Arka arkaya çok fazla yapım ekrana sürdüğünden midir nedir, Show TV’nin bu sezonki yenileri bir türlü ciddiye alınmıyor. Bazıları gerçekten başarısız olsalar bile içlerinde iyi olduğu halde pisipisine harcananlar da var… Ki bu da, körü körüne reyting peşinde koşmakla tetiklenen tahammülsüzlüğün eseri.
Bu açıdan ele aldığımızda Tomris Giritlioğlu’nun proje tasarımını üstlendiği ‘Her Sevda Bir Veda’ için söyleyeceğim ilk söz, daha ilk bölümüyle izleyicinin gözünden gönlünden uzak kalıp ‘Her dizi bir veda’ havasını koklattığı!
Hemen belirteyim, dizi kesinlikle böyle bir durumu hak edecek türden değil. Ancak evdeki hesap nasıl çarşıya uymuyorsa, kanalların hesabı da heveslenilen reytinge uymadığında dizilerin iyiliğini kimsenin takmadığı da bir gerçek. Öte yandan ‘Her Sevda Bir Veda’nın C Yapım’ın ürünü olması yani Ciner’in iç yapımlarından gelmesi de Show’un diğer dizilerine karşı ekstra bir avantaj olarak umut vaat edici. Nereye kadar gideceği belli olmasa da…
‘EVİM SENSİN’ HAVASINDA AMA…
El değiştirdikten sonra ‘şov başlıyor’ telaşıyla hareket edip dizilerini birer birer harcayan Show’un ‘Her Sevda Bir Veda’yı da gözden çıkartmamasını dileyerek yapımın kritiğine geçecek olursak, çift yönlü bir yansıma dikkat çekiyor.
Nilüfer’in parçasıyla adaş olan ve nihayet az görünen yüzleri izleme keyfi yaratarak olumlu bir yön sergileyen yapımda, izleyici beğenisini yakalayacak avantajlar olduğu kadar dizinin çekiciliğini bastıran ayrıntılar da mevcut…
Yarattığı başlangıç atmosferinden konuya daldığımızda, ‘Her Sevda Bir Veda’nın baş karakterleriyle verilenler, bana Özcan Deniz’in Kore yapımı ‘A Moment to Remember’dan uyarladığı ‘Evim Sensin’ filmini hatırlattı!
Sanki ‘Evim Sensin’deki Selim’in yerine Yusuf konmuş. İnşaat sahibinin kızı Leyla’nın yerine de Filiz getirilmiş.
Öykü gelişimi, genel itibariyle ve yan karakterlerin katılımıyla farklılık gösterecek olsa bile zengin kız fakir oğlan temasının çıkış noktasının özünde inkâr edilemeyecek bir benzeşme var. Bu çağrışım, dizi lehine bir durum olabilir. Aynı zamanda kısmen taklit olarak da algılanabilir. İzleyiciye kalmış.
DİZİ TUTAR MI?
Şimdilerde ekrana çıkan yapımlarla ilgili en çok üstünde durulan konu, dizinin tutup tutmayacağı… Ne var ki bu kaygı beraberinde yanlışlıkları da doğurmakta. Misal, henüz yayına bile çıkmadan yapılan olumsuz eleştiriler ve izleyicinin bunların etkisinde kalması gibi!
Dolayısıyla ‘Evim Sensin’ filminin havasını solutan dizinin, bu benzeşmeyle öne çıkan ilk bölümüne bakıp, ilerisini beklemeden başarı konusunda kestirip atacak değilim. Ama sonrasına zemin hazırlamak adına, bu etapta başkarakterler üstünden yorumda bulunmakta da fayda var, diyorum.
İlk gözüme çarpan ise Yusuf… Filmdeki ustabaşı Selim gibi, evinde tahtaları yontmaya meraklı gösterilen Yusuf’un kendini zora sokacak bir farkı var ki o da, abartılı iyimserliği!
Başlangıçta adeta erkek Polyanna gibi sunulan Yusuf’un bu tiplemesi, özellikle inşaat ortamında her türlüsünden sorunla cebelleşen biri için fazlasıyla yapay kalmış. Kaza sonrasında kolundaki askıyı söküp fırlatması, raporu buruşturup atması, araba yıkarken şirinlik muskası gibi davranması, Güliz Şirinyan’ın canlandırdığı Saime’yle evdeki muhabbeti… Kısacası onun ilk bölümdeki tüm tavırları, değil joker niyetine her birimde çalıştırılan bir inşaat emekçisinin, dünkü yeni yetmenin dahi yapmayacağı türden saflık içermekte. İlgiliymiş görünürken ilgisizlik yansıtması da cabası.
‘Kayıp Şehir’in Kadir’i olarak tanıdığımız Nik Xheliaj’ı Yusuflaştırırken, yıpranmamış bir yüz olarak sunma avantajını karakter deformasyonuyla bozmamak lazım. Zira henüz izleyici nezdinde yerleşik bir profili ve kemikleşmiş hayran kitlesi yok.
