Aslında yeniden ziyade, ‘Şans Kapıda’nın alışveriş merkezine taşınmış mal kapmaca versiyonu diyebileceğimiz yarışmanın ilginç yanı, içeriği değil katılımcıları. Çünkü onlar bilgi kapasiteleri ve davranış biçimleriyle her telden çalmakta... Arada olayı abartıp anlamsız şova çevirenler de var, akıllı uslu cevaplar verenler de…
Ama geçen bölümde dünyanın başkentinden geldiklerini söyleyerek hediyelere talip olan ve parayı bölüştürürken yöresel uyanıklığını ortaya koyan yarışmacının yeri apayrı! Zira onun yaptığı bazı açıklamalar insana küçük dilini yutturacak, hayrete düşürüp ‘Bu kadarı da olmaz ki’ dedirtecek türden.
PROPAGANDİST ŞOV MU CEHALET BİLGİÇLİĞİ Mİ?
Parayı öpüp horon tepen ve Tayland’da file bindiğini söyleyerek ilk soruyu bilen vatandaş, gerek konuşmaları gerekse tavırlarıyla yarışmacılığı aşan, haldır huldur ve dahi ‘Güldür Güldür’ bir performans sergiledi.
Orman zenginliğiyle ilgili soruya ‘Muğla’da turist var. Turistin ormanlıkta işi ne? Ağaca çıkıp meyve yemeyecek ya’ benzeri yorumlarla yaklaşıp, fıkralara taş çıkartacak türden turizm-orman denkliği yaratan… Bu esnada da ‘‘Madem turist deniz sever. Rize ve Trabzon’da da deniz var. O zaman buralara neden turist gelmiyor? Ayrıca Trabzon’daki Ruslar turist değil mi?’’ şeklinde soruları da aklımıza düşüren yarışmacının yüz mimikleri ve nefesiyle heyecan atmosferi yaratma gayretkeşliği değme şovmene fark atacak kıvamdaydı.
Tamam. Bu tür yarışmalarda izleyici ilgisini diri tutmak için direktifler verilebilir, yarışmacıların tavırları ve konuşmaları bir parça abartılabilir… Hatta sudan sebeplerle çekişmeler yaratılabilir. Ama her şeyin de bir ölçüsü olmalı sonuçta.
Gel gör ki, geldiği şehirle övünmeye programlanmış vatandaş, sürekli Allah’ın adını ansa da yanlış cevap gerçeğinden kurtulamayan hanımına buzdolabını geri verdirerek despot erkekliğini ortaya çıkartmanın yanı sıra, şok yaşatan Osmanlı ve Atatürk yorumlarıyla da her türlü ölçüyü aşıyor.
Öyle ki, izlemeyenlerin mutlaka izlemesi gereken şok anlarında ‘Osmanlı İmparatorluğunun uçağı var mı’ sorusuna cevap vermek için yaptığı beyin fırtınası, beyinlerin ölçüsünü gösteren bir dumur hali olarak yansıyor ekranlara.
İşin ilginç yanı ise koca bir ‘YUHHH…’u hak eden onca abuk sabuk yoruma rağmen sunucudan hiçbir müdahale gelmemesi ve babanın önceden verdiği cevabın doğru çıkarak ödülün kapılması!
İnsan bu garip vatandaş hallerini izledikçe, ekrandakilerin, propagandist şov gayretkeşliği mi yoksa cehalet bilgiçliği mi olduğu konusunda kuşkuya düşüyor.
Gerçekten de bu topraklarda doğup büyüyen, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olup onun Milli Eğitimi’nde tarih okuyan ve dahi askerlik görevini yerine getiren birinin Atatürk’ün kimliğini doğru tanımlayamaması ve Osmanlı’yı bilememesi mümkün olabilir mi? Buna cevap verebilmek için buyurun olayın özüne…
ATATÜRK OSMANLI’NIN KURUCUSUYMUŞ!
Şimdi efendim, izlemeyenler için konuyu özetlersek, abartılı tepkilerle sona yaklaşan yarışmacıların karşısına, ‘Osmanlı İmparatorluğunun uçağı var mı’ sorusu çıkıyor.
Kişi bunu bilir ya da bilmez. O başka. Kaldı ki ‘Osmanlı tarihini okuduklarını, uçaksız devlet olmayacağını, illa ki helikopter-ufak bir askeri uçak olacağı’ açıklamasıyla kendince bir mantık yürütüp ‘Vardır’ cevabını veren baba da soruyu şansa biliyor. Lakin asıl mesele bu cevabın doğruluğunun teyit edilmesinden önceki aşamada, sunucunun ‘Haydi bir de ailenize danışın’ diyerek topu diğerlerine atmasıyla kendini gösteriyor. Öfkeyle şaşkınlığı bir arada yaşatan türden cevherler de o zaman dökülüyor ortaya…
İlk önce ‘Eğer Atatürk devrinde varsa, Osmanlı sayılıyorsa vardır’ yorumu geliyor hanım cenahından. Bizim cevval yarışmacımız sözü kapıyor hemen ve başlıyor döktürmeye.
