Rodezya’nın kurucusu Cecil Rhodes: Veremden ölecekti elmas kralı oldu

Daha otuz yaşına gelmeden muazzam bir servetin sahibi olmuştu. “Money Makes Money” sözünü sıkça kullanan Rhodes, en iyi yatırımın madencilik olduğu fikrindeydi.

Tarih Dedektifi Yazar tarihdedektifiniz@gmail.com

GÜNEY AFRİKA’DA AYAKLARA TAŞ DEĞİNCE

 “Kurt puslu havayı sever” 

Güney Afrika ve elmas denilince herkesin  zihninde benzer şeyler belirir. Haritaya ölçeği büyültüp bakınca bambaşka şeyler görülebilir. 

19.yy’ın ikinci yarısında Güney Afrika’da keşfedilen değerli madenler, bölgenin çehresini bütünüyle değiştirdi. Değişen sadece sınırlar  ya da hakim unsurlar değildi. Taşlar insanların yeni sosyal statüsünü de belirlemişti. 

Elmasların bulunduğu bölgede Zulular, Kaffirler, Basutolar gibi yerli halklar dışında; Güney Afrika’ya sonradan yerleşen Hollandalı Boerler yaşıyordu. Buralar o tarihlerde Büyük Britanya İmparatorluğu’nun egemenlik sahasındaydı. 1854 yılında Boerler, Transvaal - Pretoria’da yarı bağımsız bir cumhuriyet olan Free State’i kurdu. Zaman zaman bölgedeki kabileler ve Boerler arasında çarpışmalar yaşansa da dengeler korunmuştu.

1867 yılında Güney Afrika’da o güne kadar benzeri görülmemiş büyüklükte bir elmas keşfedildi. Elmasın bulunması tamamen bir tesadüf eseriydi. Elmasın ilk keşfedicisi; Griqua bölgesi kolonicisiSchalk Van Niekerk’ti. Niekerk’in eline, ilk başta değerli olduğunu anlamadığı bir taş geçmişti. Taşın değerli bir elmas olduğunu düşünen tüccar John O’ Reilly, elması ondan satın aldı. İncelemesi için değerli taşlar uzmanı Dr. Atherstone’a götürdü. Atherstone, Piskopos Ricards’la beraber taşın 22 karatlık bir elmas olduğu konusunda fikir birliğine vardı. Koloni valisi, biçilen değer üzerinden taşı satın aldı. Elmas kesilerek cilalandı ve bugün Eureka Diamond olarak bilinen meşhur sarı elmasa dönüştürüldü. (Cape and Natal News, 08 Mayıs 1869:3). 

Niekerk’in keşfi, Kimberley madenlerinin ve yeni keşiflerin önünü açmıştı. Yerliler her yerde elmas aramaya başladı. Niekerk, bir yerliden oldukça iri boyutta bir elmas satın aldı. (Dublin Evening Mail, 05 Mayıs 1869:4). Beş yüz koyun, on baş sığır ve bir at karşılığında aldığı elmasa Güney Afrika Yıldızı adı verildi. 83 karat olan elmas o güne kadar bulunanların en büyüğüydü. Daha sonra pırlantaya çevrilerek kraliyet mücevhercilerine satıldı. [Bu elmas, Jules Verne’in L’Etoile du Sud (Güney Yıldızı) adlı romanına (1884) ilham kaynağı olmuştur] 

Elmas yataklarının bulunduğu Griqualand’ın nüfusu kırk beş bindi. Bunların on iki binini beyazlar oluşturuyor; diğer kısmını yerli halk teşkil ediyordu. Hollanda Boerleri tarafından yönetilen Transvaalin nüfusu nispeten daha azdı. (Western Daily Press, 28 Şubat 1879:5). 

Orange ve Vaal nehirleri etrafında yeni elmas yataklarına ulaşıldığı haberleri gün geçtikçe yayılıyordu. Nehrin yakınlarındaki bir çiftlikte farklı boyutlarda üç yüz elmas bulunmuştu. (Morning Post, 05 Ocak 1870:5). Elmaslar iç bölgelerden Cape Kolonisi sınır kasabalarına geliyor; burada açık arttırmayla satılıyordu. Değerli elmas yataklarını arama çalışmalarının; sistematik şekilde ehil kişiler tarafından yapılması gerektiği düşünülüyordu. Oysa elmasların çoğu, cahil görülen Boerler ve yerliler tarafından bulunmuştu. (Cape and Natal News, 08 Şubat 1869:10). 

1879’da Zulu Krallığı ve İngilizler arasında bir savaş patlak verdi. Zulular ilk başlarda İngiliz ordusuna kayıplar verdirdi; ancak daha sonra direnişleri kırıldı. Yerlilerin verdiği bilgiye göre; Zulu Kralı Cetawayo İngilizlere karşı bir saldırı niyetinde değildi. İlk harekete geçen; onun idaresini istemeyen İngilizler’di. 1897’de Zulu toprakları İngiliz hakimiyetindeki Natal’a dahil edildi. (Newcastle Daily Chronicle, 05 Kasım 1897:5).

