‘Boynu Bükükler’ çabuk büzüldü

Sahnelerin mantığı, sanırsınız Yeşilçam’ın ilk yıllarındaki kafayla kurulmuş! Kaldı mı artık bu denli gerilikte komedi kotarmak?

Anibal Güleroğlu Yazar guleranibal@yahoo.com

Kanal D’nin yeni okul dizisi hakkında ilk bölümün ardından kaleme aldığım yazımı, ‘‘İlerleyen bölümlerde izlenecek yol, her telden çalan çiçeği burnunda okul komedisinin ‘Boynu Bükükler’ olarak varlığını sürdüreceğini ya da ‘Boynu Büzükler’e dönüşüp gözden düşeceğini tayin edecektir’’ cümlesiyle noktalamıştım.

Bu yolun nasıl çizileceğini ve dizinin gidişatını görmek için uzun uzadıya beklemeye gerek kalmadı. Henüz ikinci bölümden işin suyunu çıkartıp kendi içinde büzülen ‘Boynu Bükükler’, kendisinden önce bu yola çıkıp tepetaklak olanlardan farksızlığını koydu ortaya. Haliyle izleyicinin de gözünden çabucak düşüverdi. Bu kolaycı zihniyetle düşmese şaşardım zaten.

İlk bölümünde karakterleriyle hoş bir görüntü veren ancak Hababam’dan Pis Yedili’ye her telden çalmaya niyetlenip konu dengesinde yalpalayan dizinin, ikinci haftasındaki en büyük sıkıntı, senaryonun ilk bölümdeki mantıksızlıklara rahmet okutacak derecede, baştan sona saçmalamış olması.

Bu durum da aslında sürpriz değil. Çünkü ‘Boynu Bükükler’in hamuru, başka yapımların özentisiyle yoğrulmuş!

Özgün olmayan bir okul konsepti yaratılıp, sırf öksüz-yetim muhabbetinin ajitasyonuna sığınarak iş yapmaktan medet umulunca, başlangıçta iyi gibi görünen karakterlerin elini güçlendirecek destekleyici yan temalar da oluşturulamıyor.

Yönetimde yer almak için müfettişe ‘meyve sepeti’ yollama gibi taş vurmalar veya İngilizce öğretmeninin yabancı dile hâkimiyetinin öğrencilerden daha az olduğu göndermeleri bile bu gerçeği değiştiremiyor. Dizi, yavanlıktan kurtulamıyor.

ABARTILARA GEREK VAR MIYDI?

‘Bakalım komedilerini nasıl geliştirecekler’ merakıyla izlemeye koyulduğum ‘Boynu Bükükler’in ikinci bölümünün dakikalar ilerledikçe çekilmez olduğu bir gerçek. Adeta sabır testi gibi! Onca abartının, kasım kasım kasılmanın, espri zorlamasının karşısında başka nasıl bir yorumda bulunulabilir ki? Gülmeyi geçin, herhangi bir sahneden beğeniyle söz etmek dahi mümkün değil.

İnsan, ilham alınan okul dizilerinin yüzü suyu hürmetine biraz senaryoya özen gösterir diye bekliyorsunuz ama ne gezer.

Sahnelerin mantığı, sanırsınız Yeşilçam’ın ilk yıllarındaki kafayla kurulmuş! Kaldı mı artık bu denli gerilikte komedi kotarmak? Aslında eskilerin de hakkını yemiş olmayayım. O filmlerde bile bu kadar basite indirgenmiş gülmece beceriksizliği yok.

Şimdi şöyle bir bakalım… Limonla saç parlatıp jöle kafalığa özenen boynu bükükleri, kızların arkasına takıp tuvalete daldırarak komedi mi üretilmiş olunuyor? Ben ne anladım, ne de gülebildim.

Boynu bükükler birbirini yalnız bırakmaz, yiğitliğiyle topyekûn üstlenilen bu suç saçmalığından sonra bir de Selim’i yardımsever erkek ayağına soyunma odasına sokup taciz yaygarasını yaratmak tam bir yapımcılık dehası. En aptalı dahi bunun altından bir pislik çıkacağını düşünür. Ama bizim boyunları, senaryo tarafından büzük büzük büzülen karakterlerimiz akıl edemeyip oyuna geliveriyor. Oysa görünürde, lise öğrencisinden ziyade üniversite çağında kelli felli erkekler hepsi de… Akıl yaşta değil başta lafı boşa değilmiş.

Öğrencilerde akıl kıt da öğretmenler cephesinde durum farklı mı? Tencere kapak! Müdür ile yardımcısının şampuan olayında ‘muz’ niyetine ayvayı yemelerine ne demeli?

