Benim Atatürk’üm bilge bir önderdir. Benim Atatürk’üm bağımsızlığı karakter edinmiş kahraman bir kurtarıcıdır. Benim Atatürk’üm her türlü dogma ve kalıplaşmış kuralları sorgulayan özgür düşüncenin rehberidir. Benim Atatürk’üm yolumu aydınlatan ışığımdır. Benim Atatürk’üm sürekli devrimciliktir. Benim Atatürk’üm içimde taşıdığım kendime güven duygusudur. Benim Atatürk’üm benliğimdeki imzadır. Benim Atatürk’üm gittiğim yol, baktığım yöndür. Benim Atatürk’üm yalnızlığıyla kalbimdeki sızıdır. Benim Atatürk’üm dehasıyla hayranlığımdır. Benim Atatürk’üm tüm yaptıklarıyla saygımdır. Benim Atatürk’üm bıraktıklarıyla minnetarlığımdır. Benim Atatürk’üm 7 yaşında babasız kaldığında çocuğumdur. Benim Atatürk’üm 10 yaşında öğretmeninden dayak yerken kardeşimdir. Benim Atatürk’üm 25 yaşında sürgüne gönderildiğinde yoldaşımdır. Benim Atatürk’üm 30 yaşında yaşadığı şehir işgale uğradığında hemşehrimdir. Benim Atatürk’üm “Ey Türk Gençliği” diye seslenirken babamdır. Benim Atatürk’üm her 10 Kasımda gözümdeki yaş, kalbimdeki sonsuz sevgi, dilimdeki duadır. Benim Atatürk’üm benim için her gün yeni bir anlamdır…
Kendimi geliştirip büyütürken, her gün yeni bir Atatürk doğar içimde. Düşüncelerimde, hedeflerimde sonsuzluktur Atatürk… Atatürk’ü sonsuzluğa taşımak için her gün onu anar, onu düşünürüm. Aklımda hep “O olsa ne yapardı?” sorusu yankılanır. Bu sorunun cevabını ararken, akıl ve bilimi kodlarıma kazımış Atatürk vizyonuyla şimdilerde yapay zeka ile sonsuzluğu sorgular oldum.
Yaşadığımız yüzyılda yapay zeka ile birlikte toplumlarda yer alan yepyeni süjeleri düşündükçe içimde yeni yeni sorular uyanmaya başladı. Acaba bir daha gel Samsun’dan diye dua ettiğimiz Sarı Saçlı Mavi Gözlü Atamız, teknolojinin sayesinde hayatlarımıza yeniden güneş gibi doğabilir mi? Atatürk gibi düşünen, Atatürk gibi karar veren, Atatürk gibi hisseden bir yapay zekadan bahsediyorum. Yapay zeka yoluyla Atatürk’ün tekrar bizlerle olduğunu hayal edin. Erdemleri ve aklı ile her gün kendini ileri taşıyan Atatürk zekasının hayatlarımızı yönetirken, kritik kararlar alırken bizimle olduğunu düşünün. Her ne kadar ütopik olsa da içimdeki bu düşünce beni son günlerde çok heyecanlandırıyor. Böylesi bir teknoloji, özellikle kimin elinde bulunduğu gibi bazı olası riskleri taşısa da, uzun vadede tüm insanlığın yararına olacaktır diye düşünüyorum. Biliyorum ki insanlık, Atatürk gibi bilge bir lideri kendi barış ve mutluluğu yolunda sonsuza dek rehber edinmek isteyecektir.
Atatürk vizyonu, sadece Türk ulusu için değil, tüm toplumlar ve insanlık için aydınlatıcı bir ışıktır. “Yurtta sulh, dünyada sulh” diyen hümanist bir komutan, “Bir gün sözlerim bilim ile ters düşerse bilimi seçin.” diyen bir filozoftur Atatürk… Bilim, akıl, bilgelik, güç ve güzellikle taçlanmış bilge bir önderdir.
