Ateş karşısında bozulmayan altın, altın karşısında bozulmayan kadın, kadın karşısında bozulmayan erkek kalitelidir demiş, Maksim Gorki. Elbette ki bu bozulmaları yaşamayan ve kalite olanlara rastlamak mümkün. Ancak günümüzde nesli hızla tükenmeye başlayan bu numune kalitelere karşı, kadın hırslarıyla gelişen komploculuğun erkeklerin hayatlarını nasıl kararttığını, ana-eş fitneciliğiyle babanın evlada düşmanlaşıp kardeşin kardeşe acımasızca kıyabildiğini ‘Muhteşem Yüzyıl’daki saray hayatı başta olmak üzere pek çok örnekle izledik-izliyoruz ekranlarda.
İlk bölümüyle beklenenin gerisinde kalan bir sonuç elde etmesine karşın sonrasında ATV’nin ‘Kaçak’ dizisini geçip Kanal D’nin ‘Küçük Ağa’sının ensesinde boza pişirmeye başlayan FOX’un yeni dizisi ‘Emanet’ de, kadın kıskançlığından doğan kötülüklerin Ürgüp-Kapadokya atmosferinden yansıması olarak karşımızda.
ASKERİN DÖNÜŞÜ’NDEN İLHAMLA ‘EMANET’ ÖYKÜ
1849’dan emanet kalan Meryem Ana Kilisesi’ni, ruhani ve tarihi özelliğine aldırmadan, önce cezaevi olarak kullanıpardından, bir türlü restorasyonu tamamlanmayan kültürel varlık kimliğiyle Nevşehir Belediyesi’ne devredenlerin emanete hıyaneti uluorta dururken, kilisenin gergi demirlerini kesmekle suçlanan ve bildiğim kadarıyla, iddiaların reddi dışında bu konuda bir açıklama getiremeyen ‘Emanet’, gerek konusu gerekse gerçekliği netleşmeyen bu itham doğrultusunda insanların emanetlere verdiği değeri gösteren bir çalışma olarak dizi kervanına katılanlardan...
Orijinal bir öyküyü sıfırdan yaratmaktansa önceden yapılanlardan esinlenmeye girişmek, harıl harıl dizi üretme durumunda kalan sektörün gerçeği olarak sürekli karşımıza çıkıyor ya... Nisa Akman’ın yönetmenliğinde Gold Film imzalı ‘Emanet’ dizisinin ana ilham kaynağı da, 1974 yapımı‘Askerin Dönüşü’ film. Her ne kadar kabul edilmese bile benzerlik ortada.
İzleyenler izlemeyenlere anlatsın demek yerine kısaca özetlemek gerekirse Kadir İnanır ile Selma Güneri’nin başrollerini paylaştıkları Zeki Ökten yönetmenliğindeki ‘Askerin Dönüşü’, sınırda jandarma eri olan Ali’nin yol kontrolü yaparken kaçakçıyı öldürmesiyle başlayan bir hikâyeye sahip. İstanbul’a dönen Ali’nin huzursuzluk duyup öldürdüğü adamın ailesini bulmayı istemesiyle gelişen aşkı yansıtan yapımın vardığı nokta, evlilikle rahatlatılan vicdan.
75 dakikalık ‘Askerin Dönüşü’nü alıp ‘Asmalı Konak’ ve ‘Yer Gök Aşk’ ortamında, ‘Karagül’ kokulu yeni bir Ürgüplü ‘konak dizisi’ şeklinde ekrana taşıyanlar, ‘Emanet’in ihbar ve ölümden doğan öyküsünü, benzerine bolca rastlanılan birçok yan konuyla geliştirmişler elbette. Aksi takdirde, son günlerde yaşanan birtakım olumsuzluklarla çalışma şartlarının zorlukları bir kez daha gündeme gelen, uzun dizi yaratılması mümkün olamazdı zaten.
Ancak her dizinin doğal süreci olan bu gelişimi uygulanırken, ‘Emanet’in kendi kendini çelmelediğini belirtmekte fayda var. İç içe geçmiş olayları ve karakterleri bölümlere dağıtmayıp ilk baştan yansıtmaya çalışması, pek çok izleyicinin tepkisini çeken bir acelecilikti! Kimin kim olduğunu, neyin niçin yapıldığını anlama noktasında zorluk yaratan bu durumun dikkat yoğunluğu gerektirip anlam kargaşasına sebep olduğu kesin.
Gerçi üçüncü bölümde Tahir Ağa, işi gücü bırakıp mezarlıkta geçmişi yâd ederken ‘Kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla’ misali komutana bir bir izah etti dizideki kişileri ve olayların gelişimini ama... Başlangıcın olumsuzluğu yerli yerinde durmakta.
Aslında olay çok basit… Biz yine de bu, ‘Anlatayım bir birrr…’ durumunun kaçırılmış olma ihtimaline karşılık dizinin kritiğine geçmeden önce anlayamayanlar için kısaca özetleyelim.
