Kertenkele iyi kertti

Dizi bolluğu yaşayan ekranlarımızda her şey vardı, bir tek kertenkelemiz yoktu. Bu eksiklik, yaratıcı senaristlerimiz sayesinde giderildi Allah’a şükür. 

Anibal Güleroğlu Yazar guleranibal@yahoo.com

Gerçi bir tarihlerde ekranlarda türlü konuları dinle buluşturup ahkâm keserek gündemi ve dahi keseleri dolduran cüppeli ağızlar ‘Kertenkele öldürmek sevaptır’ buyurmuştu ya… Kimin umurunda.

‘Bana dokunmayan yılan bin yaşasın’ mantığının alabildiğine yayıldığı bu devirde, bir hoş seda olarak insanları gülümsetmenin ötesine varamayan bu kertenkele öldürme teşvikçiliği akıllardan silindi gitti… Duvarlarda-damlarda gezinip insana hiçbir zararı dokunmazken, böylesi öldürücülüğe hedef olan ‘Kertenkele’ de, canını almayı sevap sayan hatta 7 kertenkele(keler) öldürmenin bir Hac sevabı kazandıracağını düşünenlere inat, allem etti kalem etti ATV’nin yeni dizisiyle giriverdi evlerimize.

Kurtlar Vadisi’nde uzun süre Ömer Baba olarak yer alan Emin Olcay’ın kimi medya yayınlarında bahsedildiğinin aksine, kalıcı olarak değil sadece ‘konuk oyuncu’ sıfatıyla ‘Hoca’ karakterini canlandırdığı ilk bölümüyle de güzel bir başlangıç yapıp yüzlere tebessüm getirdi.

Komedinin sevilen isimlerinden Timur Acar’ı, pırıl pırıl zekâsı ve insancıl yönüyle yerli ‘Örümcek Adam’ kimliğine sokan ‘Kertenkele’, sahte imam tiplemesiyle de Onur Ünlü’nün ödüllü filmi ‘İtirazım Var’ı anımsattı. Her sevaba atlama meraklısı Hicabi karakteri sayesinde bir zamanların unutulmaz dizisi Shogun’daki Hocam-Çekirge muhabbetini yakalayan ‘Kertenkele’nin bu geniş açılı içeriği, sadece güldürmekle de kalmadı… İğneleyici söylemiyle beyinleri bir güzel kertti yani akıllarda izler açtı… Ve dahi bu yönüyle eleştiri çarklarını derhal devreye soktu. Meyve veren ağaç misali, taşlandı. Ne de olsa ‘Kerten-kele’…

KERTENKELE DİNLE DALGA MI GEÇİYOR?

‘Kertenkele’ dediğin bir küçük sürüngen ama boyundan büyük manalar taşımış geçmişten günümüze… Kertenkele öldüren talebesini ‘Evini harap etmişsin’ sözüyle karşılayan Bediüzzaman’a göre, tüm hayvanlar gibi o da öldürülmesi günah bir varlık. Buna karşılık Kertenkele, İbrahim (Aleyhisselam) ateşe atıldığında diğer hayvanlar gibi ateşi söndürmeye çabalamak yerine onun üzerine ateşi üfürdüğü gerekçesiyle Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) tarafından öldürülmesi emredilen bir kötülük…

‘Kertenkele’nin bu mistik detayı konusunda herkesin inancı kendine... İnanç farklılıklarından ötürü gırtlaklar kesilse dahi, inanmak özgürlüğe tabi sonuçta… Ayrıca ‘Kim ki ilk vuruşta kertenkele öldürür 100 sevap kazanır, ikinci ve sonraki vuruşlarda sevap azalır’ şeklindeki pazarlığa girmeye de hiç niyetimiz yok. Dahası esas konumuz dini hurafeler değil de ‘Kertenkele’nin dizi hali olduğundan, öldürmeyle gelecek sevabı, ‘Kan dökmenin gerekçesi olamaz. Yazıktır, günahtır’ diyerek, ‘sevap’ meraklılarına bırakıp ‘Kertenkele’ dizisi için yollanan eleştirilere geçelim.

‘Kertenkele açık açık dinle dalga geçiyor’ diyerek söze giren Suphi Bey, ‘Biz de adam gibi bir komedi sandık. Bu dizi namazla imamlıkla alay ediyor. Allah çarpar, lafı alay konusu olur mu? Gençlere verilen cevaplar ve camideki vaaz inançsızlık’ diyerek tepki göstermiş.

Dizilerin iyice yoldan çıktığını düşünen ve RTÜK’ün bunlara niye izin verdiğini sorgulayan Nilgün Hanım da özetle, ‘Hoca kılığındaki adamı kadının bacaklarına baktırmakla sanki bu normalmiş gibi gösteriliyor. Ayıp değil mi? Bu yetmemiş bir de hırsızlık yapıyor. Gençlere Kabir azabına inançsızlık aşılıyor. Din, namaz komediye malzeme yapılmaz. Saçma laflarla Müslümanlık küçük düşürülmekte. Böyle aşağılayan dizileri RTÜK görmüyor mu’ demekte…

‘Kertenkele’nin içeriği hakkında izleyici görüşlerinden bazıları böyle. Öncelikle diziye yöneltilen bu tür eleştirilere katılmadığımı hemen belirteyim. Tamam, kimi yapımların, yaşam biçimleri bağlamında özendirici olumsuzluklar aşıladığı kesin. Ancak ‘Kertenkele’ için bu konuda kesin ithamda bulunmak doğru olmaz. Hele hele dinle dalga geçtiğini söylemek büyük haksızlık.

