Olayın kendisi toplumdaki kamplaşma, bölünme ve kutuplaşmanın bir göstergesi olarak başlı başına ilginç bir vaka.
Aktaş twitinde şöyle demişti: “Şemdinli’de Polis Özel Harekat Komiseri Ahmet Çamur etkisiz hale getirilmiştir”
Bu cümle tam anlamıyla infial yarattı. Sert bir tepki ile karşılandı.
Gerçekten bir insanın ölümüne dair bu ‘duygusuzca’ tasvir insanı öfkelendiriyor. Hemen aklımıza o polisin ardında bıraktığı çocuklar, gözyaşı döken ailesi geliyor.
Bercan’ın niyeti nefret saçmak mıydı?
Bu twetinin ardından özür dileyerek hemen şunları paylaşmış; "İnsanlara dönük "etkisiz hale getirildi" dilinin ne kadar çirkin olduğunu anlatmak için o twiti attım. Hiçbir insan aşağılanamaz, düşüncesinden, kimliğinden ya da inancından dolayı insan onuru ayaklar altına alınamaz. Bu savaşta yitirdiğimizhiç kimse "etkisiz hale gelen" değersiz canlar değildir. Hepsi ortak acımızdır. Bu şekilde bakamazsak toplumsal barışı ve bir arada yaşama iradesini inşa etmekte zorlanırız. Dünkü ironi içeren bir twitti. Başka şekilde yorumlayanlar her gün kendi kullandıkları dile bakıp utanmalılar."
Ben duygularında, söylediklerinde samimi olduğuna inanıyorum. Bercan 21 yaşında, Bilgi Üniversitesi’nde medya öğrencisi, HDP’ye her türlü şiddeti programatik olarak redden Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi üzerinden katılmış.
O twitinde gördüğüm kadarıyla bir medya öğrencisi olarak kendince bir ‘gazetecilik dili’ eleştirisi yapmak istemiş. Hergün karşı tarafın ölüleri için kullanılan, onları insanlığından soyan, uzaklaştıran ‘etkisiz hale getirildi’ klişesini sorgulamak istemiş.
Lakin Bercan bunu yaparken birinci tekil şahıs kullanmak gibi bir hata yaptı ve bu acımasız savaş ortamında hedef haline geldi.
Tutuklandığını duyunca baktım sosyal medyada onu hedef haline getirenler büyük bir intikam neşesi içinde ‘HDP üyesi Bercan Aktaş etkisiz hale getirildi’ diye paylaşımlarda bulunmuş.
Bence burada sorulması gereken soru şu; bu hızlı tutuklamanın niyeti Bercan’ı ‘etkisiz hale getirmekle’ sınırlı mıydı?
20’li yaşlarda bir genç, bir medya linci sonucu, ‘karşı tarafın ölülerini de insan yerine koyun, empati gösterin’ demeye çalıştığı için ‘terör propagandasından’ içeri atıldığında, kamusal alanda fikir beyanı bu kadar kolay ‘terör suçu’ haline geldiğinde ortaya çıkan tehdit emin olun bütün sivillere yöneliktir.
Her iki taraftan sadece kan isteyenler, karşı tarafın ölüleri için leş, kendi ölüleri için şehit diyenler mi konuşacak artık?
Sadece elinde silah olanların kurşunlarla konuştuğu bir cinnet ortamında ‘barışın, birlikte yaşamanın’ sesi nasıl duyulur olacak?
Bunları bence bir düşünelim. Bütün ölenler bizdendir duygusunu kaybedersek bu ülke çok derinlerde bir yerden bölünmüş olur. Biz bize sahip çıkalım.