‘Atatürk Osmanlı mı? Osmanlı devletini kurdu da Atatürk… Demek ki vardır’ çıkışıyla önce gülümseten yarışmacı devamında çıldırtıyor. Osmanlı’nın padişahlarının isim listesine Atatürk’ü de sokuveren tarih dehası, onu ‘İlk padişah’ gibi yorumlarken olayı, ‘‘Sonuçta Atatürk de padişah olduğuna göre… Zaten Atatürk’ten sonra Vahdettin mi o aralarda bir şeyler oldu. En azından normal F 16 uçağı yoksa bile paraşütlü maraşütlü bir şeyler vardır’’ noktasına bağlayıp saçmalamaları bir bir sıralıyor…
Yiğit Alıcı’nın, cevaptan vazgeçilemeyecek aşamadaki bu saçma sapan yorumlara karşı hoşgörülü suskunluğunun yarattığı hayreti de beraberinde getirerek!
Şaka programlarına taş çıkartan konuşmaları oturduğu yerden büyük sabırla takip eden ve hiçbir müdahalede bulunmayan sunucu Yiğit Alıcı’ya helal olsun mu desek? Yoksa bu ne vurdumduymazlık mı? Bilemedim ki.
Zira Osmanlı İmparatorluğu’nun uçağının var olduğunu bilip bilememe konusunu geçtim, sıkça özlemi dile getirilen ve dahi Ankaraspor’un yeni adı olan Osmanlı’nın kurucusunu ‘Atatürk’ olarak dillendirip hem Osmanlı’ya hem de Türkiye Cumhuriyeti’ne ne kadar uzak kaldıklarını açığa çıkartanların cehaleti aşan cümlelerini duydukça, gülmekle öfkelenmek arasında gel-gitler yaşayıp, saç baş yolmadan durabilmek çok zor.
Oysa maşallah Yiğit Alıcı, isminin hakkını verircesine, duyduğu zırvalıklara yiğitçe göğüs gerip hiç tepki vermeden dayanabildi. Bu herkesin harcı değil. Yarışmacı Atatürk ve padişahlık konusunda ipin ucunu kaçırmışken sunucu garibim de 1912’deki Balkan Harbi’nden, yenilgimizden filan bahsediyordu… Balkan Harbi Osmanlı’da mı oldu, aranağmesi eşliğinde!
Bu ana şokun etkisi geçmeden gelen artçı dalga ise kadınları aşağılamakla ilgili…
Kadınların bağırdıklarında sesleri neden daha tiz çıkar sorusunu ‘kadınların zırlamasının sebebi nedir’e dönüştüren yarışmacı, tarihi katletmekle kalmıyor kadınları da af buyurun ‘eşek’ durumuna düşürüyor. Bu nedir şimdi? 11 bin liralık malı kapmanın sevincini de tişört yırtarak ve bolca gözyaşı dökerek yaşayan yaratıcı (!) yarışmacı böylece tamamladığı şovunu tüm Türkiye’ye sergilemiş oluyor.
Bu nedir şimdi? Espri yapmak desem, ‘eşek şakası’ dahi olamaz. Kamera şakası desem, o da değil. Kısacası, yarışmacının tabiriyle gerçekten de ‘Böyle bir şey olmaz’.
Ancak asıl olmaması gereken şey, sunucunun meydanı fazlasıyla boş bırakması, hatta aymazlıklara destek çıkması… Kadınlara karşı terbiyesizce bir yakıştırma olan ‘zırlama’ sözünü ‘Hah kısaca öyle mi sorsaydım. Zırlamasının sebebi nedir’ diyerek soruyu yönelten ve yarışmacının ayarsız dümen suyuna girip kendisine hiç yakışmayan biçimde onunla aynı çizgide yer alan Yiğit Alıcı’nın bu tarz söylemlere ve Atatürk-Osmanlı konusundaki tarihi saptırmalara karşı düzeltici uyarıda bulunmaması! Bir bayan ve tarihe saygılı insan olarak yapılan saygısızlıkları kınıyorum. Kanal D adına da çok yazık.
Duygu sömürüsünü ön plana çıkartıp tüketimi körüklercesine yol alan ‘Şansa Davet’i, tarihe ve kadınlara saygıyı ilke edinen, ‘akla davet’ ederek koyalım noktamızı. Ekranda yer alanların kendilerine biçilen rollerin birer parçası olduğu gerçeğinde, köklü ilkelere saygı ve tarafsız akıl kalmışsa tabii.
Anibal GÜLEROĞLU
guleranibal@yahoo.com
www.twitter.com/guleranibal