Hırsızlığı, hayırlı işlere vesile olma, mantığıyla hoş gösteren karakterlerle ekrana çıkan dizilerin yolundan gitmesi bir ihtimal eleştirilebilir. Ama gerçek yaşamda itibar gören kara paraların serbest trafiğinin yanında dizilerdeki bu ayrıntı solda sıfır kalır. Bunun dışında ‘Kertenkele’nin gayet güzel yaratılmış içeriğinde, aşılayabileceği hiçbir yanlış bulunmamakta. Zira senaryonun söylemindeki temel, kötülemek değil insanların abartılı gerçeklerine eleştirel mizahla yaklaşmak üstüne kurulu. Bu da doğruyla eğriyi ayrıştırmak için vesile.

Kaldı ki, insanların sadece Hz. İnsan olduğu için saygıya layık olduğunu vurgulayan ve gerçek dostun tanımını yaparak Allah’a ulaşmanın yolunun insanların sayısı kadar olduğunu söyleyen Ziya Hoca karakteriyle din olgusunun hakiki yüzünü yansıtan dizi, ‘Hocaların da iyisi kötüsü var’ diyerek tamamen objektif bir dil kullanmakta. Dolayısıyla yarası olamayanın hiç gocunmayacağı gibi, yerleşik maneviyattan emin olanlar da, dini kendince yorumlayarak çıkarcılığına alet edenleri iğneleyen ‘Kertenkele’ye kafayı takmaz!

YAŞAMDA VÜCUT BULAN ŞEYTANIN ÖLÜLERLE İŞİ YOK!

‘Bizim bu sese ihtiyacımız vardı’ diyen cemaate, Müslüman adamın Kuzey Kutbu’na savaş açmayacağını, açsa bile esir düşmeyeceğini nasihat ederken günümüz savaş çığırtkanlığındaki yersizliği akıllara düşüren ‘Kertenkele’, bir bakıma ‘çağdaş imam’ özlemini dile getirenlerin sesi olmuş. Bu nedenle, sıfır din bilgisiyle imamlık yapmaya çalışırken yarattığı komediyle uyandırma vazifesini yerine getirdiği için, ‘Kertenkele’yi eleştirmek yerine takdir etmek lazım.

Çünkü ‘Öldükten sonra kabirde namaz mı kılacaksın’ diyerek, iyilik yapmanın ve dini vecibeleri yerine getirmenin bu dünyadaki önemini işaret edip şeytanın ölülerle işi olmadığını vurgulayan… Bu meyanda şeytanın, insan kötülüğüyle kendini gösterdiğini işaret eden ‘Kertenkele’nin her cümlesi, yaşamdaki yanlışların altını çizmeye yönelik!

Erkeklerin boşandıkları kadına rahat vermeme alışkanlığından yansıyan şiddete karşı yaklaşımı ‘Allah çarpar’ esprisiyle buluşturarak yerli yersiz her duruma alet edilen din olgusuna, ‘koşulsuz kabullenme’nin ötesinde gülen yüzle yaklaşan ‘Kertenkele’nin en dikkat çekici yanıysa, suç ve kötülük kavramlarını iyilik ve sevapla harmanlaması!

Nur yüzlü görünen birinin arka planından hırsız çıkabileceği gibi, evlere zarar vermeden hırsızlık yapan birinin içinden de kendini yangına atıp can kurtaracak veya girdiği evin damlatan musluğunu düşünecek kadar iyi bir insan çıkabileceğini göstermeye soyunan ‘Kertenkele’, bu açıdan insan ve inanç olgularına farklı bir bakış getirerek, gülerken düşünmeye sevk ederek yolunda ilerlemekte… Peşine, ‘Kertenkele’ öldürme tutkusuyla denk düşen komiser Ünsal’ı takarak.

KERTENKELE, ‘KERTİLEN KELE’ OLMASIN!

Sonuçta; Eski kimliğiyle mafya babası Kenan’a ve takıntılı komiser Ünal’a yakalanmama gayretini yaşarken, yeni kimliğiyle yıldırım aşkla tutulduğu Zehra’ya yakınlaşmak için çabalayarak, romantik hırsız komedisi sunan ‘Kertenkele’de mal meydanda. Mahkûmu hastane odasında kelepçelemeden bırakan emniyet güçleri sayesinde hastane ortamında biraz saçmalamış olabilir… Zehra’nın doğum günü partisindeki kıskançlık atmosferiyle bir parça yapaylık yaratıp sırıtabilir… Hatta hapishane duvarına tırmanıştaki teknik aksaklıkla göze batabilir… Ancak ekrandaki ‘seviyeli hırsızlık’ modasının yolundan yürüyerek komedisini geliştirip buna mafyayı, rekabetçi kıskançlığı, imkânsız aşkı ve inanç yelpazesinden insan manzaralarını ekleyen dizinin genelinde güzel bir iş çıkarttığını inkâr etmek haksızlık olur.

Sözün kısası; Ekranlarımızın ‘Ulan İstanbul’dan sonra böylesi bir cesur söylemli komedi tadına ihtiyacı vardı. Timur Acar, Şemsi İnkaya başta olmak üzere Kartal Çidamlı yönetmenliğindeki ekibin gayet uyumlu olduğu ‘Kertenkele’, her açıdan iyi kertti. Sevap kazanma merakıyla öldürülen kertenkeleler gibi, kanalların tutkusuna dönüşen dizi kıyımına kurban gitmemesi, ‘kertilen kele’ olmaması dileğiyle… ‘Kertenkele’yi de, güzel dizileri de yersiz kaygılarla öldürmek günahtır neticede!

Anibal GÜLEROĞLU

guleranibal@yahoo.com

www.twitter.com/guleranibal

Tüm yazılarını göster