Önceleri dijital platformlardaki dizileri fazla izleyemiyordum, gerçekten iş güç ve çocuklar dışında sadece uyumaya zaman bulabiliyordum. “İzlemem gerekenler” diye bir listem vardı, ona bakıp iç geçiriyordum.
Sosyal izolasyon sürecinde bodoslama daldım dijital âleme.
İnsan ister istemez bizim televizyon dizileriyle karşılaştırıyor izlediklerini.
Bilmeyen yok, dizilerimiz yurt dışında çok izleniyor ve beğeniliyor. Teknik performans açısından ekiplerimizin daha üstün olduğunu da söyleyebilirim. Belki bunu bilmeyenler olabilir, bizim teknik elemanlarımız yabancı prodüksiyonlarda çalışıyor ve çok beğeniliyorlar, talep görüyorlar. Çünkü eksikleri yok, fazlaları var.
Bence yönetmenlerimizin de, gerçekten “oyuncu” olan oyuncularımızın da eksiği yok, fazlası var.
Ama televizyonda yayınlanan dizilerde müzik altı slow motion planlardan ve sakız gibi uzatılan sahnelerden vazgeçemedik. Üç saati doldurabilmek için böyle yapmak zorunda kaldığımız mâlum... İtiraf edelim, şimdi bu sarkmalar eskisinden daha çok göze batıyor.
Ben otuz yıldır sektördeyim. Koşullarda iyileşmeler oldu, çalışma saatlerine daha fazla dikkat ediliyor. Şu anda meseleye bu açıdan bakmıyorum...
Dramaturji açısından bakıyorum. Yönetmenlerimiz harika planlar çekse de, oyuncularımız muhteşem oynasa da, üç saati doldurmaya çalıştığımız için kalitenin düştüğü bir sır değil.
Dramatik çatışma içeren önemli bir ânı seyirciye aktarmak üç beş saniyedir. O ânı özel kılan zaten kısa sürmesidir, tadının damakta kalmasıdır... Gereksiz uzatılan her sahne, her plan, ister istemez işi yavanlaştırıyor. İçerik zayıflıyor.
Aynı şey her bölümde 100 sayfayı doldurması beklenen senaryolar için de geçerli. Daha serî işleyen daha zekîce buluşlar yapmanın peşindeyiz, ama... Dünyanın en dâhiyâne hikayesi bile olsa, haftada 100 sayfaya yayılınca bayatlıyor.
Bunları hep söyledik. Şimdi dijital platformlarda bu işleri daha yüksek bir standartta yapıyoruz ama televizyonda, dört kuşak reklam alabilsin diye dizi seyircisine üç saat aynı bölümü izletiyoruz biz hâlâ.
Ticaret çok önemli... Ama sevdalısı olduğumuz ideallerimize sahip çıkmak daha önemli. Batı emperyalizminin en güçlü silahlarından birinin film endüstrisi olduğunu biliyorduk. Çıtayı yükseltelim.
“Seyirci bunu istiyor” deyip geçmek ve prime time televizyon izleyicilerini dijital platform abonelerinden ayrı tutmak bence bu devirde doğru değil. İnternet çağındayız, seyirci artık bütün dünya.