İnsanlara bir şey beğendirmenin zorluğu malum… Bundan zoruysa, kazanılan beğeniyi uzun süreli kılmak! Başta göklere çıkartılanın bir süre sonra alabildiğine yergiye uğraması özellikle günümüzde sıkça yaşanan bir durum. Hele bir de beğeni kazanmak için mücadele verilen ortamda kıran kırana bir rekabetçilik hüküm sürüyorsa, rakibi yıpratmayı hedefleyen maksatlı eleştirilerin ya da söylentilerle piyasa kızıştırmaların devreye girmesi kaçınılmaz.
Nasıl ki günden güne sayısı artan yapımlarla bol seçenekli hale gelen dizi dünyası da bu süreçten nasiplenmekte… Zirvede olan yapımlar dahi yeri geldiğinde ya izleyicinin sabır probleminden kaynaklanan ya da yıpratma maksatlı abartılı tepkilere maruz kalmakta. Misal ‘Vatanım Sensin’, Azize’yi Albay Cevdet’in sırrını öğrenmekte geciktirince ikiliyi bir arada görmek isteyenlerin eleştirilerine hedef oldu. Esasında mantıkla bağdaşmayan detaylara, yapımın kalitesindeki gerilemeye veya oyuncu performanslarındaki düşüşe yönelik haklı eleştirilere kimsenin sözü de yok zaten. Buna karşılık sırf karalama niyetiyle yola çıkıp sapla samanı karıştıranların gözden düşürme çabalarını hoş karşılamak imkânsız… Ki, böylesi maksatlı tavırların şimdiki hedefi ‘İçerde’ dizisi! Abartılı eleştiriler, özellikle asker dizilerinin devreye girmesinden sonra bir hayli artmış halde. İnsan bu tablo karşısında ‘İçerde dizisinde durum ne’ diyerek objektif değerlendirmede bulunma mecburiyetini hissediyor sonuçta. Verilen emeklere ve bunca bölüme tutulan alkışlara haksızlık yapılmaması adına… Bakalım.
‘İÇERDE’NİN TADINI KAÇIRANLAR…
Totalde ‘Söz’ dizisinin ardından ikinci olan, AB’de ise birinciliği elden bırakmayan ‘İçerde’, kimi zaman eleştirsem dahi, geneli itibariyle severek izlediğim işlerden. Kuşkusuz bu beğenimde oyuncu kadrosunun uyumu ve performanslar büyük etken. Öte yandan ‘Karadayı’ dizisinde de emeği geçen Uluç Bayraktar yönetimindeki dizinin yarattığı mantıksızlıklarla ara ara tatsızlaşıp kendini sorgulattığı durumları da görmezden gelemem. Nitekim dizinin en başında Yusuf Müdür ile Sarp arasında yaşanan sözde kavga dâhil olmak üzere pek çok yersiz ayrıntıya değinerek bu hususta eleştiride bulunmuştum. Gel gör ki bölümler ilerledikçe değişen bir şey olmadı. Dizinin mantık hataları, diğer tüm yapımlarda olduğu gibi, aynı tempoda devam etti. Ancak Sarp’la Mert’in çekişmeci tablosu ve sırrın açığa çıkma beklentisi tüm bunları görünmez kılmayı başardı. Ta ki, son haftalara kadar.
Şu an izleyici gözünde ‘İçerde’nin tadını kaçıran en önemli konu, Sarp’la Mert’in kardeş olduklarını bir türlü öğrenememeleri! Ekran başında dram ve hayal kırıklığı yaşamaktan usananlar haklı olarak ağız tadıyla bir kavuşma ve intikamcılık görmek istiyor. Bu yoldaki her öteleme de sinirleri geriyor ve diziye karşı tavır gelişmesine sebep oluyor. Öte yandan Mert’in Umut olduğunu öğrenememesiyle yaşanan gerilimin ‘İçerde’yi kötülemek için köşe bekleyenlere fırsat yarattığı da bir gerçek. Lakin sırrın açığa çıkmasında yaşanan gecikmenin, diziye son ana kadar ilgi çekme formülü ya da ikinci sezon için aralanan bir kapı olduğunu düşünmek de mümkün ki, buna daha sonra değineceğim. Bu saptamanın ardından dizinin tadını kaçıran diğer etkenleri sıralamayı sürdürürsek…
Dizideki sırrın açığa çıkmamasıyla paralel baş olumsuzluk, Melek’in bir türlü gerçeği açıklamaması oldu. Mantıklı davranış biçimi, hastanedeki babaya gidip kafa tutmak ve uyuyan yılanı uyandırmak yerine gerçeği Füsun’a ya da Sarp’la Mert’e söylemekti. Ama doldurduğu itiraf kasetini evde bırakacak kadar şapşik olan Melek, bildiğini Celal’e gidip anlatması yetmiyormuş gibi telefonla konuştuğu Sarp’a-Füsun’a ismi söylemekten de kaçındı. ‘Mert aslında Umut’ demek yerine ille de buluşma hevesinde direnen Melek kızın sade suya tirit ölümünün hayal kırıklığı bir yana, sadece bu konuya odaklanarak kendi kendini kısır döngüye sokan dizide soru işareti yaratan detaylar bundan sonra daha batıcı hale geldi.
