Paramparça, parça pinçik oldu…

Yankısı halen devam eden Nurgül Yeşilçay olayı ve Gülseren’in gidişi malum… Ana öyküsüyle çok kısır gördüğüm ve bu handikabın nasıl aşılacağını merak ettiğim bir diziydi ‘Paramparça’…

Anibal Güleroğlu Yazar guleranibal@yahoo.com

Her yiğidin bir yoğurt yiyişi varmış… Bizim dizilerin sezon finalleri de o misal. Kendilerine göre bir gidişat yaratıp yeni sezona yatırım yapıyorlar. Kimi ‘Poyraz Karayel’ gibi umulmayan sahnelerle şok edip ‘Eyvallah’ diyor… Kimi de, sezon boyu sergilenen gidişat doğrultusunda az çok beklenen olaylar yaşatarak yaz tatiline giriyor. Neticede final yapmayarak ‘Bende daha iş var’ diyen dizilerin hemen hepsinin hedefi, gitgide kızışan rekabetçilikte avantaj sağlamak. Dolayısıyla kendi çapında sürprizler yaratan sezon finallerinin de bu amacın araçlarına dönüşmesi normal. Normal olmayansa, bu uğurda sergilenenlerin mantıkla bağdaşmayan detaylarla çalakalem yaratılması.

Yeni dizilerin kritiği varken neden bunların üstünde özellikle durduğuma gelince... Sezon finallerinde yaşananlar önemli zira yeni sezonun yol haritasını belirleyen unsurların başını çekiyorlar. Şayet bölümler boyu aynı doğrultuda yol alarak tıkanan karakterlerin önünü açacak bir gelişime zemin hazırlanmışsa, diziye gösterilen ilginin devamı da büyük ölçüde garantileniyor. Nitekim Pazartesi gecelerinin yarışında söz sahibi olup koltuğu ‘Hayat Sevince Güzel’e devrederek tatile çıkan ‘Paramparça’ da sezon finalinde karakterlerini parça pinçik ederek zora sokup gelecek bölümler için beklenti yaratanlardan oldu.

MAVİ SAKAL CİHAN’A KADIN DAYANMIYOR

Farkında mısınız, son zamanlarda dizilerin karakterlerini öldürme modası aldı yürüdü. Birtakım gerekçelerle ortam gerildiğinde, senaryonun ölüm kılıcı giriveriyor devreye. Üstelik bu ölüm sürecinde mantığa önem verildiği de yok. Oldubittiyle öldürülüveriyor, diziyle yollarını ayırması gerekenlerin canlandırdığı karakterler. Hani konu gereği olsa bu ölümler, diyecek sözümüz bulunmayacak ama… Maalesef çoğunluk, rastgele. Nasıl ki benzer durum Cihan karakterini, tabiri caizse ‘Mavi Sakal’a çevirten ‘Paramparça’da da yaşandı.

Yankısı halen devam eden Nurgül Yeşilçay olayı ve Gülseren’in gidişi malum… Ana öyküsüyle çok kısır gördüğüm ve bu handikabın nasıl aşılacağını merak ettiğim bir diziydi ‘Paramparça’… Ancak Erkan Petekkaya başta olmak üzere oyuncu kadrosundan dolayı iş yapacağına inandığım yapım, Cihan karakterini öyle başarıyla kullandı ki, onun babalık ve aşk halleri sayesinde ilk sezon su gibi akıp geçti. Tabii bu etapta Gülseren’i canlandıran Nurgül Yeşilçay ile Dilara’ya müthiş yakışan Ebru Özkan’ın yarattığı, tartışmaya ve taraftarlığa müsait ortamın da katkısı büyük oldu. Ne yalan söyleyeyim, ben Dilara’dan yanaydım. Çünkü arabozucu gibi gördüğüm Gülseren bana hep abartılı ve itici gelmişti, tavırlarını tasvip etmem imkânsızdı. Bu nedenle ölüm sahnesinde yaşananları inandırıcı bulmasam dahi gidişine hiç üzülmedim.

