Pazar gecesinin iki favorisi.. O Hayat Benim ve Küçük Gelin

Diziler bollaştıkça insan hangi birine bakacağını şaşırıp, neyi yazacağına karar vermekte zorlanıyor haliyle. Bolluk güzel ama öte yandan sakıncalarını da göz ardı etmemek lazım. 

Anibal Güleroğlu Yazar guleranibal@yahoo.com

Tıpkı bizim bu bereketli ortamda konu buldumcuğu oluşumuz ve tercih noktasında şaşakalmamız gibi, izleyicinin de ekrana çıkanlar arasında bocalaması kaçınılmaz. Bunun neticesinde diziler arasından bazılarının birkaç bölüm sonra elenmesi ve kendilerine bel bağlayanları zarara uğratması da öyle.

Eski TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin yeni sezon için yaz başında hayli gerçekçi tespitlerde bulunmuştu hatırlarsanız. "Süreci doğru okumayanlar dökülecek. Kasım'da iflaslar olacak" sözleriyle balon fiyatlarla şişirilen oyuncuları ve eski içeriklerle bir yere varılamayacağını işaret eden Şahin, Samsun Valisi olup yerini Şenol Göka’ya bırakırken birbiri ardına yenileri devreye sokan kanallar arasındaki kıyasıya rekabetin galipleri de netleşmeye başladı.

‘İflas’ konusunda işaret edilen Kasım ayına sayılı günler kala görünen manzara, izleyicinin bilinçli bir seçicilik ortaya koyup yenilikten ziyade kendini cezbeden eski yapımlara yöneldiği!

Yani istenildiği kadar çaba harcansın alışkanlıkları kırmak, akıllarda yer eden rutini bozmak kolay olmuyor. Biz de bu doğrultuda, yaz aylarında gönülleri fethederek sezonluktan kalıcılığa geçen yapımların da devrede olduğu yarışta, Pazar gecelerinin yeni-eski kıyasını yapıp galibiyeti hak edenleri vurgulayalım dedik.

PAZAR’IN AĞIR TOPU, ‘O HAYAT BENİM’

‘Yetenek Sizsiniz’in, izleyicinin kumanda alışkanlığında henüz yer alamayan TV 8’e geçmenin ardından Star’daki performansına kıyasla kan kaybettiği… ATV’nin fazlaca sabun köpüğü kıvamında olan ve bölüm ilerledikçe içeriğinin performansı da gittikçe düşen ‘Kalp Hırsızı’yla her iki grupta ilk 10’a girmeyerek hüsran yaşadığı… ‘Bana Artık Hicran De’nin gidiş gelişli kurgu karmaşası ve kendini yeterince ifade edemeyen senaryosuyla Kanal D’ye umduğunu veremediği Pazar gecelerinin en gözde dizisi, kuşkusuz ‘O Hayat Benim’…

AB’de birinci olup toplam izleyicide de kıl payı farkla ikinciliğe yerleşen yapımı diğerlerinden üstün kılan yegâne faktör ise karakterlerinin başarıyla oluşturulması! Özellikle ilk bölümlerin ardından kendini bulan dizide geçen sezonun sonlarına doğru iyice güzelleşen Efsun, diziye farklılık kazandırmada başı çekenlerden. O, öyle bir karakter ki rakip dizilerdeki cümlesini suya götürür susuz getirir.

Fal taşı gibi açtığı gözlerini devire devire Bahar’ın üstüne yürümesi, sonra süt dökmüş kedi gibi babasına sevimli görünmeye çalışması, sağı solu iğnelemesi, guguk kuşu gibi orta karıştırıcılığı dururken vitray ustalığına hevesliyken evlilik yoluna girip tesadüflerle sarsılan Hicran’ın sonu başı, ortasına karışan öyküsünü anlamak için kafa patlatmak izleyici genelinin tercihi olabilir mi? Olamaz tabii.

Doğruya doğru… Speedy Gonzales misali her tarafa yetişen, herkesle cenk eden, dengesiz ruh halleri ve ezici kıskançlığıyla Bahara kan kusturup izleyiciyi öfkelendirerek sempatisini yaratan Efsun karakterinin Ceren Moray’la can bulan hali müthiş bir şey.

Efsun kozunu başarıyla kullanan ‘O Hayat Benim’ cephesinde hal böyleyken, oğlu Bora’ya evine giren hırsız Tekin’i mecburen baba olarak seçen Defne istediği kadar çırpınsın ne yazar? Etkili bir şey yazamayınca ‘Bana Artık Hicran De’nin ardından ‘Kalp Hırsızı’nın da izlenme şansı iyice geriler.

Böylece bir insan, dolayısıyla bir karakter bu kadar itici ve dolapçı olabilir mi diye düşündürürken ‘kötü’ yaratmakta üstümüze olmadığını bir kez daha ispatlayan Efsun’un yanı sıra ‘Anasına bak kızını alma’ kalıbında bir anne olan Nuran’ı canlandıran Yeşim Ceren Bozoğlu’nun da katkısıyla sürükleyiciliğini artıran ‘O Hayat Benim’ da alır başını gider. Olur, biter.

