Uzmanlar sağlık için “sosyal medyayı ılımlı kullanın” uyarısı yapar hale geldi. Ben gündemi aklıselim bir şekilde takip edebilmek için birden fazla kaynağa bakmayı tercih ediyorum.
Birbiriyle zıt görüşteki yerli yayın organlarına, yabancı basına, birbirine zıt fikirleri içeren sosyal medya paylaşımlarına bakıp verileri kendi süzgecimden geçiriyorum. Gerçek gündeme ulaşmak için böylesi daha doğru geliyor bana. Bir de geleceği görebilmek için.
Program yapan araştırmacılar, teorisyenler, tarihçiler var, hepsi geleceğe dair öngörülerini paylaşıyorlar. Hem de başvurdukları kaynakları belirterek.
Ve belirli bir entelektüel seviyeye ulaşmış olan açık görüşlü kimselerin işaret ettikleri, hep birbirini tutuyor. Ben de bilgi peşinde koşan, meraklı ve çok okuyan biri olduğumdan, geleceğe dair bazı öngörülere ulaşıyorum kendimce.
Maske ve sosyal mesafenin hayatımızda kalıcı olacağı gibi. Yaşam öykümüz “Corona bitti, hadi sokaklara” şeklinde ilerlemeyecek. Bence.
Hareketlerimiz doğal olarak sınırlanacak. İnsanlık, yaşam biçimini sadeleştirecek. Amaçsız aksiyonlara girmeyeceğiz, boşa yakıt sarfetmeyeceğiz. Tüketimi, dolayısıyla doğaya zarar veren atıkları azaltacağız. İnsanı merkeze alan çevrecilik anlayışı, yerini insanı karıncayla bir tutan ekolojik düşünceye bırakacak.
Eskiden her şeyin hakkımız olduğunu zanneden nefislerimizi terbiye edeceğiz. Daha küçük yaşayıp daha büyük düşüneceğiz. İç dünyamız gelişecek, ister istemez derinleşeceğiz. Bence.
Kabullenmek zor olabilir, insan eski alışkanlıklarına çok bağlı oluyor ve değişimden hazzetmiyor ama gerçek bu. Bence.
Böyle bir çağa tanıklık ettiğimiz için aslında şanslıyız. Ömür dediğimiz sürecin zenginliği, deneyimlerimizin çeşitliliğiyle doğru orantılıdır. Ezber bozan bir dönüşüm süreci, bu anlamda nimettir. Ve yaradana inanıyorsak eğer, zorluğuyla, kolaylığıyla, her şeyin olması gerektiği gibi olduğunu da kabul etmemiz gerekir. O’na inanmak, kendine inanmak, evrenin işleyişinde kusursuz bir sistem olduğuna inanmaktır... Ve moral motivasyon her şeydir. Bence.
Bir kapı kapanırken başka bir kapı açılıyor. Biz yeni dünyanın hamurunu akıl, vicdan ve sağduyuyla şekillendirmeyi başarabiliriz. Ülkemizdeki genç nüfusun potansiyelini gerçekleştirdiğine de tanık olabiliriz. Bence.
Elbette herkes buna inanmak zorunda değil. Ama özellikle sevdiğim ve umursadığım insanların, inananlardan olmasını ümit ediyorum. Çünkü diğerleri çok zorlanacak.
Gerçeği sadece dokunabildiklerinden ibaret sayan yobazlık derecesinde materyalist arkadaşlar, bu süreçte sarsılmayan ve kalıcı olan tek şeyin bilgi, fikir, düşünce, inanç ve erdem gibi soyut olan “manevi değerler” olduğuyla yüzleştiklerinde çok zorlanacaklar.
Kabullenmek zorundayız. Şu anda her ne oluyorsa sebebi sizsiniz, benim, biziz. Son yüzyılda insan nüfusu sekize katlanan yorgun dünya bir anlamda küllerinden yeniden doğarken geleceği bizim davranışlarımız belirleyecek.
Sancısız doğum olmaz. Bize gereken, tevekkül, tekâmül, şükür... Google’a soralım, sözcüklerin felsefedeki derin anlamını araştıralım ve bundan sonra hayatımızdan eksik etmeyelim. O zaman kalplerdeki mühür açılabilir, gözler gerçekten görmeye başlayabilir. Böylece kendimizi ve dünyayı iyileştirebiliriz. Bence.