Açığa çıkan kusurları ‘yavuz hırsız’ olup bastırarak mağduru oynamanın adı ‘tepki’ olabilir mesela… Ya da yavuz hırsızların gerçek yüzünü görmek yerine onları övgü dolu tezahüratlarla baş tacı etme halleri de bir tepki türü şeklinde çıkabilir karşımıza. İcraatı beğenilmeyeni, köklü çözümlerle-etkili seçeneklerle bertaraf etmek yerine, anlamsız iç çekişmelerle rakibin ekmeğine yağ sürmek de kimilerine özgü tepkicilik rutinidir. Dahası, yapım aşamasında görmezden gelinene karşı, yarattığı reaksiyon oranında davranış biçimi sergileme kurnazlığı da tepkiye tanım teşkil edebilir. Anlayacağınız reaksiyon/tepki denilen şey, bozdur bozdur harca misali bir olgudur. Neticede atı alan Üsküdar’ı geçer… Tepkisizliğin etkisel ceremesini de, atın kaybolduğunu dahi anlayamayan tepkisizlerle birlikte, niceleri çeker.
Yabancılara yönelik tepe tepe tepkilerden bol bir şeyin bulunmadığı yerde yenilgiler karşısında ya da yapılan hatalar gözden kaçırılmak istediğinde farklı reaksiyonların devreye girmesi ise pek muhtemeldir… Birileri ‘Kendim ettim kendim buldum’ demez. Onun yerine ‘Galiptir bu yolda mağlup olan’ yiğitliğinin ardına saklanmayı tercih eder. Bazıları da ‘Tencere dibin kara seninki benden kara’ gerçeğini örtbas etmek için kapalı kapılar ardındaki paralel etkileşimlerle yansıtılan ve böylece tepkisizliğe zemin hazırlayan, harareti bol tepkilerin ardına sığınır… Ki bunların en önemli sonucu, saman altından suların yürütülmesine olanak tanımasıdır. Kırk bir kere maşallahhh… Sular akar buz gibi, ‘reaksiyon’lar kurgusal şov gibi!
Tüm bu güncelle haşır neşir olabilecek türden ifadelerin ötesinde ‘Reaksiyon’ nedir derseniz… Yeni sezonda Star TV’de boy gösterecek derin yapımın adı ki, bizim esas konumuz da o! Öyleyse gerçek yaşamı dört bir koldan saran yozlaşmış-pozlaşmış reaksiyonları bırakıp ekranda taptaze boy göstermeye hazırlanan kurgusal ‘Reaksiyon’a yönelelim…
NE TÜR DEVLET ALIRDINIZ EFEMMM?
Evlilik dışı ilişkisiydi, polislik mesleğine yakışmayan hal ve tavır eleştirisiydi, içkisiydi-mesajcı tepkisiydi derken eyvallah etmenin de bir sınırı olduğunu ispatlarcasına ekrandan ayrılan Behzat Ç.’yi yeniden televizyonda görme fırsatı yaratan ‘Reaksiyon’, son zamanlarda pek çok yapımın başına gelen isim kararsızlığını atlatıp kimliğini netleştiren bir dizi olarak tanıtımını yaptı... Buradaki içeriğe müdahale nereden gelecek sorusunu akıllara düşürerek.
‘Herkes düşmanını tanıyacak’ sloganıyla kendini gösteren ve ‘Kazanmak kaybetmekten uzun sürer. Büyük oyuna hazır mısınız’ sorusuyla da küresel vizyonu sorgulayıp olayın reaksiyon yönünü az buçuk ortaya koyan dizinin şu an için en bariz özelliği, ‘Hangi devlet’ sorgusunun mantığını hissettireceği… Doğru ipuçlarıyla, özgürce sorgulandığı takdirde iş yapacak türden bir konu! Senaryo, gelişim için malzeme bulmakta zorluk çekmeyeceğine göre, yürür gider.
Devlet seçeneklerini başrol oyuncularıyla bütünleştirerek sunacak olan yapım yolun başında yansıtılan bu yüzüyle, çarpıcı çıkışlar yapmaya gebe olduğu imajını yarattı bende. Ayrıca tam da içinde yaşadığımız değişim sürecine uygun bir konuyu işleme ihtimaliyle açığa çıkarttığı devlet tipleri, daha şimdiden diziyle ilgili fikir jimnastiği isteğimi de üst seviyeye yükseltti.