Öte yandan konunun ayakta kalmasını sağlayan en önemli dayanaklardan birinin yok olması ‘Paramparça’ adına sorun yaratabilirdi. Gerçi Barış Falay, Harun olarak yeterli çomağı sokmaya başlamıştı ama Cihan’ın oğlunu kurtarmak adına kendini feda ederek bir anlamda Cihan’ın kurbanı olan Gülseren’in boşluğunu dolduracak bir kadın karaktere de ihtiyaç vardı. Senaryo da boş durmadı zaten. Şükran Ovalı’yı devreye sokup hasta mahremiyetini pek de umursamayan, şımarık çocuk havalarıyla boy gösteren psikiyatr Ayşe’yi çıkartıverdi karşımıza. Ama gelen gideni aratırmış derler… Burada da öyle oldu. Ayşe ile Cihan’ın uyduruk karşılaşmasından itibaren olağanüstü zorlama bir aşk durumu sergilenmeye başlandı dizide. Ayşe’nin konuşmalarında ve tavırlarında heyecandan, sevgiden eser yoktu. Üstelik sadece Cihan’a karşı değil, Maide ve Harun’la olan sahnelerde de bir eğretilik hissediliyordu. Neyse ki, normal sevgili bulamama konusunda Cihan’la yarışa tutuşan Ozan’a en son Candan çarpıklığını yaşatan dizide, Cihan’ın aile ilişkilerindeki heyecanı ve Harun-Dilara aşkı vardı da durum kurtarıldı. Derken ikinci sezonun da finali geldi çattı ve üç karısını öldüren ‘Mavi Sakal’a rakip haline gelmeye başlayan Cihan’a bir kez daha kurban verdirdi. Hem de tıpkı Gülseren’de olduğu gibi hayli dandik bir biçimde!

Gürpınar Ailesi’nin guguk kuşu kıvamındaki Rahmi’nin geçmişte yediği naneyi inandırıcılıktan uzak bir biçimde ortaya çıkartan dizinin, uydurmadan bir intihar sahnesini Ayşe’yi yolcu etmek için kullanması hiç şık durmadı. İşi gücü bırakıp Cihan’ın peşinden koşturan Ayşe, Rahmi’nin şov niteliğinde çektiği tabancadan çıkan kurşunu yiyiverdi. Şaştı kaldı garibim, tıpkı bizim gibi. Böyle saçma ölüm olur mu dedik ama… Olay, laf dinlememe olayı. Cihan avaz avaz gelme derken, aval aval durup bakarsan işte böyle ölüverirsin Ayşecik. Mavi Sakal, ikinci aşkının cansız bedenini kollarında tutup izleyicisine ‘Sıra kimde’ diye düşündürürken bu da ‘Paramparça’nın sana ‘tam zamanında gelme’ cezası oluversin.

Neticede; Aradığı aşkı ve romantizmi Harun’da bulan Dilara’nın, Mavi Sakal’ın elinden ucuz kurtulduğu ‘Paramparça’da Cihan’a yeni bir aşk lazım. Ama mümkünse bu kez mantıklı bir öykü çerçevesinde gelişsin; uyumlu ve doğal bir birliktelik olsun… Cihan’ı da, izleyiciyi de gerdirmesin lütfen.

CİHAN VE ÇOCUKLARININ DAĞITTIKLARI NASIL TOPLANACAK?

‘Paramparça’nın aşk-vahşet-dehşet üçgeninde yol alan sezon finaline damga vuran Cihan ve çocuklarının aksiyonu oldu. Armut dibine düşermiş… Cihan’ın tetiği çekip Ayşe’nin ölümüne sebep olma ihtimaliyle Maide’nin intikamcılığını katmerleyen bölümde, tabii ki Gürpınarların marifeti bununla sınırlı kalamazdı. Etkili bir mola yaratmak için Cihan’ın itibar etmediği Hazal ve Ozan ile ‘aşkım’ sıfatına layık gördüğü Cansu’nun da ortalığı dağıtması şarttı. Her biri kendi konusu içinde dağıttı da zaten. Lakin tıpkı Ayşe’nin ölümünde olduğu gibi büyük boşluklarla!

Cansu’dan başlarsak… Deniz’in bir anda değme mafya liderine taş çıkartır hale geldiği dizide Cihan’ın şirket hisselerine layık görecek kadar önemsediği Cansu da bir anda asi kız moduna giriverdi. Üstelik Deniz’in nasıl tehlikeli birine dönüştüğü, ispatlarıyla anlatıldığı halde kafasının dikine gidebilecek kadar başına buyruk hale geldi. Onun bu garip dönüşümüne ve gerçekleri göremeyip apar topar evlenmesine ben bir mana veremedim ve inanamadım doğrusu. Sevdiği kızı ateşin ortasına atacak kadar bencilleşen, hapisten çıkıp gelmiş Burhan’ı şıp diye baba olarak kabullenen Deniz’in yaptıkları da ayrı bir anlamsızlıktı ya neyse… Asıl olayımız nikâh. Cansu’nun, Hazal kadar tehlikeli olduğunu ispatlayan sezon finalinde yaşanan bu yıldırım nikâh hem Cansu’nun hem de Gürpınarların hayatını alt üst edecek olaylara gebe!

