Muhteşem Yüzyıl neden bitti?

Veee… Her ne kadar malumun ilamı olsa da, Süleyman’ın büyük aşkı Hürrem’in değil de acımasızca canını aldığı can dostu Pargalı İbrahim’in öte taraftan gelen çağrısına uymasıyla ‘Son Dem’ini noktalayan ‘Muhteşem Yüzyıl’ın pek göz dolduramayan finalinde, ‘Kösem Sultan’ın bomba müjdesi verilip kaygılı gönüllere su...

Anibal Güleroğlu Yazar guleranibal@yahoo.com

Her ne kadar günün en popüler ve tarihi sözü, medyaya yapılan ‘yazmadan, çizmeden ve konuşmadan olayları izleme’ tavsiyesi şeklinde olsa da… Ve böylece, görünen köye dahi kılavuz isteyip o köye gitme ihtiyacı hissetmeyen, medyanın daha da etkisizleşerek üç maymunu oynaması dikte edilse de… Sorgulama, irdeleme ve özgürce fikir beyanının demokrasinin temel taşları olduğunu; bu dünyanın Sultan Süleyman’a dahi kalmadığını hatırlatıp başlayalım ‘Muhteşem Yüzyıl’dan ‘Kösem Sultan’a uzanan eleştiri yazımıza…

‘Sinema; duygular, düşler ve içgüdü dünyalarını anlatmak için en iyi araçtır’ demiş ünlü İspanyol sinemacı Luis Bunuel… İspanya iç savaşı başta olmak üzere tarihin acılı yüzlerini sinemaya taşırken, ‘Gerçeküstücülük’ açısından en önemli filmlere imza atmış kişi olarak sinema tarihine geçen Luis Bunuel’in bu sözünü dizi sektörüne uyarladığımızda, ‘Diziler; duygular, düşler ve izleyici dünyalarını sömürmek için en iyi araçtır’ demek pek de yanlış olmayacak zannımca… Vaziyet, tüm örnekleriyle meydanda zaten.

Rahmetli Meral Okay sayesinde ekrana taşınıp tarihe farklı bir pencere açarak Kanuni Sultan Süleyman dönemindeki Hürrem hâkimiyetiyle gelişen türlü dalaverelere ve kıyımlara tanıklık ettirdikten sonra bir devre noktayı koyan ‘Muhteşem Yüzyıl’ı bu denklemde değerlendirince iki evreli bir tablo çıkıyor karşımıza. Başlangıçta, Luis Bunuel ile aynı mantıkta buluşan dizi, ‘anlatmak için en iyi araç’ iken, ne yazık ki finale doğru açığa çıkan spekülatif haberlere malzeme edildikçe, ‘sömürmek için en iyi araç’ haline getirildi… Her kafadan bir ses çıktı.

Meryem Uzerli vakasının ardından bilmiş bilmiş yapılan beyanlarda Timur Savcı’nın da bir süre mola vereceği, ‘Kösem Sultan’ projesinin rafa kalktığı gibi balonlar patlatıldı. Muhteşem Yüzyıl’ın etinden-sütünden faydalanma akılcılığının fırsatçılıkları, birer ikişer ortalığa saçıldı. Tıpkı, Meryem Uzerli’nin zaten hamile olduğu için gerçekleşecek zorunlu ayrılışın sansasyonel bir tükenmişlik sendromuna bağlanışı gibi, yeni proje ‘Kösem Sultan’ için de yapımcı tükenmişliği havaları yaratıldı. Ortama pompalanan belirsizlik merakı, Meryem Uzerli’nin de bahsi geçen fısıltı haberleriyle sürekli taze tutuldu…

Veee… Her ne kadar malumun ilamı olsa da, Süleyman’ın büyük aşkı Hürrem’in değil de acımasızca canını aldığı can dostu Pargalı İbrahim’in öte taraftan gelen çağrısına uymasıyla ‘Son Dem’ini noktalayan ‘Muhteşem Yüzyıl’ın pek göz dolduramayan finalinde, ‘Kösem Sultan’ın bomba müjdesi verilip kaygılı gönüllere su serpildi.