Öyleyse, dizilerde bağrış çağırıştan hoşlanıldığını hatırlayarak karakteri işlemek gerek. Ayrıca bizim bayanların ‘maço’ erkek sevdiği mantığı, Okan Bayülgen’in Makine Kafası’nda da okeylendiğine göre Yusuf’u da, tıpkı ‘Evim Sensin’deki Selim gibi, aşkını havalı erkek duruşuyla yaşayan bir tipe dönüştürmek dizinin hayrına. Nitekim devam tanıtımında böyle olacağının sinyalleri de verilmiş durumda. Yani izleyici ilk bölüme kanıp Yusuf hakkında peşin hüküm vermemeli. Yusuf da kendini toparlamalı.
Filiz’i canlandıran Elif Atakan’a gelince ilk başrolü olmasına karşın pek göze batan acemilik sergilemiyor. Kameradan yansıyan duruşu iyi, bakışları anlamlı. Fakat onun da eksiği var. ‘Evim Sensin’deki Leyla’nın aksine sıradan bir yansımayla karşımıza çıkan Filiz’in, bir zengin kızı olarak daha kendine güvenen bir tipi yansıtması gerekmez mi? Nasıl desem, oyunculuğunda bir ürkeklik, her an rolden vazgeçecekmiş hissini veren bir çekingenlik hâkim. Bu da Yusuf’taki gibi, karakteri sahteleştiriyor ve konuya inancı kırıyor. Diziye bağlanmayı engelliyor.
Yusuf ile Filiz karakterleri böyle havada yüzergezer olunca, onlardan izleyicinin takipçisi olacağı bir çift yaratmak ne derece mümkün? En basitinden, ‘Evim Sensin’deki Leyla ile Selim’in aşkı, çocuksu masumiyetle hüzünlü sert erkek birlikteliğinde yaşanarak, yapımı alıp götürmüştü.
İlk bölümdeki bir diğer ayrıntı da çocukluk anılarında gizli… Geçmişin acılarını geleceğe taşıyan öyküde, hatıraları çocuk gözüyle vererek bir nebze izleyici duygularını titremek hedeflenmiş. İzleyici bu tür ayrıntıları sever. Lakin burada, hem anılar hem de çocuk canlandırması şimdilik o denli zayıf bırakılmış ki fark etmek çok zor.
Peki diğer karakterlerden Devrim Evin’in Fatih duruşundan yaratılan Turgut ve Nadir’i canlandıran Cemal Hünal’ın bir türlü üstünden atamadığı ‘Issız Adam’lığı işe yarar mı? İzleyiciye çekici gelecek yüzler olarak düşünsek bile ilk bölümde etkisiz eleman gibi kaldılar.
Tarihi yapıların restorasyonunu dile getiren sosyal yönü ve zorlu yaşam şartlarıyla da bir yandan ‘Kayıp Şehir’in gerçeklerini anımsatan dizide Civan Canova, Engin Belli gibi başka yapımlarla da kendilerini sevdirmiş isimlerin varlıklarıysa, bana göre ‘Her Sevda Bir Veda’ için olumlu ayrıntılar hanesinde. Çünkü oyunculuklarını, rollerle gayet uyumlu buluyorum.
Ama folklor ve dans gruplarının yetenek olarak algılandığı ‘Yetenek Sizsiniz’deki puanlama temposuna kapılanlar bu oyunculukları ne kadar umursar?
Delilleri inceleyip suçluluğa karar vermek yerine, türlü katakullinin döndüğü adalet sisteminde Hâkime Hanım’ın nikâh bekçiliğine soyunan Yargıtay Başkanı’nın çomaklamasıyla heyecanını alevlendiren ‘Karadayı’nın peşine takılanlar ondan kopup ‘Her Sevda Bir Veda’yı fark edelim der mi? Demezse Show TV’nin tavrı ne olur? Zor dostum zorrr…
Neticede tüm bu eleştiriler ve sorgulamalar ilk bölüme yönelik olduğundan ilerisi için net konuşmak imkânsız. Dizinin nasıl bir gelişim performansı göstereceğini beklemek lazım.
Bir ihtimal; içeriğinde farklı yapımlardan birer parça esinti taşıyan ‘Her Sevda Bir Veda’, yaratacağı özgünlükle kendini fark ettirebilir ve ‘Aşk Ekmek Hayaller’ gibi takipçi yaratıp kalıcı olabilir.
Bir diğer ihtimalse, sabır kıtlığındakilerin elinde, çabucak ‘Her Dizi Bir Veda’ya dönüştürülür. O durumda da, Show diziciliği bıraksın, yerli filmleri evire çevire oynatsın derim.
Anibal GÜLEROĞLU
guleranibal@yahoo.com
www.twitter.com/guleranibal