Cumhuriyet’in 10. yılı açılış konuşmasında: “Ben manevi miras olarak hiçbir ayet, hiçbir dogma, hiçbir donmuş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevi mirasım ilim ve akıldır. Benden sonrakiler bizim aşmak zorunda olduğumuz çetin ve köklü zorluklar karşısında belki gayelere tamamen erişemediğimizi, fakat asla taviz vermediğimizi, akıl ve ilmi rehber edindiğimizi tasdik edeceklerdir.” diyen Atatürk, bilimsellik ışığında sürekli değişim ve ilerlemeyi manevi mirası olarak bizlere bırakmıştır. 22 Eylül 1924’de Samsun’da İstiklal Ticaret Okulu’nda yaptığı konuşmada: “Dünyada herşey için, uygarlık için, yaşam için, başarı için hakiki mürşit ilimdir, fendir. İlim ve fennin dışında kılavuz aramak bilgisizliktir.” demiştir.
Atatürk’ün liderliğinde özgürlük ve bağımsız ayrı tasavvur edilemez. Bağımsızlık savaşı verdiği günlerden beri, Atatürk’ün aklında ve dilinde zafere ulaştığı zaman yapacağı inkılapların tek tek bütün planları vardı. Aklın ve özgür düşüncenin önündeki engelleri bir bir kaldırıp Aydınlanmanın meşalesini yakmak için hep hazır ve kararlıydı. Doğru stratejilerle bütün hedeflerine varmayı başardı.
Atatürk batılılaşma yoluyla modernleşme amacına ilerlerken, en iyi örnekleri kendine rehber alarak Türk milletinin benimseyebileceği hale getirdi; kimi zaman da bu örnekleri daha da ileri taşıdı. Örneğin Medeni Kanununu alıp uyarladığımız İsviçre’den çok yıllar önce kadınlara seçme ve seçilme hakkının verilmesini sağladı. Akıl ve bilimi düşsel süzgeçten eylemsel adımlara taşıyıp somut kazanımlar yarattı.
Özgür düşünce ile belirlediği hedeflerini, etkin yönetim anlayışıyla gerçeğe dönüştüren bir lider olan Atatürk, bazı gericiler, yobazlar, muhafazakarlarca zaman zaman mesnedsiz suçlamalara uğramıştır. Atatürk diktatör müydü tartışmaları yapanlar demokrasiyi amaç değil araç edinmiş zihniyetlerdir. Bu kişiler konuştukça, aklımda hep Hz. Mevlana’nın “Bir lafa bakarım laf mı diye, bir de söyleyene bakarım adam mı diye” sözü dolaşır durur. Atatürk akılcı ve pragmatist bir vizyoner olarak, karizmatik lider özelliklerini sonuna kadar kullandı ve devrim karşıtı bu kişilerin başarılı olmalarına asla izin vermedi. Bugün bu kişiler, zoraki Atatürk anmalarında yalnızca asker Atatürk’ü ve silah arkadaşlarını hatırlatıyorlar. Bağımsızlığın kazanılmasından sonra gerçekleştirilen tüm yenilikçi adımlar bazı kişilere zul geliyor. Devrimci Atatürk’ü ve düşünce arkadaşlarını ağızlarına bile almak istemiyorlar. Kimileri bir fikir sofrası olan Atatürk sofrasını içki sofrası diye etiketlendirme hadsizlik ve cehaletine kadar vardırabiliyorlar saygısızlıklarını. İşte böyle zamanlarda çıldıracak gibi hissediyorum. Oturdukları koltuklarda nankörce davrananları, kendini bilmeyenleri bir kalemde silip atmak geliyor içimde... Ama şimdi dönüp baktığımda, bu gericiler sayesinde Atatürk’ü daha çok düşünüp, daha çok anlamaya başladığımızı görüyorum. Unutturmak isterken içimize, beynimize kazıyorlar Atatürk’ümüzü.
Atatürk, Nutuk’u, gençliğe hitap ederek bitiriyordu. Son seslenişini gençlere yapıyordu. Gençlik umuttu, değişimdi, gelişimdi. Gençlik, Atatürk vizyonunun sonsuzluğunun simgesiydi. Bu sonsuzlukta bir parça oldukça onun yolunda olacağıma kendi adıma söz veriyorum.
Canım Atatürk’üm… Ne mutlu senin aklına, fikrine, ilkelerine, inkılaplarına, bilgeliğine bir nebze olsun vakıf oldum. Seni çok seviyorum. Sonsuza dek benimlesin… Sevgiyle, saygıyla, minnetle, hayranlıkla, özlemle…