Canavar deyince; konumuz ne meşhur Van Gölü Canavarı ne de İskoçya'nın Loch Ness Gölü Canavarı...
Bugün anlatacaklarım; işledikleri cinayetlerin kökeni aynı psikolojik temellere dayanan, farklı tarihlerde ve şehirlerde yaşamış iki ayrı seri katile dair...
Biri, 1929 yılında art arda işlediği cinayetlerle tüm dünyada adından söz ettiren Düsseldorf Canavarı: Peter Kürten; diğeri ise 1992-1995 yılları arasında yaşlıları hedef almasıyla adını duyuran Artvin Canavarı: Adnan Çolak.
Artvin'de yaşayan evli ve üç çocuk babası Adnan Çolak, üç yıl boyunca iz bırakmadan gerçekleştirdiği cinayetlerle etrafa korku salmış, haberlere konu olmuştu.
Kurbanlarının altısı yaşlı kadınlardan olmak üzere toplam 11 kişiyi vahşice katleden ve 6 kadına da tecavüz eden Çolak, eylemlerinin nedenini çocukken yaşadığı cinsel tramvalara bağlıyordu. Çocukken kuzeni tarafından tacize uğramış, anne babasını cinsel ilişkiye girerken görmüştü. Çolak, ilk cinayetini 16 Ekim 1992'de işledi. Artvin'in Seyitler köyünde yaşayan bir çifti baltayla öldürdü ve çiftin kızlarına tecavüz ederek onu katletti. Bu cinayetten sonra adı "Baltalı Katil" olarak anıldı.
1995 yılında, 58 yaşında bir kadının boğazını tülbentle sıkarak tecavüz eden Çolak, kadını öldü zannederek uzaklaştı. Ağır yaralı kadın polise ifade verince, "Artvin Canavarı" evinde yakalandı.
26 Mayıs 1995 tarihli Milliyet gazetesi bu haberi: "Yaşlı Düşmanı Sapık Yakalandı" şeklinde duyurdu. Artvin merkezde ve Ardanuç'ta son üç yılda yedi yaşlı kişiyi öldürdüğü ileri sürülen Çolak, mahkemedeki savunmasında; yaşlıları öldürmekte haklı olduğunu, onların gençlerin rızkını yediklerini, zaten fazladan yaşadıklarını söyledi. Çolak, 10 yıl hapis yattıktan sonra 2005 yılında şartlı tahliyeyle serbest bırakıldı.
"Düsseldorf Canavarı" olarak bilinen Peter Kürten'in sonu ise "Artvin Canavarı" gibi olmamıştı. 02 Temmuz 1931 yılında giyotin cezası uygulanan Kürten'in, öldürdüğü kurbanlarının sayısı otuzu geçiyordu. Çocukları, kadınları ve hayvanları vahşice öldürme, onların kanlarını içme, tecavüz gibi pek çok suçu bulunan katilin işlediği cinayetler, dünyada büyük yankı uyandırmış; yakalanmasıyla birlikte herkes huzura kavuşmuştu.
Kürten küçük yaşlarda tacize uğramış, alkolik ebeveynleri tarafından dövülmüş, şiddet görmüş ve ensest ilişkiye zorlanmıştı. O, daha sonra işlediği tüm suçları, çocukluk yıllarında yaşadığı tramvalara bağladı. Kurbanlarını öldürürken kullandığı alet genellikle keskin bir makas oluyordu. Tecavüz ettikten sonra da onları boğuyordu. 1929 yılının ağustos ayında kurbanlarının sayısı peşpeşe arttı.
Polisi yanıltmak için makas yerine bıçak kullandığı da olmuştu. 28 Ağustos 1929 tarihli Belfast Telegraph gazetesi; "Karındeşen Jack" olarak adlandırdığı katilin, bir hafta içinde 16 kişiyi öldürdüğünü, Düsseldorf halkının korku ve panik içinde olduklarını yazdı. Kasım ayına gelindiğinde gazetelerde meşhur seri katile dair haberler hayli artmıştı.
17 Kasım 1929'da Reynolds's Newspaper gazetesi; Jecyll ve Hyde benzetmesi yaptığı Alman katilin otuz kurbanını öldürmeden önce onlara ne yaptığını anlattığı mektuplardan söz etti. 18 Kasım tarihli The Scotsman ile Hartlepool Northern Daily Mail gazeteleri; "Düsseldorf Canavarı"nın yakalanması için dedektiflerin iş başında olduğunu ve polisin somut bir ipucu üzerinde yoğunlaştığını bildirdi.