Kan davalı iki ailenin, Kozaklı ve Sermen’lerin, kız alıp verme yoluyla aralarındaki husumeti gidermek istemesi sonucu Tahir Ağa, kız kardeşi Ayşe’yi gelin vermiş. Karşılığında da ilk bölümde kucağında bebeğiyle kaçıp ölen ve çocuğunu askere teslim eden kadın olan Zehra’yı almış. İkinci bölümde görüldüğü üzere, Fırat(Mehmet Akif Alakurt) emekli komutan babanın değil Zehra Kozaklı’nın yani Tahir’in oğlu ve öldürdüğü Halit’in abisi. Halit’e kumpas kuran Ekrem(Ferit Kaya) ise Tahir’in üçüncü karısı Hatun’dan olma nifak tohumu…
Özlem Yılmaz’ın canlandırdığı Zelal’e gelince… Cümlesinin ortak paydası. Pis yoluna mevta olup Deniz Celiloğlu’na ağız tadıyla rol yapma fırsatı bırakmayan Halit’in düğün görememiş nikâhlısı, gölgede kalma ezikliğini gizli kapaklı işlerle çıkarmaya çalışan Ekrem’in gizli sevdası, ‘Önce öldüreyim sonra vicdanımı temizlerim’ felsefesindeki gizli abi Ferit’in de olası aşkı!
HÜRREM’İN KUMA VERSİYONU ‘HATUN’…
İlk bölüme sıkıştırdıklarını üçüncü bölümde açıklamaya uğraşan senaryonun karakter kargaşasını geçip niteliğine bakacak olursak karşımıza çıkan tablo, saraydan konağa indirgenen Muhteşem Yüzyıl kavgacılığında!
Padişahın devşirme kadınlardan oluşan Harem’inde yaşanan kadın çekişmelerinin benzerini, küçük yaşta gelin edilen Hatun’la Tahir Ağa’nın konağına taşıyan ‘Emanet’, Semra Dinçer’in başarıyla canlandırdığı Hatun karakterinde, oğlunu tahta oturtmak için dalavereler peşinde koşan ve fitneleriyle Şehzade Mustafa’nın kanına giren Hürrem’i yeniden yaratmış adeta.
Tahir Ağa’nın gözdesi Halit’le annesine duyduğu ilgiyi çekemeyerek Ekrem’i kışkırtan ve konakta söz sahibi olmak için herkesi ezmeye uğraşıp Kozaklı Ailesi’nin can düşmanı Meryem’le işbirliğine girişen Hatun, ‘Emanet’in en etkili karakteri.
Böbrek hastası kardeşinin geleceği için Ekrem’le evlilik hayalleri kuran Pirnaz(Özge Sezince) ile yıldızı bağdaşmayıp onu gelinliğe layık görmeyen Hatun’un oğlunu yönlendiriciliği, despot tavırları ve Tahir Ağa’yı etkilemeye çalışması, senaryonun ateşini körüklerken Hürrem’in kuma versiyonu imajıyla yansımakta. Çok karılı olmanın kötülüğünü göstermesi de cabası…
SENARYONUN ÖZÜ, ‘KARAGÜL’ HAVASI
Kendal ve Özcan Deniz’in dönüş bilmecesi sayesinde bir hayli prim yapan ‘Karagül’ dizisinin ne kadar beğenildiği malum. Kardeş çekişmesiyle gelen ölümcüllük, kuma kıskançlığıyla yaşanan kavgacılık ve nihayetinde kadınların yaşamlarını baskılama erkeksiliği…
Tüm bunlar çok tutan ‘Karagül’ün özellikleri. Aslına bakarsanız bu olgular, yayınlanacak kanal arayışının ardından FOX’ta yer alan ‘Emanet’in bütününe de fazlasıyla hâkim.
Dolayısıyla öykünün çıkış noktası ‘Askerin Dönüşü’ filmiyle benzeşse de, Hatun karakteri ‘Muhteşem Yüzyıl’ın Hürrem’ini çağrıştırsa da ‘Emanet’in özünde bir ‘Karagül’ havası var! Onun gibi doğal güzellikleri töreyle birleştiren dizi, pek çok detayla ‘Karagül’ü çağrıştırmakta.
En başta mal kaygısıyla Halit’in ölümüne sebep olan Ekrem’i, Kendal Ağa’yla bağdaştırmak mümkün. Onun kadar cevval ve bağlayıcı olup olamayacağını ilerleyen bölümlerde göreceğiz.
Şimdilik Ekrem ile Kendal aynı yolun yolcusu. İkisi de istemeden yaşanan kardeş katilliğinin yükünü taşırken bir yandan da, vicdanı ve hırsı çatıştırıyor. ‘Karagül’de Kendal, kız kardeşinin ilişkisine karşı çıkıyor, burada da Ekrem kardeşine baskı uyguluyor. Kendal, para kaygısının çaresizliğiyle kendisini kabul eden Sibel’le gizli birliktelik yaşarken Ekrem’in de aynı mantıkla ilişkiye başlayan Pirnaz’ı var. İki gün sonra kesin Pirnaz da bir hamilelik çıkartır ortaya.
‘Karagül’de modern görüşlü, dik başlı ve sorgulayan gelini sosyetik Ebru kocasının derdinde ve her işe maydanoz… ‘Emanet’te de Özlem Yılmaz’ın canlandırdığı rehber Zelal… Dahası ‘Karagül’de jandarma komutanı varsa ‘Emanet’te de en afilisinden Mehmet Akif Alakurt mevcut! Eh bunca benzeşmeye bakıp ‘Emanet’in ‘Karagül’ havası soluttuğunu iddia etmek yanlış olmaz değil mi? Hoş, bu tür konak işleri hep aynı hissi uyandırıyor izleyende, o da ayrı.
Nihayetinde bu kadar seri imalat dizi ortamında senaryo senaryoya benzer, hatta farklı işlerden senaryolar buluşup ‘ortaya karışık’ dahi yapılabilir. Önemli olan bunu emanet elbise eğretiliğinde değil de ısmarlama takımın göz dolduruculuğunda yansıtmak!
Anibal GÜLEROĞLU
guleranibal@yahoo.com
www.twitter.com/guleranibal