Tamam, oyunu erken fark eden boynu bükükler şampuanları değiştiler de, onların topladıkları şampuanlar nasıl oldu da Müdür’ün odasına gitti? Müdür zaten daha gelir gelmez bir koli şampuanı hacılamıştı! Bizim boynu bükükler götürüp Müdür odasına koymadılar ya… Müdür’ün de kutusunu beğenmeyip değişecek hali yok. O halde nedir durum?

Boynu büküklere oyun etmek isteyen zengin tayfasının duş alma olayı da aynı şekilde saçmalık. Diğerlerine kazık atmak için ilaçlı şampuanları koymamışlar mıydı da hiç tereddütsüz girip gönül rahatlığıyla yıkandılar ve kendilerinden sonra duşa giren boynu büküklerin saçlarından boya sürprizi beklediler? Her öğrenciye bir şişe şampuan dağıtılıyor desek, zaten böyle bir oyunun yapılması baştan imkânsızlaşır. Yok, eğer duş yerlerindeki şampuanlar kullanılıyorsa o zaman da zengin bebeleri neyle yıkandı sorusu düşüyor akla. Yoksa zengin öğrencilere ayrı duş bölümü mü yapıldı? Yani olaya nereden bakarsan bak, saçmalardan seçmeler…

Abartıda sınır tanımayan bu garabetlikler arasında bir de Müdür’ün çocuklarının durumu var… Bunların soyadları babalarıyla bir değil mi ki, öğretmenler de dâhil olmak üzere kimse onların Müdür’ün çocukları olduğunu anlayamıyor? Onlar da boşanmanın ardından annelerinin soyadlarını almışlar denmesin sakın. Böyle bir saçmalığın mantığı olmaz çünkü.

Dibe vuran komedi yaratıcılığında kız öğrencilerin makyaj durumuna da takılmadan edemeyeceğim. İnci’nin kara kara göz boyaları dururken Nil ve Hülya’ya makyaj temizletmek ne iş? ‘Bırakın bu işleri’ komedisi mi?

‘BOYNU BÜKÜKLER’ NASIL KURTULUR?

Emin olun kabataslak sıraladığım bu saçmalıklar ve abartılar yaratılmasa ‘Boynu Bükükler’ dizisindeki karakterlerle ortaya çok daha iyi bir iş çıkardı. Ama kural bu ya, komedi dendi mi cümle zırvalık sıralanacak arka arkaya.

Hadi şimdi bu saçmalığı komedi diye algılayıp ekran karşısında gül gülebilirsen… Hani ‘Boynu Bükükler’ gaz filan çıkartıp alabildiğine iğrençleşseler yine komedi niyetine itibar görürler de, böyle saf köylü ayaklarına takılınca işleri çok zor.

‘Boynu Bükükler’in seyirciyi kendinde tutabilmesi için bundan sonra yapabileceği ilk şey, daha dişe dokunur mantıklı bölüm senaryoları oluşturmak! Bunun için de en önemlisi, abartıları bir tarafa bırakmak.

Mevcut halindeki yapmacıklıktan sıyrılıp ödünç elbise gibi duran içeriğini, denenmemiş öykülerle doldurur ve kendini kopya çektiği dizilerin kalıplarından kurtarırsa, hem ‘Boynu Bükükler’in yüzü güler hem de izleyenlerin.

‘Boynu Bükükler’de düzeltilecek bir başka çarpıklık da ‘zengin-yoksul’ söyleminin fazlaca üstüne gidilmemesi gereği. Zira bu tema yıllardır göze sokulmaktan yürekleri daralttı. Bunu acıların çocuğu edasıyla yapmayan gençlik dizileri kazançlı çıkıyor. Bakınız, ‘Güneşi Beklerken’ veya ‘Pis Yedili’…

Son olarak ‘Boynu Bükükler’in söylemi daha çeşitlendirilmeli ve okul konsepti çerçevesinde inandırıcı olmalı. Misal tayt giydirmek veya şampuandan civciv çıkartmak gibi abuk sabuk nakaratları sürekli tekrarlamaktan vazgeçip taraflar arasında ciddi bir çekişme atmosferi yaratılmalı. Konu, okul dışına taşırılmalı. Aşkın romantizmi de buna ilave edilirse ‘Boynu Bükükler’ büzüklükten kurtulur. Umutsuz da olsa ‘İnşallah’ diyelim.

Anibal GÜLEROĞLU

www.twitter.com/guleranibal

Tüm yazılarını göster