Bir süre sonra da yine kapıya kilit vurma durumu kaçınılmaz olur ona göre.
TERBİYEYE AYAR GEREK
Bu kanıksanmışlık uyarısı bir yana, ‘Arkadaşım Hoşgeldin Yılbaşı Özel’i izlerken bana en çok itici gelen ayrıntı, kullanılan dilin çirkinliği oldu.
Esprilerin mahiyeti zaten ‘Komedi Dükkânı’ndan da malumumuz… Cinsellik çağrıştıran vurgulamalar olmazsa, elde var sıfır!
Ama ya kabalık? Arkadaşım bu ne iştir? Nedir sürekli ‘Ulan’ kelimesini kullanmanın anlamı? Bunu izah edebilir misiniz?
Milyonları hedef alan bir televizyon programı mı yapılıyor, yoksa sokakta birbirine hitap eden serserilerin atışması mı resmediliyor? Üslup, böylesi amiyanelikler yansıtan kesimle aynı çünkü.
Bu noktada her lafın başında, vurgulayarak telaffuz ettiği ‘Ulan’ sözcüğünü kullanarak talimat veren dış sesin kabalığı had safhada. Önceden de ayarsızdı ama şimdi gem iyice azıya alınmış durumda.
Her ne kadar şimdilerde bu hitap tarzı fazlaca kanıksansa da… Hatta bir Meclis konuşmasında Başbakan dahi ‘Ulan hepiniz oradaydınız’ ifadesini kullanmış olsa bile… Hem Yargıtay’ın kararı nezdinde, hem de çocukluğumuzdan beri bize öğretilen ahlak kavramlarına göre birine ‘Ulan’ demek aşağılayıcı nitelikte sövme unsuru!
Kılavuzu karga olanın burnunun nereden çıkmayacağı nasıl belliyse, dış sesin yönergeleriyle hareket etme parodisini gerçekleştiren Tolga Çevik de aynı yolda ilerlemekte.
Tamam. Sinema filmlerinde bu tarz dil kullanımlarını fazlasıyla kanıksadık. Gerçek hayatta küfür ve argo bolca kullanıldığından filmlerde de yer alması kaçınılmaz savunması, küfrü ve argoyu komedinin özü sayanların gerçeği zaten.
Ne yapsın adam, güldürmek için nükteli sözler, etkili bir mimik dili kullanamıyorsa işi belden aşağıyla idare edecek tabii…
Peki ya televizyon programları? Mecbur muyuz burada da aynı seviyesizliği ‘komedi’ diye yemeye? Yapılanlar Kültür Merkezi çatısı altında mı gerçekleşiyor yoksa sokak köşesindeki kıraathanede mi belli değil. Bu konuda sinema gerekçelerinin ardında saklanıp pervasızlaşmanın anlamı var mı? İnsanlara güzel bir şey sunarken dile de özen göstermek gerekmez mi?
‘Yok, gerekmez’ deniyorsa… Seviyesizlik icra etmek, ‘kültür’ faaliyeti sayılıyorsa… Sokakta birine dendiğinde hakaret unsuru sayılıp cezaya tabi tutulan ‘Ulan’ kelimesi ekrandan patlatıldığında ‘komedi’ olarak görülüyorsa… Sözün bittiği yerdeyiz. Demek ki boşa değil küçüklerin, büyüklere ‘Ulan sana ne’ diye cevap vermeleri!
Balık baştan kokarmış ya… Bu gerçeği bilsek bile, biz yine de yozlaşmanın had safhada olduğu günümüzde, terbiyeye ayar verilmesinden yana umudumuzu diri tutarak hatırlatalım dedik.
Patron Mutlu Son İstiyorsa, İzleyici De Terbiyeli Dil İstiyor!
Anibal GÜLEROĞLU
www.twitter.com/guleranibal