Ozan derseniz, annesinin arkadaşına âşık olma dalgasına bölümler boyu saçmaladı durdu. Nihayet Candan’ın ne beter böcek olduğunu anladı ama bu kez de Amerikan filmlerinden devşirme sahnelerle dibe vurdu. Havalı Apollo gibi havaalanına gelen Candan-Ozan çiftine pizzayı hak ettiklerini söyleten ama pizzacıdan tek bir kare vermeyen dizi, Ozan’ı da sihirbaza dönüştürüverdi. Dergi bahanesiyle uzaklaşması tamam da, siyah çanta Candan’ın yanında dururken Ozan efendi hangi ara değiştirdi çantadaki paraları, bu sırrı çözebilen var mı? Kazık yediğini fark edip çantaya bakan Candan’ın henüz kalkmamış uçaktan inmemesi de ayrı bir komedi. İstese hastalanıp rahatça inebilirdi. Yoksa o da yurt dışı bahanesiyle yolcu mu edildi?

Ve Gürpınarların sorunlu kızları Hazal… Her biri ayrı problem olan çocukların arasında en can alıcısını da o yaşattı bize. Gerçi ‘Kral para almıyor ki’ diyerek Kral TV’nin yayınlanan kliplerden para almadığı mesajını verdi ama bunu dışında her şeyi fostu. Tek taşımı kendim aldım felsefesiyle kendi kendine gelin güvey olan Hazal, sülük gibi yapıştığı ve sürekli ‘aşkım’laştığı Özgür’e koşarken neyin kafasını yaşıyordu? Mantık bunun neresindeydi? Hazal gibi bir kız, karşısındaki adamın meteliğe kurşun attığını bildiği halde, nasıl geçineceklerini düşünmeden bavulunu toplayıp onunla yaşamaya gider miydi hiç? Üstelik babası hisse vermeyeceğini söylemişken, kendi parası suyunu çekmişken! Olayın sakatlığı da burada başlıyordu ya zaten. Sonra o bıçağı kaptığında Özgür’ün, gel beni bıçakla, dercesine beklemesine de bir mana veremedim. Hem zaten böyle olacağı diğer kızın ortaya çıkmasından önce de belliydi. Yani adım adım zorlama biçimde Hazal’ın kan dökmesi yazıldı ve hiç heyecan yaratmadı.

Sonuçta; Cihan ve çocukları ‘Paramparça’da ortalığı dağıtarak kan revan içinde ara verdiler maceralarına. Buna karşılık beklenen gelişimler olduğu için sürpriz yaşatamadılar bize. Bundan sonrasında önemli olan dağılanları, inandırıcı gidişat yaratarak toparlayabilmek! Bu nasıl yapılır peki? Öyle çok yol var ki saymakla bitmez. Ozan’a yeni bir çarpık ilişki bulunur mesela… Cansu, Deniz’in peşindekiler tarafından vurulabilir. Cihan, Deniz ve Burhan’la papaz olur. Her melanetten bir şekilde sıyrılan Hazal’ın, Özgür vukuatı Cihan tarafından temizlenir. Gülseren’den sonra iyice başıboş kalan Hazal’ın kafayı üşütmesi de mümkündür. Rahmi, Ayşe’nin ölümünü üstlenir ama buna da kaza denebilir. Ayşe’nin ölümü, Maide’nin intikamını kamçılayıp Harun ile Dilara’nın arasının açılmasına sebep olur. Harun, çocuğunu Cihan’ın üstünden almak ister ama başaramaz, düşmanlık alevlenir. Dahası Cihan, Harun’la çekişmesinde Dilara’yı da öldürebilir. Böylece ‘Mavi Sakal’lığı perçinlenir. Şayet sezon boyu ayakta kalabilirse finalde de Cihan ölebilir. Aslında ailenin dağılmasında ve çocukların sapıtmasında büyük rolü olan Cihan için de böyle bir son gerekir! Hadi bakalım…

Anibal GÜLEROĞLU

www.twitter.com/guleranibal

Tüm yazılarını göster