Mesela, Melek vurulduğunda onun için bir umut vardı akıllarda. Fakat Doktor ‘Maalesef yapacak bir şey yok, hastayı kaybettik’ sözüyle açıkladı durumu. İnandık mı? Sarp’la Mert yıkılırken Celal Baba’nın niye bu kadar duyarsız kaldığı sorusu ortaya çıkmasaydı tam ikna olurduk da bu ölüme... Parktaki bir garip denklikle gerçekleşen ölüme karşı ‘Melek yaşıyor olabilir mi’ kuşkusu doğdu haliyle. Sonuçta geçti gitti bu da… Ama ya geride kalanlar? Misal, Sarp’la Mert’in, anılarla anı buluşturan çatıdaki müthiş kavgadan ve dahi tente üstü yere çakılıştan nasıl minimum zayiatla kurtulduğuna, devamında Sarp’ın hastanede aynı enerjiyle koşturup kavgaya girişmesine akıl sır erdiremedik. Demek ki en çok hasarı kahramanlarımız değil, sürekli mermi yiyerek dağılıp görsel malzeme yaratan kırmızı tuğlalar görmüş!
‘İçerde’nin bir diğer tat kaçıranı, Yusuf Müdür ve polisleri kanadındaki gelişmeler… Emniyet teşkilatında bu tarz köstebeklik ve operasyon durumları tek kişinin inisiyatifine bırakılır mı da, Yusuf Müdür baştan beri hep tek başına hareket etti? Hadi bir istisna oldu diyelim… Peki ya Sarp’ın sırrı açığa çıkmışken, Celal ile Mert tayfası dışında Füsun-Eylem-Barış dahi gerçeği biliyorken Yusuf’un Sarp’ı korumaya yolladığı ekibine durumu anlatmaması hangi mantıkla izah edilebilir? Adamlar gerekçeyi soruyor ama Yusuf Müdür ‘Sonra konuşuruz’ deme keyfiyetiyle hareket ediyor. Hem bir polis müdürünün tek başına baskına gitmesi, üstelik çelik yelek giyememesi nerede görülmüş? Ekibin uzaydan geliyormuşçasına bir türlü olay yerine ulaşamaması da cabası… Sanki her şey Yusuf Müdür ölsün de Sarp’ın başına yeni bir çorap örülsün, konu uzasın diye tasarlanmış.
Diyeceğim o ki; Güvenli evlerin aslında güvensiz olduğunu ve suç işlemeyi kafaya koyanın tıkır tıkır düzenini yürüttüğünü Füsun’un kaçırılma olayıyla ortaya koyan ‘İçerde’nin tadını kaçıran her mantıksızlık, görünenin ötesinde aslında gayet bilinçli gelişen bir mantığın ürünü olabilir! Yani dizideki tepki çeken ve boş gelen her sahnenin, ‘İçerde’yi yeni sezona taşımak için zemin yaratma kapasitesi taşıdığını söylesek yeridir. Bu görüş doğrultusunda ‘İçerde’nin yeni sezon olasılığını değerlendirelim şimdi.