‘Bu müjde fevkalade şaşırtıcı’ diyeceğim ama sahtekârlık fıtratımızda yok. Fos çıkan haberleri ‘doğruymuş gibi’ köşelerinden yayıp masalcılıkla günü kurtaranlaraysa denecek söz zaten hiç yok. Hangi yapımcı, altın yumurtlayan kazı keser? Üstelik meraklısı ve alıcısı hazırken!

Öte yandan yeni sezonda, pek dillendirilmeyen gerçeklerle kurgu aksiyonunu harmanlayarak, tarih bilgimizi yapılandırma misyonunu sürdürecek olan ‘Kösem Sultan’ın ekrana taşınması da olumlu ve sevindirici bir durum. Hem Acun’un yokluğunu çekecek Star TV adına, hem de ilgi uyandırıcı tarih dizisi eksikliğini hissetmeyecek olan izleyici adına… Ancak reklamcı dedikodularla taçlandırılan bu ‘süreklilik gösteren tarih’ merakında düşülen büyük bir projelendirme hatası var ki o da, tarihin dönem atlatılarak sekteye uğratılma kaybı!

SARI SELİM’DEN, OSMANLI’NIN YIKILIŞINA…

‘Muhteşem Yüzyıl’ın dizinin ötesinde Osmanlı İmparatorluğu’ndaki tarihi gelişim olarak neden bittiğini, fazlasıyla taht hırsına kapılan Süleyman’ın en yakınlarını dahi harcayan devlet adamlığıyla gözler önüne serip günümüz yöneticilerine de ders niteliğinde örneklik eden ‘Muhteşem Yüzyıl’, aslında hiç bitmemeliydi.

‘İbrahim-Mustafa-Bayezid’ ölüm üçgeninin tamamlanmasıyla tahta giden yolu engelsiz aşan, kardeşlerinin erkek çocuklarının yaş gözetmeksizin katledilmesiyle de kendisine her türlü rekabetten arınmış bir saltanat fırsatı yakalayan Sarı Selim’i vicdan azabıyla kıvranan bir ayyaş olarak sunup Mihrimah’ı da Edirne’ye yollayan ‘Muhteşem Yüzyıl’, nasıl ki bu sezonu ‘Son Dem’ ismiyle verdiyse, ana ismini koruyup yeni bir alt başlıkla da sonraki gelişmeler işlenir, Osmanlı’nın yıkılışına dek süren bir bütünlük sergilenebilirdi.

Osmanlı İmparatorluğu’nun yükseliş dönemindeki ‘Son Dem’i ölümlerle noktalamanın ardından doğrudan ‘Kösem Sultan’a atlamak yerine, Osmanlı tarihine ‘ordusunun başında savaşa gitmeyen ilk padişah’ olarak geçen Sarı Selim’le ve Valide-i Atik Sultan unvanını ilk alan kadın olan Nurbanu Sultan saltanatıyla devam etmek, ekranlarımızda sezonlar boyu sürecek tarihi dizi silsilesini başlatmanın yanı sıra tarihi saptamaları doğru yapabilmek adına da yerinde bir girişim olurdu.

Zira hem Osmanlı’nın eski ihtişamının artık sürmeyeceğinin belirtileri bu dönemde açığa çıktı. Hem de Hürrem Sultan’ın yaptıklarıyla devreye giren ‘Kadınlar Saltanatı’nın gücü, bu süreçte Haseki Sultan’dan Valide Sultan’a geçerek, tam anlamıyla hissedilmeye başlandı.

Ayrıca Mihrimah’ın, Selim’in oğluna yolladığı hediye olarak ‘Muhteşem Yüzyıl’da yer alan Safiye Sultan’ın oğlu III. Mehmed’in, 19 erkek kardeşini ve dahi henüz anne karnında olanları öldürtüp, Osmanlı tarihinin en korkunç katliamını yapması da apayrı bir önem taşır.

Dolayısıyla her ne kadar yapımcının amacı; Süleyman’ın kurallara aldırmadan Hürrem’i nikâhına almasıyla başlayan ve yüz yıl kadar süren ‘Kadınlar Saltanatı’nın zirveye ulaştığı ‘Kösem Sultan’ devrini ele alarak yeni bir ‘muhteşem’lik yaratmak olsa da, bu noktaya nasıl gelindiğini zihinlerde boşluk yaratmadan işlemenin akılcılığı daha büyük verimlilik yaratırdı.