Transvaal bölgesinde Kaffir kabilesi ile Boerler arasındaki sınır anlaşmazlıkları, elmasın keşfinden sonra şiddetli toprak kavgalarına dönüştü. Boerlerin ele geçirdiği topraklar üzerinde Zulular da hak talep ediyordu. (Daily News, 28 Haziran 1880:5). Boer komandoları yerlilere karşı saldırılar başlatmıştı. 

Boerler ile Kaffirler’in savaşında üstünlük sağlayan tarafı belirlemek güçtü. En iyi silahlara sahip olan taraf zaferin anahtarını elinde tutuyordu. Boerler Kaffirler’e karşı zaman zaman dinamit kullanıyordu. Transvaal’de oturan İngiliz bir hanımın mektubundan anlaşıldığı üzere; Boerler kadın ve çocuk demeden çok sayıda Kaffir yerlisini katletmişti. (Dundee Advertiser, 06 Mart 1883:6). Boerler’in, yerlileri yönetmeyi beceremediği konuşuluyordu. Amaçları onları medenileştirmek ya da eğitmek değil; yerlilerin sahip olduğu her şeyi ellerinden almaktı. 

Çok eşliliği tercih eden Kaffir erkekleri, oğulları on veya on iki yaşına geldiğinde iş istemek için onu bir Boer’e götürür; olumlu yanıt alırlarsa baba, oğul ve Boer arasında, belediye başkanı ve yargıç huzurunda bir sözleşme imzalanırdı. (Selby Times, 15 Nisan 1881:3). 

Bazı gazetelerde Boerler’in bir Eldorado’ya sahip olmayı haketmedikleri; ilahi takdirin kendilerine bahşettiği armağanlar için şükredip barış içinde yaşamak yerine, iğrenç bir çocuk ticareti sistemini sürdürdükleri yazıyordu. (Sheffield Daily Telegraph, 03 Ağustos 1881:2). Bir Boer’in karısı, yazdığı bir mektupta eşinin otuz iki iri Kaffir kızını eve getirdiğinden; üstelik onlara sadece yarım altın karşılığında sahip olduğundan bahsediyordu. (Sheffield Daily Telegraph, 24 Şubat 1881:7). 

Boerler, kadınları katletmeyi ve çocukları köle olarak götürmeyialışkanlık  haline getirmişlerdi. (Luton Times and Advertiser, 30 Ağustos 1901:2). 

Güney Afrika’dan sınır dışı edilen bir New York’lu; bir zamanlar Boer davasının güçlü bir savunucusuyken artık fikrini değiştirdiğini söylüyordu. Ona göre Boer hakimiyet sahasında kalan Transvaal, çok kötü yönetiliyordu. (London and China Express, 11 Mayıs 1900:17).

Boerler’in aşırılıkları ve barış ihlalleri, onları İngilizler’le karşı karşıya getirdi. 1880-1881 yılında yapılan I.Boer Savaşı’nda (Transvaal Savaşı) İngilizleri yenilgiye uğratan Boerler; 1902 yılında yapılan II.Boer Savaşı’nı kaybetti. Güney Afrika’nın önemli siyasi figürlerinden; Transvaal devlet başkanı Paul Kruger mücadelesini sürdürdüyse de savaşın sonunda Transvaal ve Orange Free State tamamen Büyük Britanya İmparatorluğu’na geçti. (Daily News, 17 Ocak 1902:10). 

“Müslüman Bakış Açısından Transvaal Meselesi”ne dair yapılan bir değerlendirme, İngilizleri epeyce memnun etmişti. Bu değerlendirmeyi yapan; 1900 yılında Osmanlı Devleti’nde resmi görevdeyken firar ederek İngilizlere sığınma talebinde bulunan, tanınmış devlet adamı Avlonyalı İsmail Kemal Bey’di. İngiltere’nin önde gelen dergilerinden Fortnightly Review’de Transvaal hakkında bir makale yayınlayan İsmail Kemal Bey: “İngiltere’nin prestijine vurulan her darbe bizim için bir kayıptır!” sözüyle İngilizlere yalnız olmadığı mesajını veriyordu. (Morning Leader, 12 Ocak 1901:4).

Boer Savaşı’na Osmanlı Devleti adına gözlemci olarak giden Binbaşı Aziz Bey ise; savaş sırasında Boer çocukları ve kadınlarının İngilizler tarafından kamplarda zalimce öldürüldüğünü rapor etmişti. Bir İngiliz binbaşısı; Swaziler’in baskın yaparak onlarca Boer’i vahşice katlettiklerini bildiriyordu. Bir görüşe göre baskın, askeri yetkililer tarafından önceden biliniyordu. (Daily News, 20 Haziran 1901:5). Boer liderleri; yargıç Shepstone’un yerlileri kampa saldırmaları için kışkırttığını iddia etmişti. (Derby Daily Telegraph, 09 Ekim 1902:3). 

