‘Tek bir kişinin kararı ile değil, yetkili kurulların ortak kararları ile demokrasinin yürümesine inanan siyasi partiyiz. Ve her ne kadar seçimlerde iktidara gelmek için uğraşıyorsak da, birinci idealimiz ülkemize sağlıklı gerçek demokrasiyi getirmektir.
Daha çağdaş ve gerçek demokrasi için savaşıyoruz. Bizi anlamak istemeyen siyasi rakiplerimizden farkımız bu.. Demokrasi iki dudak arasından çıkan bir söz değil, yetkili kurulların oy birliği ile aldığı kararlardır.
Halk bizi bu yüzden seçti, halkın sesi böyle olabiliriz. Belediye Başkan adaylarını da bu yüzden uzun tartışmalardan sonra seçebildik. Bütün adaylar için uzun uzun görüşmeler yaptık’..
Gerçekten de CHP belediye başkan adayları listesini Yüksek Seçim Kuruluna en geç veren hatta son dakika veren parti oldu. Gecikme sırasında partiye gönül verenler panik yaptı ama CHP yöneticileri çok rahat idi.
Şimdi adaylar üzerinde tartışılıyor ki bu çok normal. Ancak açıklamalar çelişkili olduğu için düşmana koz veriliyor. Bunun en somut örneği Adalar Belediye Başkan adayı Erdem Gül.
Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu TV'lerde her akşam Ankara AKP adayı Mehmet Özhaseki için ‘O Ankaralı değil ki, Kayseri'de başkanlık yapmış bir kişi.. Ankara’dan ne anlar, Ankara’nın nesini bilir? Seymenleri bilir mi, şunu bilir mi, bunu bilir mi? Koskoca Ankara'dan bir başkan adayı bulamadılar. Bakın bize? Tüm adaylar o yörenin evlatları’ deyip duruyor.
Diyor ama o saatlerde de Adalar’ın İlçe Yönetiminden 20 kişi toplu halde istifa ediyor. ‘Genel merkez bize neden sormadı? Adalar’da belediye başkanı olacak CHP'li yok mu? Ankara'da yaşayan bir gazeteci Adalar’ın sorunlarını nereden bilecek?
Erdem Gül’ün Ankara'da Cumhuriyet Gazetesinin temsilcisi olmasını bir kenara bırakın ama Adalar gerçekten kendine özgü bir yerleşim birimi.
Peki Ankara’ya kızıp partiyi satmak doğru karar mı? Şimdi AKP Adalar'da başkanlığı kazanırsa bu kimin eseri olacak?
Bütün bunlar madalyonun bir yüzü. Öteki yüz daha trajik CHP Genel Merkezince böyle bir göreve atanıp Adalar’a gelen Erdem Gül’ün şu an içinde bulunduğu durum gerçekten CHP gibi çağdaş partiye hiç yakışmıyor.
Erdem Gül Adalar’da bir başına seçime hazırlanıyor. Birkaç eski arkadaşı olmasa sokakta kalacak. Adalar’ı iyi tanıyıp, belli yerlerde toplantılar düzenleyecek olan CHP'liler nerede? Sosyal medyayı harekete geçiren gençler nerede? TV'lerde veya sosyal paylaşıp programlarında bir klip gördünüz mü? Özel bir şarkı duydunuz mu?
Bu kadar da ayırım olmamalı. Alper Taş, Beyoğlu’nu her gün yakıp yıkıyor. Bütün salonlar emrinde. İstiklal caddesinde miting düzenliyor. Medya hep yanında. Bunu sosyal medyada görüyoruz. Kadıköy'de Siverekli Başkan adayı Seril Dara Odabaşı deseniz öyle. Yanındaki CHP'li kadın ordusu yeter. Beşiktaş'da Rıza Akpolat, Maltepe'de Ali Kılıç çok büyük imkanlara sahip.
Diğer ilçe başkan adayları da farklı değil. Sadece Adalar’a başkan değil de sanki sürgüne gönderilen Erdem Gül üvey evlat gibi.
Gazetenin genel yayın müdürü, yazı işleri müdürü olmadığı halde vatan haini ilan edilip aylarca cezaevinde yatan, hala o mahkemesi devam eden Erdem Gül’ün kaderine bakın.
Her halde Can Dündar ile birlikte kaçmadığı için çok pişmandır. Hadi seçtiği siyasi parti böyle. İki milletvekili Ada’ya gelip deniz kenarında yürüyüş yapınca görevini yaptı sanıyor.
Peki bunca meslektaşına ne demeli.
"Erdem Gül arkadaşımızdır, meslektaşımızdır. Bu günlerde yanında olmamız gerekir. Hepimiz karakterini biliyoruz. Özü sözü bir adamdır. Dürüstlüğüne ve vatanseverliğine tanığız. Hakkında iki satır yazsak elimiz mi kırılır" demeyen gazeteciler…
Erdem Gül’ün başkanlık macerası önce CHP nin sonra da gazetecilerin gerçek yüzünü gösteriyor.