Filinta, ‘Bin Yılın Şafağında’ coştu…
Büyük iddialarla ortaya çıkmak, kocaman sözlerle rakiplere meydan okumak şimdilerin modası. Ancak gerçekten büyüklük sergileyip farklılaşabilmek için iddiası büyük olanın, elinin de aynı oranda güçlü olması gerek. Yani diğerlerini geride bırakabilecek bir ‘yaratıcılık’ sunamadıktan sonra büyüklük iddiasının kısa sürede boşa çıkması kaçınılmazlaşıyor ve övgüler, ‘hodri meydan’ denene kadar geçerli kalıyor. Tabii yaratıcılık denen şey de öyle herkeste görülen bir yetenek değil ki sıkça karşılaşalım. Dahası yaratıcılık, özverili çalışmayı olduğu kadar kaliteden anlayanların desteğini de gerektiren bir durum. Çünkü farkı, fark edebilecek algı ve yaratıcılığa omuz veren olmazsa kitlelere ulaşıp işlevselleşmesi imkânsız.
Kısacası; Hangi alanda ve konuda olursa olsun büyüklük iddiası, yaratıcılığa ve kıymetini bilenlerin desteğine bağlı! Ne var ki iyinin, doğrunun hızla değer yitirdiği günümüz şartlarında çoğunluk kısa yoldan malı götürmenin, kafa yormamanın peşine takıldığından bu denklemi kurmak da kolayca nasip olmuyor. Yaratıcılığın kalitesi harcanıp gidiyor. Tıpkı ‘Tatlı Küçük Yalancılar’ gibi! Ancak sırt yaslanabilecek büyük bir güç varsa, yaratıcılığa kendini gösterme fırsatı tanınıyor. Nitekim geçen sezon en beğendiğim dizilerden biri olan ‘Filinta’, TRT sayesinde fırsatı yakalayanlardan! Peki, yakaladığı bu şansın hakkını verdi mi? Başlangıçtaki yaratıcılığı, kaliteyi sürdürmeyi başarıyor mu? Yeni sezon performansıyla değerlendirelim.
‘FİLİNTA’ UFKUNU GENİŞLETTİ
Sezon finalini yaparken Mustafa ile Boris’i karşı karşıya getirip geçmişin sırlarını ortaya döken ‘Filinta’, senaryo gelişiminde ağırdan almayı tercih etmeyerek dolu dolu içeriklerle karşımıza gelebilen nadir yapımlardan oldu. Altuğ Küçük tarafından ustaca kaleme alınan dizi, baştan itibaren konu malzemesi derdine düşmediğinden, süre doldurma ve bölüm kazanma kaygısının izlerini de hissettirmedi bize. Dolayısıyla ‘Filinta’ ilk bölümünden sezon finaline kadar, kendini tekrarlamayan bir yenilikçilik sergiledi.
Dahası sezon finalinde, büyük bir patlamayla noktayı koyarken gelecekteki farklı gelişimlere de açık kapı bırakmıştı. Belli ki, Altuğ Küçük yeni sezonda dizinin ufkunu genişletecek, bambaşka bir ‘Filinta’ portresi çizecekti. Ancak burada kurulacak denge çok önemliydi. Çünkü İstanbul sokaklarını korumaktan ziyade yabancıların çevirdikleri dolapların peşine düşerek aksiyonunu sergileyen Mustafa-Ali-Gıyaseddin üçlüsü yavaş yavaş gizli istihbaratçılığa doğru kaymaya başlayıp yeni sularda yol alırken, ‘Bir İstanbul Polisiyesi’nin yarattığı izleme keyfinin kaybolma ihtimali de mevcuttu. Ayrıca babasının yaptıklarını öğrenen Lara ile Mustafa’nın ilişkisinin nasıl yürüyeceği de ayrı bir sorundu. Zira Lara, Mustafa’yla birleşse bu ilişki gidişatı arabeskleştirebilirdi. Anlayacağınız tıkanma noktasıyla gelişim arasında bir ikilemle gitti tatile, ‘Filinta’… Ve finaldeki patlamadan sonrası yeni sezon için tam bir dönüm noktası oldu.
