"Burada bahsedilen karakterin ve olayların gerçek kişi ve kurumlarla doğrudan ilgisi vardır; hayal ürünü değildir."
Laleli'deki Harikzedegan (yangınzedeler) apartmanlarının önünden yürürken, (burası şimdi çok yıldızlı bir otel olarak hizmet veriyor) bir zamanlar bu apartmanın 4. dairesinde oturan Çerkeşşeyhizade Halil Halid Bey'in "sessiz ve gösterişsiz" ölümü gözümün önünden geçti.
Televizyonda gösterilen "süper külhanbeyi" karakteri bir kenarda dursun; Halil Halid Bey'in cenazesi, dönemin bir kaç gazetesinde küçük satır aralarına gömülmüştü.
30 Mart 1931 tarihinde Vakit gazetesi: "Kıymetli Profesör Halil Halit Bey Evvelki Gece Öldü" başlığıyla duyurduğu haberi ertesi gün yayınladığı bir yazıyla; "Halil Halit Bey, hayatı gibi sessiz ve tantanasız bir anma töreniyle gömüldü." diyerek tamamladı.
Gazete, Çerkeşşeyhizade ailesinden Halil Halit Bey'in 1868'de Ankara'da doğduğu ve İstanbul Hukuk Mektebi mezunu olduğu bilgisini verdikten sonra; onun tanınmış profesör E. Brown'ın tavsiyesiyle Cambridge Üniversitesi yabancı diller bölümüne hoca olarak kabul edildiğini, burada aynı zamanda siyasi hukuk öğrenimine devam ederek profesörlük unvanı aldığını yazdı.
İngiltere'de kaldığı yıllar boyunca, vatanını ve milletini müdafaa ettiğini, İngilizce ve Türkçe pek çok eserler yayınladığını belirtti. Halil Halid Bey'in, Cambridge'te görev yaptığı (1902-1911) dönemde yazdığı kitapların ilki; 1903 tarihli "The Diary of a Turk" adını taşıyordu. M. A., M. R. A. S. unvanlı Halil Halid bu eserinde; Osmanlı'nın, idari, siyasi, ilmi ve sosyo- kültürel yapısından, Abdülhamit dönemi yasaklarından bahsetti.
Giriş bölümüne; bir "ruzname-i zati" yani kişisel bir günce olduğu ibaresini yazdığı bu kitap epeyce ilgi gördü. 30 Nisan 1903 tarihli St.James's Gazette ile Truth gazeteleri bu kitap için; "geniş çapta okunmayı hak ediyor." yorumunu yaptı. 06 Aralık 1904'te Western Daily Press, Türkçe hocası Halil Halid Bey'in, bir yıl için özel olarak Board of Indian Civil Service Studies'a görevlendirildiğini yazdı.
Halil Halid Bey 1904-1905 yıllarında Mısır, Sudan ve Cezayir'de bulundu. 1906'da Cezayir Hatıralarını kitaplaştırdı. 25 Aralık 1340 (1924) tarihli Servet-i Fünun dergisinde çıkan "Cezayir'de Bir Cevlan" adlı makalesinde; Cezayir'e dair izlenimlerini yazdı. İngiltere sömürgelerindeki müslümanlar hakkında hayli bilgi edinebildiği halde, Fransa'nın İslam müstemlekelerine dair yeterli tetkikatı yapamadığını dile getirerek şu hususlara dikkat çekti:
"Benim Cezayir'de bulunduğum zaman, Türk eserlerinden artık meydanda bir şey kalmamış olduğu gibi, istisnalar dışında benden başka da hiç bir Türk görünmüyordu. Ben de bir Türk şeklinde gezmiyordum. O zamanlar Cezayir'e ayak basabilecek bir hakiki Türk'ten Fransız zabıta memurları fena halde şüphelenebiliyordu... Cezayirliler, daha bir hayli seneler, Fransız sömürgesi olmaya mecbur görünüyordu..."
