‘Güneşi Beklerken’ yeni bir boyut kazandı

‘Güneşi Beklerken’ kaliteli ve sevilen bir iş ama kabul edelim ki bazı aksaklıkları da yok değil. Son bölümlerde fazlaca işlenen kıskançlık durumuyla dizide yaşananlar, hem sabrı hem de mantığı zorlayan türden

Anibal Güleroğlu Yazar guleranibal@yahoo.com

Ekranların şu an için en sevilen gençlik dizisi durumundaki ‘Güneşi Beklerken’, kendisiyle aynı zamanda yayına sokulan yaz dizileri birer birer ekrandan çekilirken, dizi kıtlığında yayına girmenin avantajını çekici konusunun da desteğiyle sonuna kadar kullanmayı bilen ve izleyicinin gönlündeki yerini sağlamlaştırarak ayakta kalmayı başaran bir yapım.

Reytinglerde olduğu kadar sosyal medyada da yoğun ilgi gören, özellikle ‘ZeyKer’ciler tarafından hararetli bir biçimde izlenen dizi, oyuncu anlaşmaları üstünden türetilen ‘Bitti, bitecek’ şeklindeki dedikoduları da alt ederek yolunda emin adımlarla yürümekte. Zaten karakter bolluğunda geliştirilmeye gayet müsait konusu ve izleyiciden gördüğü ilgi göz önüne alınacak olursa ‘Güneşi Beklerken’in bitmesi için de bir sebep yok ortada. Yani yapımcı ve kanal tarafından yaratılan bir durum söz konusu olmadığı sürece sezonlar boyu ekranda kalabilecek bir kapasitede.

Nitekim bu gelişime müsaitlik, son birkaç bölümdür kendini iyiden iyiye göstermeye başladı.

‘ŞUBAT’I ANDIRAN GELİŞİM

Şimdiye kadar Kerem Bursin hayranlığının ve içeriğindeki aşk kavgalarının itici gücüyle yol alan ‘Güneşi Beklerken’, sevgi ve kıskançlıkla örülü konusunu geçmişteki olayların gizemleriyle türlü entrikaları devreye sokarak, bir gençlik dizisi olmanın ötesine taşımaya başladı.

İyi de oldu aslında. Çünkü uzun zaman sadece okul tabanlı aşk muhabbetiyle işi götürmek izleyiciyi bayabilirdi. Ayrıca bu genişletilmiş konu yelpazesi, belli bir yaşın üstündeki izleyiciyi Pazar gecesi Kanal D’ye çekmek için de işe yarar bir yol oldu.

Aksel’in oynadığı oyunla Kerem’in abisi Koray’ı gündeme getiren senaryo, şu an için onu flashback görüntülerde ve peşinde koşulan bir hayal olarak işlese bile, trafik kazasında teşhis edilemeyen cesediyle, her an kullanılmaya elverişli bir konu olarak ilerisi için yedekte!

‘Güneşi Beklerken’in bu diriltilmeye müsait abi potansiyeli bir yana, Jale’nin Amerika’dan dönüşüyle yaratılan asıl gelişim, yüzünü henüz tam göremediğimiz ‘Güneş’ karakterinin varlığı… Üstelik de tanıdık bir tarzda!

Piyano çalan ve Zeynep’i kurtaran gizemli kişi görünümündeki ‘Güneş’in kimliğini, ucundan kenarından Mehmet Varol’un kardeşi olarak ortaya çıkartan senaryo, Güneş gibi başkalarının da bulunduğu intikam söylemini Sayer Vakfı’na bağlayınca, akıllara TRT 1’in final yapmış dizisi ‘Şubat’ düşüveriyor.

İzleyenler bilir, Onur Ünlü tarafından yaratılan ‘Şubat’ta da aynı şekilde bir kurum tarafından, Sabah’ın hastalığına çare bulma bahanesiyle, çocuklar üstünde deney uygulanmış neticesinde de aşkla intikamın iç içe geçtiği gizemli-hüzünlü bir öykü yaratılmıştı.

Tahminim o ki, burada da ‘Şubat’ gibi sürekli kapüşonlu gezinen ‘Güneş’ ve bahsi geçen diğerleri, sonu iyi bitmeyen bir deneyin kurbanları. Bunu gerçekleştiren ise Sayerlerin şirketi. Mehmet Varol da, ufak ufak ortaya döktüğü gibi, kardeşine verilen zararın intikamını alma peşinde.

İsminin neden ‘Güneşi Beklerken’ olduğunu, bu gizeme zemin hazırlayan ‘Güneş’ten aldığını gayet net biçimde ortaya koyan dizide bakalım Mehmet Varol’u, Kerem üstünden Sayerlerden intikam almaya iten çocuklara yönelik deney hangi konuda çıkartılacak karşımıza.

KEREM-JANE İLİŞKİSİ NE İŞ?

