Nitekim son zamanlarda, dizilerden filmlere çeşitli yapımlarda Osmanlı’nın cevherinden bolca nasiplenilmekte. Öte yandan tarihi, dizi ve filmlerde bırakmayıp, yaşamsallıklarda canlandırma girişimi derseniz… O da mevcut.
16 Türk devletinin askerlerinin dizilişiyle şimdiye dek görülmeyen bir karşılama ritüelinde varlığı hissettirilen Osmanlı’nın yükselişine TRT 1 dizisi ‘Diriliş’in de müziğiyle katkıda bulunması, kurgulardan icraata yol alan Osmanlı’yı yaşatma niyetinin taze örneklerinden. ‘Arkası yarın’a dönen gündem oluşturmalarda daha başka gelişmeler de olacaktır muhakkak!
Aslında yarattığı renkliliğe bakıldığında hoş bir tablo olarak algılanabilecek bu durumu, 600 yıllık Osmanlı’nın 90 dakikalık reklam arasını sonlandırma şeklinde yorumlama mantığından hareketle, pek çok detaydan irdelemek mümkün. Ancak yapılan benzetmede bahsedilen o reklam arasında vatandaşlara seyrettirilenin ne olduğunu, dahası tarih filminin reklam(!) için kesildiği yerden yeniden devam edip edemeyeceği hususlarını toplumsal algının derinliğine ve zamanın akışına bırakıp vizyon akışındaki Osmanlı’ya gelmekte fayda var.
Bu noktada; ‘Filinta-Bir Osmanlı Polisiyesi’, ‘Diriliş-Ertuğrul’ gibi ekran örneklerinin ardından Osmanlı’nın, beyazperdede de yüzünü büyük bir görkemle göstermeye niyetlendiği gerçeği çıkıyor ortaya… Hem de çocukluğumuzdan bu yana tekrar tekrar seyretmekten geri kalmadığımız meşhur ‘Kara Murat’ efsanesiyle damardan girerek!
GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE KARA MURAT
Rahmi Turan tarafından yaratılıp Abdullah Turhan’ın çizimleriyle vücut bulan Kara Murat’ı, kimileri gerçekten yaşamış sansa da o aslında bir çizgi roman kahramanı… Tıpkı 60’lı yıllarda yüzünü gösteren ‘Karaoğlan’ gibi günlük tefrikadan, çizgi roman dergisine ve filmlere uzanan bir sürece sahip… ‘‘Fatih’in Fedaisi Kara Murat’’ isimli 18 ciltlik bir kitaba da dönüştürülen maceraları, yediden yetmişe herkesin ilgisini çekip en çok okunanlar arasına giren türden.
Bir gazetede yayımlanmaya başlamanın ardından gördüğü büyük ilgiyle Türker İnanoğlu’nun dikkatini çeken ve Erler Film çatısı altında sinemaya taşınan bu kahramanın beyazperdedeki ilk macerası, 1972 yapımı ‘‘Kara Murat: Fatih’in Fedaisi’’ isimli filme tekabül ediyor. Seyirciden rağbet çok olunca, Cüneyt Arkın’ı unutulmaz kılan ve günümüzde bile TV’lerde kendini izlettiren serinin devamı da peş peşe çekilen filmlerle geliyor tabii…
Fatih’in Fermanı(1973), Ölüm Emri(1974), Kara Şövalyeye Karşı(1975), Şeyh Gaffar’a Karşı(1976), Denizler Hâkimi(1977), Devler Savaşıyor(1978)… Yedi filmden oluşan serinin başı olan ‘‘Kara Murat: Fatih’in Fedaisi’’ni izleyen yapımlar.
18 ciltten 7’si filmleştirilen serüvenlerin yenilmezi ‘Kara Murat’ için bundan sonrası ekrandaki tekrarlarıyla yetinmek, beyazperde cephesinde de büyük bir suskunluğa bürünmek… Ta ki, ‘Filinta’da da imzası bulunan Es Yapım’ın ‘‘Fatih’in Fedaisi Kara Murat’’ projesine kadar.
