Yaklaşık 5 milyon yıllık bir geçmişi olan türümüzün antropolojik mezar incelemelerine göre oldukça sağlıklı yaşamış olduğu biliniyor. Atalarımızda kanser ve günümüzdeki birçok mikropsuz kronik iltihabi (romatizma vb) hastalıkların çok daha seyrek bulunmuş. Genlerimiz çok çok yavaş değişim gösterirken et ve yemiş ağırlıklı beslenme şeklimiz 10 bin yıl önce neslimizin tükenmesini engelleyen tarım devrimiyle bir değişim geçirse de son 100-200 yıl içerisindeki şekerin saflaştırılması ve sanayi tipi katkılı besin üretimiyle dramatik bir dönüşüm geçirmiştir. Ayrıca çevrenin özellikle tarlaların artan hızla kirletilmesi, organik doğal tarımdan uzaklaşılması, sağlığımızı bozan en önemli değişimdir. Bu nedenle süregen hastalıklar, obezite, şeker hastalığı, kalp-damar, beyin hastalıkları ve kanser giderek artan hızda yayılmaktadır. Dünyanın ücra köşelerinde halen yaşayan ilkel kabillerin yapılan sağlık taramalarında, av eti, sebze, kuruyemiş ve meyve ağırlıklı doğal beslenmeye bağlı son derece sağlıklı yaşadıkları saptanmıştır.
Genlerimiz bilinenin aksine değişken fonksiyonlara sahiptir, yani çevresel faktörlere uyum sağlayacak şeklide olumlu ya da olumsuz değişim gösterirler. Dolayısıyla sağlıklı yaşam ve yaşlılık yaşam tarzımıza bağlı ve mümkündür.
Son 10 yılda genetik çalışmalar, damar sertliği ve dolayısıyla kalp hastalığı oluşumunda birçok genin rol oynadığını gösteriyor. Buna rağmen çoğumuzda birbirinden oldukça farklı bazı genler de bu olumsuz genlerin zararlarını engelleyerek bizi koruyabiliyor. Bunun dışındaki , sigara, şeker ve tansiyon hastalığı, kilo fazlalığı, hareketsiz yaşam, stres gibi diğer risk faktörlerinin de damar cidarına olan etkileri genetik zemine göre herkeste farklı düzeyde zararlı olabiliyor.
Babasında 55 annesinde 65 yaştan erken kalp damar hastalığı olanların, benzer yaşlara gelince kalp hastası olma olasılığı yaşıtlarından 2-3 kat fazla oluyor. Buna rağmen egzesiz yapan ve diğer risk faktörlerinden uzak bir yaşam sürdüren kardeşlerde bu risk daha düşük bulunuyor.
Östrojen hormonu menapoza kadar kalp damar hastalığına karşı kadınları koruyor görünse de risk faktörleri olan kadınlar yaşıtlarından daha erken kalp hastalığına yakalanıyor.
Ayrıca annenin şişman olması ve veya gebelik sırasında, pirinç, patates, makarna, börek, tatlı, şekerli içeceklere bağlı aşırı kilo alması, karnındaki bebeğin damar sertliğine yatkın bir birey olarak doğmasına neden oluyor. Araştırmalara göre bu annelerin çocuklarının kalp hastalığına yakalanma ve ölme olasılığının yüzde 30-35 arttığı biliniyor.
Kalıtımdan daha fazla çevresel faktörlerin önemli olduğunu gösteren Framingham çalışmasına göre yukarıdaki risk faktörlerinden 5 tanesini taşıyan bir kişinin kalp krizi geçirme riskinin 100 kat arttığı biliniyor.
PURE adlı 17 ülkeyi içeren uluslararası çalışmaya göre, Türkiye’de 35 yaş üstündeki insanlarımızın yarısının kan basıncı, yarısına yakının kolesterolü yüksek, dörtte biri sigara içiyor. Her altı kişiden birinde şeker hastalığı var. Ve her sekiz kişiden sadece biri normal kilolu.
