Kuzey Irak bölgesel parlamentosundan bir milletvekili Abdullah Öcalan’ı Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterdi.
Nobel Enstitüsü’nün bu adaylığı kabul edip etmeyeceğini bilmiyoruz. Çünkü enstitü, hiçbir şekilde bu konuda bir açıklama yapmıyor. Öcalan ödülü kazanırsa bunu 11 Ekim tarihinde öğreneceğiz.
Ödül bir başkasına verilirse, bu kez “yarışan adaylar arasında Öcalan da var mıydı?” sorusunun yanıtı için 50 yıl beklememiz gerekecek. Çünkü enstitü, bunu ancak yarım yüzyıl sonra açıklayacak.
Peki, Nobel Enstitüsü’nün ekime kadarki suskunluğu, yakın zamanda Cumhurbaşkanlığı seçimleriyle ısınacak olan Türkiye’de bu konunun gündem dışı kalmasını sağlar mı?
Muhtemelen öyle olacaktır. Ama unutmayın burası Türkiye! Bir anda gündem hiç beklenmedik bir konuya dönebilir. Onun için, gelin Türkiye’yi çok yakından ilgilendiren bu olay üzerine biraz kafa yoralım.
Barış süreci, kim ne derse desin toplumun çok geniş bir kesiminden destek buldu. Pek çok şehit ailesi bile “daha fazla kan akmasın” diyerek, bağrına taş bastı, Öcalan ile yürütülen müzakereleri sessizce izledi.
Ama burada durum farklı. Sürece destek olmak başka, Öcalan’a Nobel Barış Ödülü’nün verilmesi karşısında tepkisiz kalmak başka.
Muhalefet konuyu gündemde tutmak için her türlü gayreti gösterecektir. MHP, Erdoğan’ı eleştirecek, “Başbakanlığında teröristbaşına Nobel ödülü kazandıran, Cumhurbaşkanlığında ülkeyi teslim eder” türü söylemler kullanacaktır.
BDP ise Öcalan’ın adaylığını büyük sevinçle karşıladı. İlk açıklama, “umarız Nobel Öcalan’a verilir” oldu.
Peki, Cumhurbaşkanlığı yolundaki Başbakan Erdoğan acaba bu konuda ne diyecek?
Susup, Nobel’in Öcalan’a verilmesi gibi bir ihtimal yokmuş gibi mi davranacak? Bu konu sorulduğunda, geçiştirecek mi?
Ya da alışık olduğumuz tarzıyla “Eyyy Nobel, sen teröriste nasıl barış ödülü verirsin?” diye haykıracak mı?
Bu ihtimal, Köşk seçimlerinde milliyetçi muhafazakar kesimden puan toplamasını sağlarken, çok ihtiyaç duyduğu BDP tabanının desteğini bir anda kaybettirir.
Ayrıca, “madem terörist, devlet niye Öcalan ile görüşüyor” çelişkisini gözler önüne serer. Çözüm sürecine nokta koyar.
Tam tersi ihtimali düşünelim, Erdoğan’ın, Öcalan’ın Nobel adaylığını olumlu karşılama olasılığı var mı?
Başbakanın, kamuoyu algısını yönlendirme konusundaki müthiş başarısına, kontrolündeki medyanın desteğine rağmen, seçime giderken böyle bir yola gireceğine ihtimal vermiyorum.
Avrupalı bir siyasetçiden söz ediyor olsaydık, “karşısındaki kişinin Nobel gibi saygın bir ödülle ‘teröristbaşı’lıktan çıkarılıp, barışın makul bir tarafı haline getirilmesi avantajdır” derdik. İngiltere’de geçen hafta Kraliçe’nin, IRA yöneticilerine sarayda verdiği yemek gibi.
Öcalan’ın Nobel’e aday gösterilmesi, çok ilginç bir döneme denk geldi. Bu olay, Erdoğan’ın barış konusundaki istekliliğini göstermesi açısından bir turnusol vazifesi görecektir.
Kendisini Köşk’e taşıyacak oylar uğruna, “Eyy Nobel!” mi diyecek yoksa bunu çözüm sürecini ilerletmek için bir fırsat olarak mı kullanacak ya da Köşk’e çıkana kadar bu konudan tamamen uzak mı duracak, bekleyip göreceğiz.