1908 yılında Halil Halid Bey, Avusturya-Macaristan'ın Bosna-Hersek'i ilhak etmesini" boykot" ederek fikri mücadeleye girişti. Dış bağlantılar ve basın yoluyla tüm dünyaya, Bosna-Hersek'in Osmanlı toprağı olduğunu ve yapılan uygulamanın haksızlığını duyurmaya çabaladı.
13 Ekim 1908'de Cork Examiner; Halil Halid'in Avusturya Boykotunu ve Jön Türklerin yeni girişimini haber yaptı. Aynı tarihli Dundee Courier, Sheffield Daily Telegraph gazeteleri de; Reuter temsilcisinin boykota ilişkin Halil Halid'le yaptığı röportaja yer verdi. Halil Halid Bey, İngiltere'de bulunduğu yıllarda siyasi ve kültürel faaliyetlerle de adını duyurdu.
07 Ocak 1911 tarihli "Homeward Mail from İndia, China and the East" gazetesi Hindistan'daki farklı İslam mezheplerinin üst düzey temsilcileriyle ilişkilendirilen bir projeye dikkat çekiyordu. Bu dikkat çekici projenin yöneticilerinden biri Halil Halid Bey'di. (Bu gazete, Halil Halid Bey'in Londra'da cami projesine ilişkin girişimlerini de haber yapmıştır) 1911'de Kral V. George'un taç giyme töreni için verilen garden partide Halil Halid Bey de vardı. (Taç giyme törenine Türkiye'den Veliaht Yusuf İzzettin Bey de katılmıştır)
03 Temmuz 1911 tarihli "Homeward Mail from İndia, China and the East" gazetesi, organizasyona farklı milletlerden ve dinlerden insanların katıldığını, bu toplantıdan veliaht prensin büyük zevk duyduğunu dile getirdi. Halil Halid Bey'in, 1909-1911 yıllarında Sırat-ı Müstakim dergisinde yayınlanan yazıları mevcuttur.
17 Haziran 1911 tarihli Westminster Gazette, meşhur yazar ve İslam tarihçisi olarak tanıttığı Halil Halid Bey'in Sırat-ı Müstakim gazetesindeki yazılarından bahsetmiştir. 31 Ekim 1911'de Western Morning News, 20.yy'daki militarist hareketleri haber yaptı. Çatışmanın yaklaştığını yazan gazete, İtalya yönetiminde bulunan Tripoli'deki Arapların isyanlarından söz etti.
Halil Halid Bey, olup bitenleri basın yoluyla duyurmaya çalışıyordu. Aynı tarihli Gloucester Citizen gazetesi bu haberi "Italians at Tripoli" başlığıyla duyurarak, Halil Halid'in The Times'a gönderdiği protesto telgrafından bahsetti. Cork Examiner gazetesi de Araplara yapılan muamelelere karşı Türklerin protestosuna ve Halil Halid Bey'in telgraflarına yer verdi.
Northern Whig gazetesi "Sensational Report" başlıklı haberinde İslam dünyasında yaşanan gelişmelere dikkat çekerek, Halil Halid'in protestolarını haber yaptı. The Scotsman, bu girişimleri hümanist protestolar olarak yorumladı. Halil Halid Bey, 1911 eylülünde Türkiye'ye döndü ve nisan 1912 seçimlerinde İttihat ve Terakki Fırkası'ndan Ankara mebusu olarak seçildi. 1913 eylülünde Bombay'a başkonsolos olarak görevlendirildi.
Kendisi bu süreci 04 Aralık 1340 (1924) tarihli Servet-i Fünun dergisinde ayrıntılı olarak anlatmıştır: İngiltere'de bulunduğu sıralarda Hintli bir çok kimselerle temas halinde olduğunu, Anadolu ve Yakın Doğu üzerine yaptığı çalışmaların bir kısmının İngilizce dışında Urduca'ya da çevrildiği için, isminin İslami kitle arasında duyulmuş olduğunu ifade etti.
Bombay'a başşehbender (başkonsolos) olarak gönderilmesinde, dostluklarının eskiye dayandığını söylediği Said Halim Paşa'nın teşvik edici olduğu bilgisini paylaştı. Aslında vatanından ayrılmayı ve tekrar yabancı bir ülkeye gitmeyi hiç bir şekilde düşünmüyordu.