Ölüm nedenlerinin başında yaklaşık %30 ile kalp damar hastalıkları (ve inme) geliyor.
Kalp krizi geçirenlerin, yaşıtı olan sağlıklı bireylere göre erken ölüm riskinin 5-6 kat arttığı biliniyor. Sigarayı bırakmak, kilo vermek, egzersiz yapmak, sağlıklı beslenmek bu riski yüzde 80 azaltıyor.
Bu çalışmaya göre ülkemizin bulunduğu grupta, kalp krizi ve inme geçirenlerin sadece 50'de 1'i bu yaşam değişikliklerini uyguluyor.
Sonuç olarak çocukluk çağında şekillenen sağlıklı yaşam tarzı, bireyin ileri yaşlardaki sağlık durumunu ve hayat süresini belirleyen en önemli faktör gibi görünüyor.
Özellikle büyük şehirlerde yaşayan, çalışan anneler zamansızlık nedeniyle evde “tencerene yemeği” diye adlandırdığımız yemekleri yapmayı oldukça azaltmış durumdalar. Paketli gıdalar, hazır gıdalar, pratik kızartmalar, sandviçler, ev dışı beslenme giderek yaygınlaşıyor. Bu konudaki düşünceniz nedir?
Çalışan anneler, çocuklarının gelecekteki sağlıklarının ve yaşam sürelerinin büyük ölçüde kendilerinin elinde olduğunu unutmamaları gerekiyor.
Peki neler yapacağız?
Dışarıda yemek yeme alışkanlığınızı azaltın veya ev tipi yemek yapan yeterli tercih edin.
Artık büyük şehirlerde sağlıklı günlük tencere yemeği yapan şirketler var bunlardan biriyle anlaşıp eve düzenli olarak getirilmesini sağlayın.
Çocuğunuz çalışırken yanına küçük bir porsiyon yoğurt, kavrulmamış badem, ceviz, fındık ve meyve bırakın ki sağlıklı ve kalite besinler ile açlığını yatıştırsın ve yemeğe çok aç oturmasın. Bu sayede cips gofret gibi sağlıksız atıştırmalıklardan uzak kalabilsin.
Evde gazlı içecekler şekerli meşrubatlar bulundurmayın ev yapımı ayran ve limonata bulundurun.
Sportif faaliyetini teşvik edin ki kilo almamaya dikkat etsin sağlıklı beslenme önerilerini spor hocalarından ve arkadaşlarından da duysun.
Öncelikle ebeveynin çocuk için rol model olduğu unutulmamalı. Çocuklar, tavsiye edilen sağlıklı yaşam tarzını öncelikle anne babalarında görmek istiyorlar. Bu nedenle özellikle evde poğaça, börek, kek, kurabiye, baklava gibi tatlı ve beyaz unlu gıdaların pişirilmemesi, bulundurulmaması gerekiyor. Sofraya birlikte oturulması ve önerilen beslenme tarzına uygun şekilde anne ve babaların da beslendiğinin çocuklara gösterilmesi gerekiyor.
Egzersizin sağlıklı yaşamın vazgeçilmezi olduğu zaman zaman anne babayla birlikte yapılacak doğa yürüyüşleri ve sportif oyunlarla pekiştirilmesi gerekiyor.
Ayrıca 7-8 saatlik kesintisiz kaliteli bir uykunun sağlıklı yaşamın bir parçası olduğunun çocuklara benimsetilmesi için anne babaların da çok geç yatmaması öneriliyor.
Sağlıklı ve uzun yaşayanların genel özelliklerine dikkat edilerek yapılacak yaşam tarzı değişiklikleri bağışıklık sistemi için de aynı şeklide geçerlidir.
Dr. Özgür Şamilgil
İstanbul Florence Nightingale Hastanesi
Sağlıklı Yaşam Merkezi Direktörü