‘Güneşi Beklerken’ kaliteli ve sevilen bir iş ama kabul edelim ki bazı aksaklıkları da yok değil. Son bölümlerde fazlaca işlenen kıskançlık durumuyla dizide yaşananlar, hem sabrı hem de mantığı zorlayan türden… Aşklarını ilan edip mutluluğa doğru el ele yol alması beklenen Zeynep ile Kerem’in arasına karakedi girdi malumunuz…

Ancak Kerem’in Amerika’ya gitmekten vazgeçmesinin ardından çıkagelen Jane olayı, kıskançlık yaratıp Zeynep-Kerem ilişkisine aksiyon katmak ve bölüm doldurmak için olsa bile, Zeynep’e rakip olarak ortaya sürülen karakterin içi boş ve alt yapısı kuvvetli değil.

Buradan hareketle olayı değerlendirirsek, şimdi Kerem 18 yaşını tamamlamak üzere olan bir lise öğrencisi… Jane ile birlikteliği de Amerika yıllarına dayandırılmakta. İyi de, bu mantıkta taşlar yerine tam uymuyor ve akla pek çok soru takılıyor.

Kerem ile Jane çocuk denecek yaşta mı birlikte yaşıyorlardı? Jane, İstanbul’da liseye gitmediğine göre Kerem Amerika’dayken kendinden büyük bir kızla mı takılıyordu? Kerem, Amerika’ya gitmekten vazgeçtiğinde soluğu Jane’in yanında aldığına göre onun İstanbul’da olduğunu biliyordu. Öyleyse ikisi bundan önce de görüşüyorlar mıydı?

İşte tüm bu sorular ayrı odada kaldığı söylenen ama Kerem’in odasındaki duşu kullanıp pervasızca ortalıkta gezinen Jane’i ve Kerem’in masumiyetini havada bırakıyor.

Öte yandan madem mantıktan söz ediyoruz, Zeynep’le uzun soluklu bir ilişki düşünen Kerem’in Jane’e yeşil ışık yakarmışçasına ilgi göstermesi, Zeynep’ten bu konuyu fazla uzatmamasını beklemesi de, aklı başında düzgün bir ilişkide hiç hoş karşılanacak şeyler değil. ‘ZeyKer’cilerin bu tablodan ve kıskandırma işinin fazla uzatılmasından ne derece memnun olacağı da ayrı bir konu.

Nasıl ki, nispet yapmak için Aksel’i eve alıp cici annelik oynayan Zeynep’in, hinliğini bile bile Jane olayını ve duygularını ona dökülmesi mantığa sığacak bir durum değilse, Kerem’in de yardım için bile olsa eski sevgiliye bu kadar özen göstermesi kabul göremez. En basitinden aşka saygısızlık.

AKSEL’İN ÇEKİCİ KÖTÜLÜĞÜ…

‘Güneşi Beklerken’in yıldızı her ne kadar Kerem Bursin olsa da, Ozan Osmanpaşaoğlu’nun canlandırdığı Aksel karakteri de gerçekten çok başarılı!

Hele ki, hem arsız hem yüzsüz modunda ortalıkta gezinip etrafa kötülük tohumları eken Aksel Varol’un içindeki romantizm gün yüzüne çıktıktan sonra bambaşka bir çekiciliğe büründü.

Aşkla oturup aşkla kalkan lise öğrencilerinin okullu yanının iyice sıfırlandığı ve okul atmosferinin sahne doldurup laf olsun misali tartışmaların sergilenmesine zemin hazırlamaktan başka bir işe yaramadığı dizide, Aksel’in tavırları o denli doğal ki karakterin ardındaki kötülüğü görünmez kılıyor.

Milletin çift çift dolaştığı ‘Güneşi Beklerken’de, Kerem’in mekânında parti vererek yüzsüzlükte sınır tanımadığını ortaya koyan Aksel, romantizm konusunda da ibreyi kendinden yana çevirmeyi başarmış durumda!

Elinden tüm olanakları alınmış olduğu halde Melis’e hazırladığı geceyle, Kerem’in baş başa pizza pişirme romantizmine fark atan Aksel, Melis’e karşı tavırlarıyla ilişkiye saygıda da öne çıkıyor.

Zira Zeynep’le en romantik anını bozma pahasına Jane’in telefonunu cevaplayan ve ona ertesi gün için buluşma sözü veren Kerem, gerçekten seven bir erkeğin yapmaması gereken pek çok hatayı yapıyor.

Dolayısıyla, karakter olarak da birbirlerine denk düşen ‘Aksel-Melis’ çifti, ilerleyen bölümlerde hayli ilgi görecek; ‘Zeynep-Kerem’e ciddi bir rakip olacaktır.

Sonuçta; her dizi kendi en başarılı ‘kötü’sünü yaratır ya… İşte konu çeşitlemeleriyle yeni bir boyut kazanıp ufkunu geliştiren ‘Güneşi Beklerken’in tetikleyicisi konumuna sokulan ve dizideki aşk ilişkilerine yeni bir pencere açan Aleks de, çekici kötülüğüyle bu sıfatı fazlasıyla hak etmekte!

Anibal GÜLEROĞLU

guleranibal@yahoo.com

www.twitter.com/guleranibal

Tüm yazılarını göster