‘İÇERDE’NİN YENİ SEZON İHTİMALİ…
Her ne kadar aylar öncesinden ‘İçerde’nin, reytingler zirvedeyken işi bırakma gerekçesiyle, 39’uncu bölümde final yapacağı haberleri medyada yerini alsa da buna ihtimal vermek bir türlü içimden gelmedi. Evet, başta 39 bölümlük anlaşma yapılmış ve buna istinaden o açıklama verilmiş olabilir. Ancak bu durum, dizinin izleyiciden ne tepki alacağını kestirememe kaygısıyla ve yapımın prestiji adına izlenmiş bir yoldur. Düşünüyorum da… Dizi, hedefini tutturmuşken, Show’u Pazartesi’nin lideri yapmışken kalkıp da böylesine başarılı olan bir yapıma noktayı koymak ne derece akıllıca bir davranış olur? Yani bana ‘İçerde’nin finali hiç inandırıcı gelmedi, gelmiyor. Olsa olsa 39’uncu bölümde sezon finaline gidilip Eylül-Ekim’de geri gelinir… Ki zaten senaryo gelişimi de bunu işaret ediyor!
‘Lan manyak bıradırz(brothers) hemen ölmeyin ulan bana lazımsınız’ diyen sempatik tak takçı Coşkun’un kaygı dolu bakışlarla izlediği çatıdan düşüş sahnesinden çıkan mesaj bu yönde mesela… Dahası ‘İçerde’nin malzemesi henüz tükenmiş değil. Yani yeni bir sezonu dolu dolu yürütecek kapasiteye sahip. Bunu değerlendirmemek yazık olur.
Dizideki ölümlere gelince… Melek’ten duygu yoğun bir aşk yakalayamamıştık zaten. Hem belli mi olur, bir bakarsınız çıkar gelir! ‘Kötüler hep kazanır çünkü istedikleri gibi at oynatırlar. Ama kırk yılda bir de olsa iyiler kazanır, tam kazanır’ diyen Yusuf Müdür’ün ölümünü de bir bitiş olarak görmek yerine yeni başlangıçlara yol vermek şeklinde değerlendirebiliriz. Şöyle ki, Sarp bir şekilde polis olduğunu ispatlar ve katlandığı fedakârlıklardan dolayı Yusuf Müdür’ün yerine geçirilir. Ayrıca Mert ile Sarp’ın kardeş olduklarını öğrenme faslını 39’uncu bölüme bırakan senaryonun yeni sezonda bir başka ‘İçerde’ durumu yaratması gayet mümkün. Bu kez Umut olduğunu ve Celal tarafından kaçırıldığını öğrenen Mert, Celal’e oyun edip Sarp’ın ‘İçerde’ki adamı olabilir. Coşkun’un da yardımıyla Celal’in ve Davut’un işini bitirmek, babalarının intikamını almak için birlikte hareket edebilirler. Tabii bir de ‘Calal’ diyerek kendi tarzını yaratan Kudret’in ve paraya kavuşunca havalanan Alyanak’la adamlarının cephesi var. Bu renkli kişiliklerden de hayli ekmek yenebilir. Anlayacağınız kebaplarını yiyen müşteriye bir türlü rastlayamadığımız Kebapçı Celal’in daha çok et kesmesi ve dizinin, her an bir sürpriz açıklama yapması ve kaçırılmış çocuklara dayalı mafyatik intikamcılık öyküsünden 100 bölüm çıkartması hayal değil. Oyuncu ücreti de bahane olamaz. Çünkü her kaliteli yapımda bu var.
SONUÇTA; 39’uncu bölümde final söylentileriyle gündemde olan ‘İçerde’, 35’inci bölüme geldiği halde halen Sarp ile Mert’i kavuşturmamışsa, bu durumu senarist basiretsizliği olarak değil ‘Dizinin gelecek sezonu için umut var’ şeklinde yorumlamaktan yanayım. Yeni karakter katkısıyla yaratılacak gelişimde senaryo sıkıntısı yaşanmayacağını da özetledim nitekim.
Son sözüm, Sarp-Mert kavuşmasında sabırsızlananlara… ‘Ezel’i geçtim, ‘Karadayı’nın da gerçekleri ortaya çıkartmayı üç sezona yaydığını ve buna rağmen aynı ilgiyle izlendiğini hatırlatayım. ‘Aşk’ konusundaki eksiğini gidermek kaydıyla, ‘İçerde’ dizisi de neden ‘Karadayı’nın izinden gitmesin ki? Hele de dizinin devamını arzulayan, Çağatay Ulusoy-Aras Bulut İynemli ikilisinin yarattığı tabloyu beğeniyle izleyen doluyken! Biz de, bu medya kargaşasında iyilerin yitip gitmemesi için Sarp gibi ‘Umut’ diyoruz işte…
Anibal GÜLEROĞLU