İşte o andan itibaren ekranlarımızda esen Hollywood destekli yerli aksiyon fırtınasının da önü açılmış oluyor. Dört yıllık zaman dilimine yayılan çalışmalar sonucu 14 haftada sekiz farklı lokasyonda çekimleri gerçekleştirilen yeni nesil macerada, daha önce Cüneyt Arkın’ın canlandırdığı ‘Kara Murat’ karakterinin aksiyonerliği, senaryoya da katkıda bulunan Fatih Usta ile çıkıyor karşımıza.
Kendisi 20 yıldır profesyonel olarak dövüş sanatlarıyla uğraşmaktaymış. Zaten Fatih Usta’nın aksiyon yönetiminden ve gelişmiş vücudunu kullanma biçiminden bu özelliğini çok net gözlemliyorsunuz. Doğruyu söylemek gerekirse Fatih Usta’nın beden dili müthiş.
Peki, geçmişten günümüze iki Kara Murat’ı canlı canlı kıyaslama şansı doğurup teknik alt yapısıyla hayli iddialı biçimde ortaya çıkan son versiyon ‘‘Fatih’in Fedaisi Kara Murat’’ nasıl bir çalışma olmuş, tekmil alkışı hak ediyor mu, derseniz… Bunu saptamak için de buraya kadar kısaca değindiğimiz ‘Kara Murat’ın modern sinemamızdaki hali pürmelâline bakmak gerek.
FATİH’İN FEDAİSİ KARA MURAT’IN BAŞARISI NEREYE KADAR?
Her alandan tanınmış isimlerin katıldığı galasıyla görücüye çıkıp, Fatih Usta’ya el verdiğini söyleyen Cüneyt Arkın’ın ‘Kara Murat-Ak Murat yan yana’ esprisiyle başlıklara taşınan yapım için ilk tespitimiz, mevcut Osmanlı dizileriyle kendini gösteren aksiyon konusundaki gelişimimizi birkaç adım daha ileri götürdüğü yönünde…
Şöyle ki; cesareti nedeniyle Bizans’ın korkulu rüyası haline gelen Osmanlı akıncısı Kara Murat’ı, Türkiye’nin ilk Dolby Atoms aksiyonu olma övgüsü ve Londra’da gala teklifi haberiyle beyazperdeye taşıyan filmde aksiyonun türlüsü sunulmuş. Hollywood’un Hulk, Hitman, Transporter gibi dünyaca ünlü yapımlarının unutulmaz kahramanı Cyril Raffaelli ve aksiyon starı Scott Atkins’in çabalarının boşa gitmediğini ispatlayan dövüş sahneleriyle dolu.
Hollywood’un 3 Oscar’lı görüntü yönetmeni Andrzej Bartkowiak’ın da bir süreliğine yönetmen danışmanlığında bulunduğu filmde zengin aksiyonun yanı sıra görselliğe de diyecek yok. Ayrıca animasyon çalışmalarını Hollywood’da gerçekleştirip, Amerikan filmlerindeki Anamorphic lenslerle çalışan yapımda kurgu ve efektlerin hakkını vermek lazım. Sözün kısası Kara Murat ‘Dizilerden sonra sinemada da biz bu aksiyon işini nihayet hallettik’ dedirten türden. Tabii gönül isterdi ki Osmanlı’yı överken bu tür işler, aksiyonundan tekniğine, Hollywood’dan desteksiz gerçekleştirilseydi! Ama ne yapalım… Şimdilik böyle.
Her ne olursa olsun anlayacağınız iki yıla yakın süren koreografi çalışmaları sonunda özel dövüş havuzu ve aksiyon sahnelerini Hollywood’un ünlü isimleriyle birlikte ortaya çıkartan ‘‘Fatih’in Fedaisi Kara Murat’’ın aksiyon ve görsel başarı iddiası kesinlikle boş değil!