1896-1897 yılında yerli halk Matabeleler ile iş adamı Cecil Rhodes’a ait İngiliz Güney Afrika Şirketi arasında çatışmalar baş gösterdi. Savaş İngilizler’in galibiyetiyle sonuçlandı. 

Yüzyıl başında Güney Afrika’daki değerli madenlerin nihai hakimini Boer, Kaffir ya da diğer kabile savaşları değil; Büyük Britanya otoritesi belirlemişti. 

Güney Afrika’da başlayan elmasa hücum, sınırları yeniden çizerken; bazılarının hayatını tamamen değiştirmişti. Bunlardan biri; bugün tüm dünyanın Güney Afrika’yı baştan yaratan adam olarak bildiği Cecil Rhodes’tu. Başka bir açıdan bakıldığında ise; onu baştan yaratan unsurun Güney Afrika olduğu anlaşılıyordu.

Lincolnshire’lı bir din adamının oğlu olan Rhodes; 05 Temmuz 1853’te, Bishop’s Stortford’ta doğdu. (Globe, 27 Mart 1902:3). Oxford’ta lisans öğrenimi görürken hastalandı. Tüberküloz tedavisi için Güney Afrika’da bulunan Natal’a gitti. Bölgenin havası ve kullandığı ilaçlar ona iyi geldi ve iyileşmeye başladı. (Daily News, 31 Mart 1910:6). Elmas işine girdiğinde henüz yirmi yaşında bile değildi. Kimberley madenlerinde tanıştığı C. Rudd ile De Beers madencilik şirketini kurdu. Civardaki irili ufaklı madenleri satın alarak bu şirket çatısında birleştirdi. (Pall Mall, 12 Temmuz 1888:2). De Beers büyüdü, yatırımlar genişledi; o artık tüm dünyanın tanıdığı Elmas Kralı’ydı. 

Daha otuz yaşına gelmeden muazzam bir servetin sahibi olmuştu. “Money Makes Money” sözünü sıkça kullanan Rhodes, en iyi yatırımın madencilik olduğu fikrindeydi. Cape kolonisinde bakanlık da yapmış olan Rhodes; nazik ve iyimser kişiliği ile tanınır; giyim kuşama önem vermezdi. Bulunduğu coğrafyada barışçıl bir politika izledi; Boerlerle iyi ilişkiler kurdu. (Colonies and India, 19 Eylül 1884:23). Onların toprak mülkiyetinin tanınması ve kendi hükümetlerine sahip olmaları gerektiği fikrini destekledi. (Selby Times, 16 Ocak 1885:2).  1896’da patlak veren Matabele yerli isyanlarında önemli rol üstlendi. (Daily News, 05 Kasım 1931:11). Kamuoyunda, kendisinin  bölgedeki aşırılıkları dizginleme gücüne sahip olduğu; ancak yetkisinin sınırlı olduğu fikri hakimdi. (London Evening Standard, 11 Ekim 1884:5). 

1895 yılında Rhodesia* ülkesine onun adı verildi. Düzenli olarak eğitim ve sağlık kurumlarına finansal destek veren Rhodes; İrlanda özgürlük hareketi savunucusu C. S. Parnell’a sempatisiyle biliniyordu. Parnell’in partisine yüklü miktarda bağışta bulunmuştu. (Nottingham Evening Post, 10 Temmuz 1889:2).

Lord Kitchener gibi onun da sonradan mason olduğu iddia edildi. (Daily News, 26 Ağustos  1924:6). Rhodes 1902 yılının ilk baharında; hem övgünün zirvesinde durduğu hem de acımasız nefretin yuhalamalarıyla yüzleştiği hayatına veda etti. Güney Afrika kıyısında bulunan Muisenberg’teki evinde 49 yaşında kalp yetmezliğinden öldü. (Dundee Evening Telegraph, 27 Mart 1902:3). Hiç evlenmemiş olan Rhodes, mal varlığının çoğunu hayır kurumlarına bıraktı. En çok istediği projelerden biri; Cape’ten Kahire’ye kadar uzanan bir çevre yolu inşa etmekti; ancak bunu gerçekleştiremedi. 

Cecil Rhodes’un izleri Rhodesia ülkesinden adı gibi silindi. 2015 yılında Güney Afrika Cape Town Üniversitesi’nde bulunan heykeli kaldırıldı. Oxford Üniversitesi’ndeki heykelinin kaldırılması için kampanya başlatıldı.  

Belki de geçmişi geçmişle yargılamak en doğrusudur; yoksa bugünün mizanında eline kazmayı geçiren, yıkılacak heykel bulmakta çok da zorlanmaz. 🔎 

*Günümüzde Zambia ve Zimbabwe olarak iki ayrı ülkedir.

Tüm yazılarını göster