‘Zirvede olmanın bedeli sarsılmak’ diyen Boris Zaharyas’ın ‘Lara’ gizemini yedekte saklayarak yeni sezona giren ‘Filinta’, öfkeyi gözyaşıyla perçinlerken altı ay sonrasına sıçrayıp aşk acısı çeken ama kararlı bir Mustafa çıkarttı karşımıza… Üstelik ‘Bir Osmanlı Polisiyesi’nden, ‘Bin Yılın Şafağında’ macerasının coşkusunu çıkartıp yepyeni karakterlerle elini güçlendirerek.
Yüceler Meclisi’nin ‘Kardeşlik’ kanadını devreye sokup Rıza Kocaoğlu, Mustafa Avkıran, Berrak Tüzünataç ve Asena Tuğal başta olmak üzere pek çok yeni ismi bünyesine katan dizi, Kardeşlik savaşçılarının kan damlayan vahşi dövüş tablosunu, Mustafa ve Bıçak Ali’nin istihbaratçılık sınavındaki rekabetçilik esprisiyle dönüşümlü vererek yorum farkı getiren yeni sezon başlangıcında tekâmülün devam ettiğini gösterdi izleyicisine.
Lakin bu süreçte hesapta olmayan bir şok da yaşattı ‘Filinta’… Mehmet Özgür’ün mükemmel bir performansla sunduğu Kadı Gıyaseddin’i ölüme yolladı. İlk sezonda ‘‘Kadı Gıyaseddin pelerinini savurarak Mustafa ve Ali’yle birlikte bir dövüş şovu sergilese keşke’’ demiştim ya… Böylesi müthiş bir çarpışmada Gıyaseddin’in yitip gideceği aklıma gelmemişti doğrusu. Ancak gerçek şu ki, ‘Ben bu dünyadan göçer oldum be oğullar’ diyerek vuslat vaktinin hüznünü layıkıyla yaşatan Gıyaseddin, yürekleri titreten veda sahnesiyle noktayı koyarken Hak yolundan ve adaletten ayrılmama nasihati verdiği ‘Filinta’ yeni sezondaki gelişimiyle çok daha fazla güçlenecek. Bu gelişime yön veren de, bankacılık ve tüm sanayi kollarını, yer altı kaynaklarını gizli faaliyetlerini yürütmekte kullanan düşmanın, Mustafa-Celil çatışmasına odaklı, Osmanlı-Kardeşlik aksiyonu olacak.
Yanı sıra düşmanına saygı duymayı bilen ve Gıyaseddin’e övgü dizecek kadar büyüklüğün değerini kavramış olan Boris de var hesapta. Cihanın tehditlerini bertaraf etmek için kolları sıvarken Mustafa ve Bıçak Ali’ye yeni bir misyon yükleyen içerik, ölümle sınanan yalanların gücünü hatırlatıp işin sırrının ‘kendi yalanına inanmak’ olduğunu söyleyen Boris’i de ihmal etmediğini belli etti zaten. Paranın ve mal-mülkün dışında bambaşka güçleri keşfe koyulup Kardeşler Teşkilatı’nın başına getirilen Boris, bu sezon da bilgelikle kötülüğü birlikte yaşatan Serhat Tutumluer’in güçlü oyunculuğuyla dimdik ayakta.
Zeyrek ile Çeyrek’ten nağmeleri ara yere serpiştirmeyi ihmal etmeyen dizide, Celil-Farah-Mustafa-Leyla dörtgenindeki duygusallık ve Süreyya-Ali birlikteliği de çatışmacılığın kanlı yüzünü yumuşatan katalizör vazifesi yapacaktır kuşkusuz. Dengelerin nasıl kurulduğunu hep birlikte göreceğiz.