21 Kasım tarihli Illustrated Police News; Düsseldorf şehrindeki, acımasızca işlenen esrarengiz seri cinayetlere dair kriminal incelemenin devam ettiği bilgisini verdi. 23 Kasım'da Milliyet gazetesi; "Düsseldorf Şehrinin Şeytanı" başlıklı yazısında Alman zabıtasını aciz bırakan katilin, 90 bin frank para ödülüne rağmen hala yakalanamadığını yazdı. Muhtelif tarihlerde 12 kişiyi feci şekilde öldüren bu hortlağın kurbanlarının çoğunun kadın olduğunu vurguladı. Şubatın 3'ünde bir kadını ağır şekilde yaralamış, 9'unda bir kız çocuğunu, 13'ünde de bıçakla bir ihtiyarı öldürmüştü. 29 temmuzda bir fahişeyi, 11 ağustosta bir kadını, 21'inde bir dadıyı, 25'inde bir kadını bıçakla öldürmüş, 30 eylülde bir kadını vahşice katletmiş, 13 ekimde de yine bir fahişeyi öldürmüştü. 26'sında bir kadını ağır şekilde yaralamış, 7 kasımda Gertrude adlı beş yaşındaki bir kız çocuğunu hunharca öldürmüştü.
Meçhul katil, günden güne cüretini arttırarak bir gazeteye mektuplar yollamaya başladı. Cinayet kurbanlarının nerede gömülü olduğunu yazdığı mektuplarda, polise adeta meydan okuyordu. Mittag gazetesine gönderdiği kartpostalda şöyle diyordu: "Kan içeceğim kan! Cumartesi sabah saat yedide yeni bir kurbanımdan haberdar olacaksınız!" "Düsseldorf Canavarı" tüm dünyaya korku salmaya devam ediyor, gazetelerde meçhul canavara dair haberler, karikatürler boy gösteriyordu.
25 Kasım 1929'da Akşam gazetesi: "Düsseldorf Şehrinde 17 Kişiyi Öldüren Katil Kim?" başlıklı haberinde, bunu yapan caninin erkek kıyafeti giyen bir kadın olduğundan şüphelenildiğini duyurdu. Aynı gün Milliyet gazetesi; katil devin izini süren Alman polisinin, bir ipucu yakalar gibi olduğunu duyurdu. Ertesi gün gazete, Düsseldorf'un esrarengiz canisinin gece bisikletle yoldan geçen bir kıza aniden hücum ederek onu hançerlediğini yazdı.
27 Kasım 1929'da Milliyet: "Kaçan Kaçana - Aman Canavar Geliyor!", başlıklı haberinde; meçhul katilin dünyaya korku saldığını, Viyana'da sokakları birbirine katan olayların meydana geldiğini duyurdu. Budapeşte'de bir kadın sokakta :"Düsseldorf Canavarı Geliyor!" diye bağırarak herkesi telaşlandırmış; ancak daha sonra gördüğünün bir deli olduğu anlaşılmıştı.
22 Aralık'ta aynı gazetede; meçhul devin İstanbul'da da görüldüğüne dair haberler çıktı. İstanbul'daki Museviler arasında vampirin Berlin üzerinden İstanbul'a geldiğine; Tokatlıyan Oteli'nde kaldığına dair söylentilerin yayılması üzerine polis müdürü açıklama yaparak, bunların evham olduğunu belirtti. Son alınan bilgilere göre "Düsseldorf Vampiri" bir kızın daha kanını emerek öldürmüş, daha sonra polise mektup yollayarak kurbanını gömdüğü yeri bildirmişti. Böylelikle öldürdüklerinin sayısı 19'u bulmuştu. 1930 yılı mayısının sonlarında "Düsseldorf Canavarı" yakayı ele verdi.
30 Mayıs 1930 tarihli Milliyet: "Düsseldorf Sapığı Nasıl Yakalandı?" başlığıyla verdiği haberde, ortalığa dehşet saçan bu caninin Kürten adında, 40 yaşlarında, bir arabacı olduğunu duyurdu. Evli olan arabacının daha önceden kayda geçmiş sabıkaları vardı. Mayısın 14'ünde bir hizmetçi kızı kırda öğle yemeğine çağıran cani, yemekten sonra onu boğmaya çalışmış; ancak kız onun elinden kurtulmayı başarmıştı. Bu olaydan sonra bir süre ortalıkta gözükmeyen Kürten, polisin tahkikatı sonunda; evine geldiğinde yakayı ele vermişti.
01 Haziran 1930 tarihli Reynolds's Newspaper gazetesi; yakalandıktan sonra suçlarını itiraf eden "Karındeşen Düsseldorf Vampiri"nin karısının, ona çok kızgın olduğunu yazdı. 02 Haziran'da Milliyet gazetesi: "Ahali Canavarı Öldürmek İstiyor" başlığıyla Kürten'in yargılanmasına ve itiraflarına yer verdi. Peter Kürten savunmasında suçlarını haklı göstererek; hayattan çocukluğundan itibaren kendisine yaşattığı dehşet anlarının intikamını aldığını söyledi.
Mahkemedeki ifadesinde: "Ruhumda asla herhangi bir yanlışlık hissetmedim!" diyen Kürten, 02 Temmuz 1931'de Köln'de, giyotinle idam edildi. Vücudu araştırma için üniversiteye gönderildi, kafası da mumyalandı. Peter Kürten hakkında; 1932 yılında yazar Margaret S. Wagner: "The Monster of Düsseldorf" adlı bir kitap yayınladı. İlerleyen yıllarda seri katilleri ve canice işlenen cinayetleri konu alan yayınlarda Kürten'in adı sıklıkla anıldı.