Öte yandan köy atmosferleri, değerli mücevherleri ve Fatih Sultan Mehmet’in halen Topkapı Sarayı’nda sergilenen özel kılıcıyla dikkat çeken filmin bu iddialı ve özenli yönlerine karşın zayıflıkları da mevcut… Ne yazık ki bol figürasyonu, efektleri ve yarattığı merakla ayakta kalan ‘Fetih 1453’te görülen olumsuzluklar burada da kısmen hissedilmekte. Yaklaşık 2500 kişinin görev aldığı filmdeki aksaklıklar, epik türde inandırıcı karakter yaratma ve dramatik yapıyı aksiyonla bütünleştirip sinematografinin içine gerçekçi bir üslupla oturtma becerisi noktasında çıkıyor karşımıza.
Kâh 300 Spartalı’yı andıran, kâh Gladyatör’leşen filmin savaş ve dövüş sahnelerindeki ağır çekimlerin kimi zaman rahatsız edici boyuta ulaştığı vurgusuyla filmi değerlendirdiğimizde… Kendini kurgu ve efektlerle kanıtlamış olan Aytekin Birkon’un yönetmenliği açısından bir sorun yok. Aynı şekilde Kral Ladislus, Tanya gibi düşman karakterlerinin oluşumu da başarılı. Özellikle 2009 WKN Dünya Kickbox Şampiyonu olan ve dünya ringlerinde Bahadır Sarı ismiyle tanınan Turpal Tokaev’in canlandırdığı Talus karakteri çok gerçekçi dizayn edilmiş. Tebrikler.
Ancak gelişi, kehanetle bildirilen ve Konstantiniye’yi alma vazifesi omuzlarına yüklenen Fatih’in ve Fatih’e yardım edenleri yok etmeye başlamakla işe koyulma yolunu seçen düşmanın baş hedefi olan Kara Murat’ın sunumunda gerçekçilikten ziyade abartı hâkim.
‘Fruit Slasher’ misali, kılıç darbeleriyle öldürülen insanların yarattığı tablodaki yapaylığa ilaveten Kara Murat’ın sanki insan değil de olağanüstü bir varlık gibi sunulması bizi, Cüneyt Arkın’ın bilgisayar desteksiz Kara Murat filmlerinin insani doğallıklarıyla çok daha çekici olduğu sonucuna götürüyor. Fatih derseniz, ‘Diriliş’e de hâkim olan robotik ders verici üslupla yansıtıldığından kendini benimsetmekten çok uzak. Bu gereksiz abartılar yüzünden filmdeki Osmanlı’yı güçlü kılma gayreti o denli fazla hissettiriyor ki kendini, çizgi roman karakteri ve macerası sıfırlanıyor… Tarihi mit yaratma çabasının varlığı, inandırıcılığın önüne geçiveriyor.
Sonuçta; Osmanlı rüzgârına ‘Kara Murat’ katkısında teknik şahane… Gerisi, herkese ‘Kara Murat benim’ dedirtecek kadar karakteri benimseten ve ‘Muhteşem Yüzyıl’ın Malkoçoğlu’su Burak Özçivit’i de Kara Murat’lığa layık gören Cüneyt Arkın el verse dahi, nafile!
Gişe başarısı ve süksesi ne olursa olsun, Hollywood katkısıyla çağın son teknolojilerini kullanarak aksiyonu bol görsel şölen yaşatan ve 45 Avrupa ülkesinde gösterime gireceği söylenen ‘‘Fatih’in Fedaisi Kara Murat’’ın sinemasal başarısı, ‘kahraman karakter abartısı’ kaygısıyla sekteye uğramış durumda! Keşke bunu da aşabilseydik…
Büyük büyük oynayarak, ders kitabı gibi konuşarak böbürlenme olgusunu göze sokmaktan bir zahmet vazgeçebilsek sorun kalmayacak ya… Teknik destek almak veya danışmanlıkla dövüş aksiyonu geliştirmek kadar kolay değil sanırım, böylesi alışkanlıklardan sıyrılmak!
Anibal GÜLEROĞLU
guleranibal@yahoo.com
www.twitter.com/guleranibal