MUSTAFA-CELİL KIYASLAMASINDA ÖNE ÇIKAN KİM?
Hakka yürüyen Gıyaseddin’in yerini alan Mustafa, kuşkusuz dizinin temel taşı. Onur Tuna’nın canlandırdığı karakterin başarısını ilk sezonda gördük. Ancak ‘Bir Osmanlı Polisiyesi’ndeki Boris ağırlıklı çatışmadan, ‘Bin Yılın Şafağı’ndaki istihbaratçılığa geçiş yaparak düşman kitlesini genişleten Mustafa’nın yeni dönem halleri bir parça nahoş geldi bana. Şöyle ki, Gıyaseddin Baba’yı kaybetmenin acısıyla kendini kaybeden Mustafa’nın tavırları gereğinden fazla abartılı. Ormandaki takipte veya Davut Paşa’yla yaptığı konuşmalarda sergilediği duruş öylesine şişirilmiş ki doğallıktan bir hayli uzaklaşılmış. Tamam. Henüz kendi aklının ve cesaretinin bilincinde olmadığını, Gıyaseddin’i aşacak güçte olduğunu kavrama olgunluğuna erişemediğini yansıtmak istenmiştir belki. Bu süreç, onun ateşlilikten bilgeliğe geçişi gibi kullanılmak için yaratılmış da olabilir. Ama yine de fazla abartı, karakteri iticileştirip zora sokar. Biraz daha doğallık lütfen.
Öte yandan Rıza Kocaoğlu’nun canlandırdığı ve Padre’nin yerini alacak olan Celil karakteri, ‘Biz askeriz emir neyse o’ deme bilinciyle çok uyumlu bir tablo sundu bize. Soğukkanlı savaşçı edasını, içten içe yaşadığı duygularla bütünleştirip emirlere uyum gösteren ve harika bir imajla karşımıza çıkartılan Celil’in ağırlığı daha ilk andan itibaren hissedilmeye başlandı. Bir yıldızı kaydırırken diğerini yükselterek Celil’in temkinli savaşçı performansını bize kazandıran yapımda, Mustafa-Celil kıyaslamasını yaptığımızda, canlandırma bakımından ilgi çekicilik ibresi Celil’den yana! Karakterin bozulmaması dileğimiz.
‘BİN YILIN ŞAFAĞINDA’ ÖDEŞMEK ADETTENDİR!
Sonuçta; ‘Gıyaseddin Baba gitti. Peki, şimdi bize kim nasihat edecek’ derken Mustafa Avkıran’ın canlandırdığı Davut Paşa ile istihbarat teşkilatının vücuda gelişini anlatan ve atın sahibine göre kişnediği mesajını cümle âleme verip bundan sonraki süreçte nasihatlerin geleceği yönü işaret eden… ‘Firavun Harekâtı’na değinip tarihe, çocukları alet edenlerin kötülük cephesinden bakan… Ve ‘Ölüm bir köprüdür. Dostu, dosta kavuşturur’ sözüyle yaşamı özetleyip Gıyaseddin’e hak ettiği veda törenini yapan senaryo, savaşta istihbaratın önemini vurgulayarak yeni dönemin ana fikrini çok net yansıttı… İntikam almayı sevmeyiz ama ödeşmek adettendir!
Bu adet üzere, ‘Filinta: Bin Yılın Şafağında’ doludizgin yol almakta... Senaryodan aksiyona, görüntüden kurguya kalitesini her bölümüyle ispatlayıp gerekli unsurların hakkını verdiğimiz takdirde kaliteli iş çıkartabileceğimizin örneği olmayı sürdürerek. Boyut değiştiren ‘Filinta’nın öfke patlamalarında abartıya kaçılmaması tavsiyesiyle, emeği geçenlerin ellerine sağlık.
Anibal GÜLEROĞLU
guleranibal@yahoo.com
www.twitter.com/guleranibal