Kısacası; Engin Öztürk’ün çok güzel uyum sağladığı Sarı Selim’in onca engelsizliğe rağmen tahta çıkmakta zorlandığı süreçten başlayan ve ‘hasta adam’ lakabıyla yıkılışa giden Osmanlı öyküsünün ne denli büyük bir kurgu cevheri sunduğunun gözden kaçırılarak kestirmeden gidilmesi, Sarı Selim’e ve Merve Boloğur’un canlandırdığı Nurbanu Sultan’a haksızlık oldu!

KÖSEM SULTAN MALZEME VERİR Mİ?

Kitaplardaki övgülere karşın muallâkta kalmış yaşam öyküleriyle daha çok dikkat çeken padişahlar ve sultanların ekran serüveninde yeni kahraman olarak seçilen ‘Kösem Sultan’la ilgili en çok merak edilen konu, onu kimin canlandıracağı…

Dedikodu kazanı Meryem Uzerli diye kaynasa da, farklı yazılarımda belirttiğim üzere, bu kesinlikle yerinde bir seçim olmaz. Sanki ülkede oyuncu kalmamış gibi daha önce Hürrem’i canlandıran birine tutup da hemen akabinde üçüncü nesilden gelini olan Kösem rolünü vermek, sadece burada akıl karışıklığına sebep olmakla kalmaz ‘Muhteşem Yüzyıl’a pek meraklı olan yabancılar tarafından da yadırganır. Ama ille de Meryem Uzerli denirse, o vakit de ortaya çıkartılan işin Hürrem taklidi olmaktan öte bir anlam taşımayacağı kesin!

Bu saptamanın ardından, Fatih’in çıkarttığı kardeş katli yasasını kaldırıp yerine ailenin aklı başındaki en büyük üyesinin padişah olmasını öngören sistemi getirerek Osmanlı’da yeni bir döneme imza atan, ancak genç yaşta yaşama veda eden I. Ahmed’in eşi ‘Kösem Sultan’ın ilgi çekiciliğine gelecek olursak…

Asıl adı Anastasya olan Rum asıllı devşirme ‘Kösem Sultan’ın en büyük özelliği, Yeniçeri’yi ıslaha yeltenen Genç Osman’ın boğdurulması ve çeşitli entrikaların ardından, tahtın 11 yaşındaki IV. Murad’a kalmasıyla ‘saltanat naibesi’ olup devleti yöneterek Osmanlı’da bir ilki gerçekleştirmesi!

Yaklaşık 10 yıl süren saltanat döneminde isyanlarla ve veziriazamlarla uğraşmak zorunda kalan ‘Kösem Sultan’ın IV. Murat’ın genç yaşta ölmesinin ardından kafeste tutulan İbrahim döneminde tazelenen gücü de yine hep devlet yönetimi üstüne… Yani öyle Hürrem’deki gibi ‘büyük aşk’ halleri ve Harem kadınlarının çekişmeleri yok… Ta ki altı yaşında tahta geçirilen torunu IV. Mehmed’in annesi Turhan Sultan devreye girene dek.

Anlayacağınız Kösem’in boğdurulmasıyla sonlanan üç yıllık rekabet süreci dışında, tüm yük Kösem Sultan’ın omuzlarında olacak. Bu ise yeni dizi için daha fazla kurgusallık ve ilginç hayali karakterler yaratmak anlamına geliyor.

Sonuçta; ‘Muhteşem Yüzyıl neden bitti’ dedirtme ihtimali yüksek olan yapım, öngörü aşamasında, hem kaldığı yerden devam etmeyen tarihin benimsenmesi açısından artırdığı riskle, ‘Yeni bir Fatih vakası yaşanır mı’ diye düşündürüyor. Hem de, ‘Kösem Sultan’ yeni bir kavgacılıkla ilginçleştirilmek istenirken, tarihi ‘Muhteşem Yüzyıl’a oranla daha fazla tahrif edilebilir kılıyor! Tanıtımında çekici durmayan, ‘Mahpeyker’ filmiyle de pek ilgi görmeyen Kösem’in nasıl bir sunuma sahip olacağı, beğenilip beğenilmeyeceği yeni sezonun konusu.

Anibal GÜLEROĞLU

guleranibal@yahoo.com

www.twitter.com/guleranibal

Tüm yazılarını göster