Derin devlet mi? Emperyal devlet mi? Demokratik devlet mi? Yargı devleti mi? Sosyal devlet mi? Yoksa paralel devlet mi? Menüdeki seçenekler bunlar. Ne tür devlet alırdınız efemmm?
Hımmm… İnsanın seçme duygusunu körükleyen bir soru. Gerçi izleyici-vatandaş saflarından gelen seçim sonucu ne olursa olsun mutfakta pişen sofraya düşer; dizideki oyuncular, senaryonun kendilerine biçtiği roller ölçüsünde temsil ettikleri değerleri yansıtır ama… Şimdilerde pek sık duyduğumuz ‘yeni’ olma hedefinin ekran versiyonundan pırtlayan böylesi tercih fırsatını hayal etmek bile heyecan verici geliyor insana.
‘Paralel’ seçeneğini geometriyle, ‘ince’ hesapla hiç aram olmadığından baştan eleyip ‘Derin beni bozar ben bir demokratik alayım’ mı desem? Yoksa Marksist terminolojinin ruhunda tutsaklığı barındıran ‘emperyalist’ kelimesini alan liberallerin bunu yumuşatarak güçlerinin baskısını çaktırmadan milletler üstünde etkinleştirmek için yarattıkları, ‘emperyal devlet’ gazına mı kapılsam? Hani büyük ekonomistlerimiz emperyal devletliğimizi ekranlardan sıkça telaffuz ediyorlar ya… Komşular bildiğini okurken, telekulak müttefikler ve büyük ağabeyler ortalıkta cirit artken, artık kime karşı ‘emperyal devlet’ olunacaksa? İçi boş, şişik pide yani!
‘Sosyal devlet’ desem, onun da iyi pişirilmediğinde hazımsızlık yapma ihtimali var. ‘Yargı devleti’ ise kafaya göre değiştirilip adamına göre uygulanan kanun malzemesiyle hazırlanma olasılığından dolayı, bu tercihte de pisipisine okkanın altına gitme riski çok yüksek.
Eee… Geriye kala kala ‘demokratik devlet’ kaldı. Aslında en iyisi bu ama mutfağı kendi damak zevkine göre çeşnilendirme ayrıcalığındaki şeflerin ‘Taze bitti’ deme ihtimali hayli fazla. Bu ne reaksiyonmuş böyle arkadaş? Daha başlamadan çenemizi yordu hayalleriyle.
Galiba en uygunu, sunuş kalitesine bakıp ortaya karışık bir tercih yapmak… Yurdaer Okur, İbrahim Çelikkol, Erdal Beşikçioğlu ve İsmail Demirci’nin performanslarına denk düşenlerde karar kılmak… Bu dörtlünün, devleti irdeleyerek reaksiyon yaratma hususunda başarıyı yakalayabilecek bir iş çıkartacağını, damaklarda güzel tat bırakacağını umarak.
‘KURTLAR VADİSİ PUSU’YA RAKİP Mİ?
Onur Tan’ın yönetmenliğini üstlendiği, Ozan Aksungur ve Emre Özdür’ün senaryosunu hazırladığı ‘Reaksiyon’un oyunculuk gücü yüksek erkek isimlerinin ilgi yaratma özelliğinin dışında aksiyon severler adına dikkat çeken ayrıntısı, proje danışmanlığını üstlenen Bahadır Özdener ile Başar Başaran’ın varlığı…
Hakkında henüz çok bilgi paylaşımı yapılmayarak gizemde bırakılan dizinin konu özü, devletin kademesinde emek verenlerin uğradıkları haksızlıkların arka planını ortaya dökmek için verdikleri çabaya odaklı ‘eski istihbaratçı-yeni iş bitirici çekişmesi’ olacak anlaşıldığı kadarıyla. Bir gecede yer değiştiren suçlu-emniyetçi durumlarını hatırlatacak türdeki içeriğin ince detaylarını bilmesek dahi tıpkı gerçeklerinde olduğu gibi, bayanların süs niyetine varlık göstereceği bu alanda bolca derin katakullilerle karşılaşacağımız kesin!
