Çalıkuşu, nihayet çırpılıktan kurtuldu
Bazı işler vardır ne kadar özenli yapılmış olurlarsa olsunlar bir şekilde dikkatlerden kaçarlar ve ya hak ettikleri değeri hiç bulamazlar ya da geç fark edilirler.
Annesine seçimlerde hangi ambleme basacağını söyleyerek oy talimatı veren vatandaş nasıl ki, boyu bir metreyi bulan pusulada benzer sembollerin varlığıyla şaşırıp kalıyorsa, ekranlardaki dizi bolluğu da izleyiciyi seçim yaparken yanıltabiliyor neticede. Bu durumda da güzel olan bir dizi hedeflenen verime ulaşamıyor.
Kanal D’nin roman uyarlaması ‘Çalıkuşu’ için de aynı olumsuzluk geçerliydi… Ta ki, ‘Küçük Ağa’ devreye girip zemin hazırlayana kadar. ‘Küçük Ağa’ demişken bu noktada parantez açıp diziye gelen izleyici eleştirilerini aktarmak istiyorum.
***
Diziyle ilgili yazıma ilaveten görüş bildiren Özer Bey, yangın alarmıyla okulda sergilenen tabloya takılmış. Görüşlerini de şu satırlarla dile getirmiş…
‘Küçük Ağa hakkındaki yazınızı okudum da, söyledikleriniz doğru. Fakat bir de deprem alarmı sahnesi vardı ya, işte orada alarm çaldığında tüm okul lambur lumbur bulunduğu yeri terk etmeyi sahnelediler (!) Tam bir eğitim, yapımcı cehaleti. Oysaki öğrenciler o anda sıra altlarına, daha önce tatbikatı yapılmış olan güvenli yerlere sığınsalardı topluma, diziyi izleyen herkese ne güzel mesaj verilmiş olmaz mıydı? Kaldı ki bir deprem anında binayı terk etmek için 10 sn. bile zamanınız yok.’
Gerçekten o sahnede öyle bir tatbikat ekran başındaki çocuklara örnek teşkil etmek adına iyi olurdu. Ama o zaman da hem dizinin ‘afacanlık’ amacı gerçekleşmiş olmazdı. Hem de sonraki sahneye ortam yaratılamazdı. Dolayısıyla yaşananlar yanlış da olsa dizi mantığı böyle.
***
‘Küçük Ağa’ için gelen bir diğer eleştiri de, ortada alevler yokken itfaiye erinin hortumu çıkartıp koşturmasındaki komediye takılan Hülya Hanım’dan… Onun da görüşleri şöyle:
‘Polisler bir yanda adamı tutukluyor. Ambulans gelmiş. Ortalık panayır yerine dönmüş. O sırada itfaiye geliyor. Alev yok, yangın yok. Ama itfaiyeci haldır huldur hortumu almış koşturuyor. Bu saçmalık komedi mi? Polis yangın yok demese nereye sıkacaktı suyu acaba?’
Ne diyelim? İzleyici haklı. Gördüklerinde mantık arıyor. Ama komedi olunca hele bir de çocuk karakter başrole oturtulunca itfaiyeciye de yangını görmeden hortum kapmak düşüyor böyle.
Seyirci hislerine tercüman olduktan sonra gelelim ‘Küçük Ağa’nın devamında yer alan ‘Çalıkuşu’nun geç kazanılan başarısının yorumuna…
‘ÇALIKUŞU’NA ERKEKSİ TAKVİYE
Feride ile Kamran’ın çocuksu kaprisleriyle süslenen zorlu aşkı, romandaki sosyal mesajlardan soyutlayıp günümüze adapte ederek veren ‘Çalıkuşu’, başladığı günden itibaren A/B’dekine kıyasla toplam izleyici grubunda hep gerilerde kalmıştı. Oysa kadro da, konu da iyiydi. Ama sanki Kanal D’nin yeni sezon tutukluğu ona da bulaşmıştı. Bunu kırmak için bir motivasyon gerekliydi. İşte ‘Küçük Ağa’nın çekiciliği burada ilk etken oldu. Varlığıyla izleyiciyi çekip zemin hazırladı. Onun sayesinde dikkatler yeniden Kanal D’ye çevrilince, devamında ekrana gelen ‘Çalıkuşu’ da toplam izleyici tarafından keşfedildi.
Öte yandan ‘Çalıkuşu’nun önceki haftalara nazaran hızlanan temposunun da bu ilgide etkili olduğunu belirteyim. Şayet aynı uyutuculukta olsaydı toplanan izleyici yine kaçardı doğrusu.
Önceki bölümlerde ‘İnadım inat’ diyen Feride’nin mızmızlığıyla, hanım evladı gibi duran Kamran’ın abartılı alınganlığı o denli iç bayan bir sunumla sündürülüyordu ki, bu sahnelerden keyif almak herkesin harcı değildi. İlaveten; Besime’nin kendini tekrarlayan vesveseleri… Necmiye’yle anlamsızca evlenen Selim’in durgunlaşması… Okul ortamının heyecansızlığı...
Kısacası, Neriman’ın kendi kabuğunda yaşadığı kıskançlığını saymazsak, dizide çatışmacılık yaratan tek bir unsur bile yoktu. Bu durumda da, ‘Çalıkuşu’nun toplama hitap etmemesi kaçınılmaz oluyordu.
Neyse ki bu akış durgunluğu yol yakınken fark edildi de, canlılık sağlayacak atılımlara gidildi. ‘Muhteşem Yüzyıl’da Şehzade Mustafa uğruna son nefesini verip askerden dönen Yusuf olarak ‘Çalıkuşu’nun korumalığına transfer olan Hilmi Cem İntepe, hem diziye kavgacı bir atmosfer kattı, hem de hayran kitlesiyle takviyede bulundu.
Yanı sıra Doktor Selim’in hırslı tutkusunun devreye sokulması da iyi oldu. Onun Feride’yi taciziyle yaratılan heyecan fırtınası, Hilmi Cem’in varlığıyla buluşunca bu erkeksi takviyeler ‘Çalıkuşu’nu çalı çırpının arasından sıyırdı aldı, yükseklere uçurdu. Aynen devam.
Gerçi Besime Hanım’ın, karakterini bildiği halde Doktor Selim’e kapıyı açması biraz saçma oldu ama Feride’nin kaçırılması ve dizinin selameti adına bu mantıksızlık da hoş görülebilir.
Bakalım aşkın ışıltısıyla canlanan Feride’yi, Doktor Selim’in tehditkâr tecavüzcülüğüne teslim eden senaryo yeni bölümlerde ilgiyi yüksek tutmak için ne gibi takviyeler bulacak?
Kamran’ı ‘hep haklıyım’ modunda beylik taslamaktan vazgeçirip kararlı, gerçek erkekliğe terfi ettirmesi ilk etapta tavsiyemdir! Bu ilişkide kimin erkek kimin kadın olduğunu şaşırdık zira.
Anibal GÜLEROĞLU