Talat Paşa, bir gün Halil Halid Bey'i Nuruosmaniye'ye; İttihat ve Terakki Fırkası'nın merkezine davet etmişti. Onu Hindistan'a gitmesi için ikna etmeye çalışmıştı. Hatta orada tesadüfen Abdülhak Hamit, Süleyman Nazif ve Ziya Gökalp de vardı. Talat Paşa önce tatlı dille söze başlamış, sonra da esas talebini dile getirmişti.
Gerçekte gönderilme amacı; bir Müslüman İmparatorluğu'nun Hindistan Müslümanları nezdinde temsilcisi olmaktı. Böyle bir temsile ve unvana İngilizler izin vermeyeceklerinden konsolos olarak gönderilme zorunluluğu doğmuştu. "Teklifimizi kabul etmelisin!" diyen Talat Paşa, Türk donanmasına katkıda bulunmak için Hindistan Müslümanları arasında özel bir yardım kampanyası başlatma isteğini de sözlerine eklemişti.
Halil Halid Bey, görevi kabul edip Hindistan'a vardığında, İngiliz hükümeti onun Hindistan dahilinde seyahatine izin vermedi. Dolaşım izni almak için yazışmalarla iki ay uğraştı ve sonunda izni aldı. Halil Halid Bey önce; Sultan Reşad'ın Hindistan'daki bazı camiler için bağışladığı Hereke halıları ve Balkan muharebesinde Çatalca'da Türk ordusuna yardım eden Hint erkanına verilmek üzere yanında getirdiği nişanları takdim için hükümet merkezi Delhi'ye gitti. Oradan Lahor'a uğradı.
Aldığı bir davet üzerine trenle Rampur'a geçti. İstasyonda bir bölük asker onu 11 pare top atışıyla karşılamıştı. Rampur nevvabının (Hindistan'da yöneticiler; nizam, raca, mihrace, nevvab gibi unvanlar kullanırdı) cesaretinden, İngilizlere rağmen teşrifatla karşılanmasından çok etkilendi. Çünkü, yabancı devlet temsilcileri sadece İngiliz hükümetine tabii idi ve onların yerli hükümetlerle resmi münasebette bulunmaları yasaktı. Yaklaşık 300 bini geçen tebaaya sahip Rampur nevvabının, Osmanlı İmparatorluğuna yürekten bağlılığı vardı.
Hilal-ı Ahmer'e (Kızılay) yardım toplanması için zaman zaman teşviklerde bulunmuştu. Türklerle İngilizlerin iyi geçinmesi ve ittifak kurmasının Hint Müslümanlarının da menfaatine olacağı düşüncesindeydi Halil Halid Bey, Rampur'da kaldığı süre boyunca çok iyi ağırlandığını ifade ederek ayrılırken yine top atışıyla uğurlandığını belirtmiştir. Hindistan'daki görevi yaklaşık bir yıl süren Halil Halid Bey, 1914 yılında İstanbul'a geldi.
Birinci Dünya Savaşı ve Mütareke döneminde Almanya'da bulundu. Berlin'de yayın faaliyetlerine aralıksız devam etti. 1919'da "Die Neue Rundschau" dergisinde panislamizm konulu dikkat çekici bir makalesi yayınlandı. (Jacob M. Landau "Pan-İslam" adlı kitabında Halil Halid'e atıfta bulunmuştur.)
1922-1930 yıllarında İstanbul Darülfünunu'nda ve Harp Okulu'nda dersler veren Halil Halid Bey; 29 Mart 1931'de devlet hizmetine ve millet ülküsüne adanmış memuriyetini, onlarca eserini, yetiştirdiği binlerce öğrenciyi ardında bırakarak, zatürre hastalığının ilerlemesi sebebiyle öldü.
Halil Halid'e dair detaylı bilgi edinmek isteyenler, yayınlanan akademik çalışmaları takip edebilirler. Bunun dışında meşhur "Middle Eastern Studies" dergisinde çıkan, temmuz 1993 tarihli "Halil Halid: Anti-Imperialist Muslim Intellectual" adlı makaleyi okumanızı tavsiye ederim.