Bu arada Süleyman Atanısev’in hayat verdiği İlyas Baba’nın ‘kadın kumpası-vicdan’ ikilemindeki kişiliği başarıyla yansıttığı yapımın gücünden bahsederken, sürekli kazık yeme kıvamındaki aşk ayağındaki Keremcem ve Ezgi Asaroğlu’nun sempatikliğini de boş geçmemek lazım. Gerçi biraz fazla ezik ve mıymıylar, Bahar’ın saç rengi de fazlasıyla soluk durmakta ama bu kadarcık kusur kadı kızında da bulunur diyoruz.

Öte yandan İclal Aydın’ın katılımıyla çekiciliğini artıran, fakir fukara kesiminin izleyici ruhuna hitap edici özelliğiyle göz doldurduğu dizideki zayıf halkanın, Sinan Albayrak’ın canlandırdığı Mehmet Emir Atahan karakterinin ve topyekûn zengin tayfasının arka planda kalmasıyla açığa çıktığını da söyleyelim… Ayaküstü 1 trilyon verip bunun takibini yapmama saçmalığıyla Mehmet Emir’in iyice aptal ve yetersiz baba konumuna düşürüldüğünü vurgulayarak!

Sonuçta; Gönül rahatlığıyla diyebiliriz ki, Efsun üstünden oynayarak rakiplerini ezip geçen senaryonun şimdilik ötelediği köşk ahalisinin yarattığı zafiyete rağmen, Pazar’ın ağır topu ‘O Hayat Benim’… Bölümler ilerledikçe, parayla mutluluk olmayacağının timsali, Atahan kanadının bir şekilde daha yoğun devreye sokulmasının dizinin gücünü artıracağını hatırlatıp diğer Pazar favorisine geçelim.

TOPLAM İZLEYİCİNİN GÖZDESİ ‘KÜÇÜK GELİN’

Samanyolu TV izlemeye AB grubuna göre STV’ye daha yatkın olan toplam izleyicide birinciliği yine kaptırmayan AB’de ise başlangıçtaki sonuçların hayli gerisine düşen ‘Küçük Gelin’, ekrana çıktığı günden bu yana ilgi odağı olan bir dizi. O da eksiğiyle gediğiyle yola çıktı ama sonrasında tıpkı ‘O Hayat Benim’ gibi geçen sezondan izleyiciyi kendine bağlayıp rakiplerini geride bırakmayı bildi.

Senaryosunu Erkan Çıplak’ın kaleme aldığı, yönetmenliğini Ozan Uzunoğlu’nun üstlendiği dizinin, gelişen ve çok yönlüleşen içeriğiyle yeni dönemde daha göz dolduran bir hale geldiği kesin. Çağla Şimşek’in Zehra karakteriyle Türkiye’nin kanayan çocuk gelin-çocuk anne sorununa yönelirken, dramatikliği müzikle perçinlemeye meraklı izleyiciye de bölümlerdeki popüler parçalarla hitap eden ‘Küçük Gelin’in başarısının püf noktası, benzeri işlere kıyasla ölçülülüğü esas almış olmasına dayanıyor.

‘O Hayat Benim’in aşk-para çekişmesindeki ‘hırs’ ağırlıklı dalavereci üslubundan kaçınanlar… ‘Kalp Hırsızı’nın mantıkla bağdaşmayan komedivari içeriğindeki özenti havasından hoşlanmayanlar… ‘Bana Artık Hicran De’nin karmaşık ilişkiler ve sırlarla kendilerine bir şey katmayacağını düşünenler… ‘Kaçak Gelinler’in erkek odaklı aşk oyunlarına girmek istemeyenler… Anlaşılması ve takibi kolay olan, cinselliği ön plana çıkartmadan küçük gelinliği işlemeye özen gösteren, kültürel bakımdan daha kendilerine yakın buldukları diziden yana tercihlerini kullanıyor.

Bu olguların birleşimi de, kadrosunu Bengi Öztürk ve Müjgan Gönül’le zenginleştiren berdel orijinli dizinin hem yazdan aktarma ‘Kaçak Gelinler’e, hem de Pazar’ın yenilerine tüm izleyici cephesinden fark atmasını kolaylaştırıyor.

Neticede; Kasım’da öngörüyü doğrulayan iflaslar yaşanacak mı bilemiyoruz ama şu an için yenilerin gelişi Pazar’ın gidişatından belli.

Bu gidişat da, ne ‘MedCezir’den ayrılarak kendine yeni bir yol haritası çizmek isteyen Mine Tugay ile Kenan Ece’yi buluşturan Birol Güven’in ‘Kalp Hırsızı’nın, ne de AB’deki başarısını totalde gösteremeyen ‘Bana Artık Hicran De’nin şimdilik bekleneni tam olarak veremediği yönünde bir tablo doğuruyor.

Sözün kısası, yeni başlayan diziler toplumsal yaşam rutinini basit dil kullanımı ve akıl oyununa dönüşmeyen kurgularla ekrana çıkartan eski yapımlarla pek boy ölçüşemiyor. Onların yerleştirdiği alışkanlığı genel izleyicide kıramayıp, ‘O Hayat Benim’ ile ‘Küçük Gelin’in Pazar favoriliklerini değiştiremiyor! Nereye kadar? Göreceğiz.

Anibal GÜLEROĞLU

www.twitter.com/guleranibal

Tüm yazılarını göster