Aldığı sayısız ödülleri, tiyatroculuğu, sinema ve televizyondaki performansları, müzik alanındaki çalışmaları, nihayetinde köşe yazarlığı… Tüm bu kimlikleriyle komple bir sanatçı olarak nitelendirebileceğimiz Fırat Tanış, şimdi bambaşka bir yüzüyle karşımızda…
‘Helal lan Bilal’ diyerek, ‘Geniş Aile’nin Koyu Bilal’ini de çağrıştıran geniş kapsama alanlı Bilal oğlan halleriyle, mesajların sıralandığı ‘Karınca Kapanı’, Fırat Tanış’ın ilk yönetmenlik denemesi! Hem de ‘Pardon’ diyerek…
Televizyon kanallarının Taksim Gezi Parkı protestolarına yeterli yayın saati ayırmadığı gerekçesiyle dizi oyunculuğunu bıraktığını açıklayarak tavrını koyan Fırat Tanış’ın, akıllardan silinmeyen ‘Bilal’ tutkusunu da kattığı ‘Karınca Kapanı’, ekranlardaki Bilal’in yarattığı eğlenceli ortamın aksine, psikolojik gerilimle yoğrulmuş kara bir içeriğe sahip.
Cinecity Etiler’deki tam kadro katılımlı galasına yoğun ilgi gösterilen ‘Karınca Kapanı’ için yapılacak ilk analiz, gerilim filmi olmanın ötesinde, insanı kapan gibi çevreleyen kapital düzenine Fırat Tanış eliyle karınca kararınca çomak sokma özelliği taşıdığı yönünde... Ama yönetmenlikte de kendini ispatlayan Fırat Tanış bu işi öyle sade suya tirit dokundurmalarla yapmamış. Sosyal mesaj vermeyi hedefleyen diğer yerlilerle arasında fark yaratmak için oldukça ilginç bir mafya karakteri yorumu getirmiş.
Mekân derdine düşmek yerine gündem teşkil eden konuların derin sularında psikopat bir kişilikle yol almayı tercih eden Fırat Tanış, bu işin hakkını da layıkıyla vermiş! Ona yol arkadaşlığı eden Cüneyt Uzunlar’ın en az onun kadar başarılı olduğunu da belirtelim.
KARINCADAN DÜZENE MESAJLAR
Fırat Tanış’ın geçmişin anılarından gelen psikopatlık halleriyle özünü yakalayan ‘Karınca Kapanı’nın mesajlarını tam anlamak için onu oluşturan kurgusal karakterlerle gerçekler arasında bağ kurabilmek çok önemli. Bunun için biz de kısaca filme ve karakterlerine değinelim dedik…
‘Çok acayip şeyler oldu usta’ diyen kadının en başından, ama sonun en başından, anlatmaya başladığı hikâyenin ‘Bir şey çökerse her şey de birlikte çöker’ hesabındaki gidişatında açılışını yapan ‘Karınca Kapanı’, sıçanın üfleye üfleye kulaklarını kemirdiği insanların öyküsü.
G8’in örgütlediği bir partinin de ortada olmadığını, açılışında vurgulayan bu psikolojik çatışma kurgusunda medya doğallığını(!) yansıtmak adına seçilen isim, Mesut Yar…
Forbes’in ilk 100’ü içinde yer alan başarılı iş adamı Güven Sarıselimoğlu’nu programında ağırlayarak ona yağdanlık sorular yönelten haberci kimliğiyle karşımıza gelen Mesut Yar, havan dövücünün hınk deyicisi modunda yürütülen söyleşi programlarına nazire edercesine, ‘Karınca Kapanı’nda varlık göstermekte… Cüneyt Uzunlar’ın canlandırdığı Güven Sarıselimoğlu ise bu aşamada servetine servet katmasına yardımcı olan hükümetin büyüklüğüne övgüler dizerek, çevreci vaatlerde bulunan büyük iş adamı…
Kabataş Erkek Lisesi’nin vakıf atmosferinde, iş adamının kendini muhtaçlara vakfetmiş karısı kimliğiyle baskı bunalımı yaşayan Münevver Hanım’ın(Neslihan Yelden), ‘Şimdiye kadar neredeydiniz’ dedirten başkaldırısına şahitlik ettirerek gelişen ‘Karınca Kapanı’nın can damarıysa, mağlubiyetten galibiyet yaratmaya çabalayan Galip Yılmaz!
Fırat Tanış’ın canlandırmasındaki Galip Yılmaz, tıpkı Galip Derviş gibi kendine has, sorunlu bir tip… Dolayısıyla kötülükleri ortaya çıkartmakta da kendi tarzında hareket etmeyi seçiyor. ‘En iyi kötü adam’ kimliğinde, bakışından konuşmasına, dövüşmesinden mesajlarına tam anlamıyla kara bir tablo yaratan Galip Yılmaz, bu gerilimli atmosferin orasına burasına mizahi duyarlılık serpiştirmeyi de ihmal etmiyor.
Gülümsetmekle düşündürmek arasında kalan bu anlarda Galip’in iç dünyasının aksine dışarıya bambaşka bir kişilik yansıtması, karşısındakine sistemli olarak uyguladığı bir psikolojik işkence durumunda.
‘Dürüst bir hayat vardı da biz mi yaşamadık’ söyleminde ‘iş-risk’ ikileminin sinir harbine giren akıştaki kırılma noktasıysa, en tepeden dibe inen asansördeki horoz dövüşü tarzı meydan okumalar…
Bu andan sonra hayatın kendisinin fantezi olduğunu, şiddetin vahşetinde ortaya koyan ‘Karınca Kapanı’nda, Güven karakteri de Galip kadar psikopat.
‘Koşulları belirleyen hayatı belirler’ özlü sözünün doğrultusunda hareket ederek çocuk tacizinden kadına şiddete, her türlü konuda ‘güçlü kötü’lere örnek teşkil eden Güven, çalışma koşulları, fabrikaların işveren menfaati doğrultusunda kapatılması, işçi ölümleri, rant uğruna doğanın-yeşilin katledilmesi gibi pek çok güncel mesajın verilmesi adına isabetli bir tip.
Sonuçta; ‘Güneşi Beklerken’de kavgaları ayıran baba konumundaki Emre Kınay’ı bu kez ringe havlu atarak boks maçındaki kavgacılığı durduran antrenör olarak karşımıza getiren yapımda, Fırat Tanış ile Cüneyt Uzunlar amaçlarını gerçekleştirmek uğruna psikopatlık yarışına girmişler… Hal böyle olunca da suda çırpınan karıncadan, gökyüzünü delen binaların gölgesinde hayatta kalmaya çabalayanlara uzatılan mesaj köprüsünde bu ikilinin orijinal bir finalle ilginçleşen gerilimini izlemek, acıdan haz duymaya benzemiş. Her ne kadar, ayakkabıyı yapanların yürüyüşü belirlediği gerçeği değişmese de, kısa bir sürelik deşarj keyfi işte!
Anibal GÜLEROĞLU
guleranibal@yahoo.com
www.twitter.com/guleranibal