Bu analizi, Bahadır Özdener ile Başar Başaran’ın varlığıyla bütünleştirdiğimizde, geçmişte Erkan rolüyle izlediğimiz İsmail Demirci’yi de hesaba kattığımızda ortaya yeni bir ‘Kurtlar Vadisi’ çıkacağı varsayımında bulunmak, kimilerine göre ön tahlilde mümkün… Ki medyada ilgiyi yoğunlaştırmak gayretkeşliğiyle dizinin sunumunun bu şekilde yapıldığını görmekteyiz.
Ancak sırf ekipteki isimlerin ‘Kurtlar Vadisi’ndeki ortak geçmişine, biraz da konunun derinliğine bakıp peşin hüküm yapmak yanlış! Zira iki yapımın tarzı ve yol haritası çok farklı.
Devletteki önemli hizmetlerinden tasfiye edilen karakterlerle aksiyonunu yaratıp bir yerlere çomak sokmaya hazırlanan ve gerçeğe dayalı olayların arka planlarını irdelenmeye çalışacağı varsayılan ‘Reaksiyon’ devletin dışladıklarına yönlendirdiği bakış açısıyla tasfiye gerçeğine odaklanmaya ayarlı. Fatih Akın, ‘karanlık cinayet’ kurbanı Hrant Dink’i oynayacak kimse bulamamışken bu irdeleme ne kadar odaklanacaksa artık! ‘Reaksiyon’un bu gerçeğine karşı devlet istihbaratını yüceltme misyonunu üstlenen ‘Kurtlar Vadisi’, devlete karşı olanları temizlemeyi görev edinen kahraman yaratıp onu Dünya Baronu, çuvalcı Amerikalı komutan gibi uluslararası karakterlere karşı galip getirerek izleyicinin ütopyasını tatmine yönelik.
Kaldı ki, Erdal Başikçioğlu ile Yurdaer Okur’u buluşturan ‘Köprü’ de farklı çıkar odaklarının rol oynadığı gerçeğe dayalı derin bir içeriğe sahipti. Ama buna rağmen gelişim çabası verirken zamansız ölüme koşan Vali’nin insan öyküsü, Aslan Akbey tarafından yetiştirilen Polat Alemdar’la özdeşleşip temelini, fazlasıyla karanlık yüzlerin oluşturduğu global mafyadan alan ‘Kurtlar Vadisi’nin testosteron yüklü çizgisiyle kesişemedi. Dolayısıyla ‘Reaksiyon’ dizisi de, ilk etapta devlet güçleriyle mafyanın mücadelesine odaklanıp zaman içinde bir parça dönüşüme uğrayan ‘Kurtlar Vadisi’ gibi olamayacaktır.
Öte yandan NATO, Tapınakçılar, Armageddon Timi, Masonlar gibi detaylarla sınır ötesine uzanıp kimi zaman tepkiler çeken ‘Kurtlar Vadisi’ne karşılık özel harekâtçı, emniyetçi ve istihbaratçı üçgeninde dışlanan karakterlerle yola çıkıp onları bu tasfiyenin perde arkası hassasiyetinde buluşturan ‘Reaksiyon’un devletlerarası uzantıları yansıtmada ne oranda cesur söylem sergileyeceğiyse apayrı bir konu.
Sonuçta; Özellikle gençler arasında popülerleşerek rol model haline gelen Polat Alemdar’ın zirveye taşıdığı ve 12 yıla yaklaşan yayın ömründe hep o noktada kalıp dünyaya da adını duyuran ‘Kurtlar Vadisi’yle rekabet çekişmesine sokma gayretine düşmek anlamsız.
Her öykünün ayrı bir derdi olduğu gerçeğinde, içeriğiyle çarpıcı etki yaratmayı becerebilirse ‘Reaksiyon’ da kendi yolunda başarıyla yürüyecektir. Kısacası, her şey etki-tepki meselesi!
Anibal GÜLEROĞLU
guleranibal@yahoo.com
www.twitter.com/guleranibal