Zamanın sessiz bir testere olduğunu söylemiş ünlü filozof Kant… Gerçekten de biz hayatın koşturmalarıyla oyalanırken, ömrümüz başta olmak üzere, göz açıp kapayıncaya kadar geçip bitiyor her şey. Hani güftesi Nihat Aşar’a, bestesi Teoman Alpay’a ait şarkı ‘Nasıl geçti habersiz o güzelim yıllarım’ diyor ya… İşte o hesap! İnsanın içini acıtsa da hızlı hızlı tükeniyor yıllar ve biz, tüm kaygıların boşluğunu düşünmeden, sürüklenip gidiyoruz bu akışta.
Ekranların sezon olayı da, tam yaşam gibi aslında… Peş peşe geçiyor sezonlar. Bu hızlı akışın içinde kıştan yaza, yazdan kışa yenilenmelerle finaller iç içe. Bir bakıyorsunuz yaz gelmiş, boşalan yerleri yeni diziler doldurmuş… Tam onlara adapte olmuşken, hoop… Yeni sezon kapıya dayanmış ve başka yenilerin günü doğmuş. Lakin gidenler yerlerini gelenlere bırakırken doğan yeni umutlar kadar, ‘Nerede o eskilerin tadı’ dedirtircesine gidenleri aratabilen gelenler de var bu süreçte. Artık şans, kısmet… Ne çıkarsa amenna.
Öte yandan işi şansa bırakır görünüp ‘Amenna’ dedik de… Kabullenmişliğin sınırı da bir yere kadar. Öyle her ekrana çıkanı alkışla karşılayacak, her dizim var diyene ölçüsüz hoşgörüyle yaklaşacak halimiz yok. Elbette ki özenli emekle, yalap şalap işleri birbirinden ayırmak şart! Keza, ayrım yapmadan tüm eksiklikleri dile getirmek de, geçip giden sezonların akılda iz bırakması adına, gerekli. Tıpkı yaşamın içindeki hatalardan ders çıkartmanın kaçınılmazlığı gibi. Bu nedenle en baştan işe koyulmak ve sırası geldikçe yeniler arasından göze çarpanları mimlemek lazım. Tabii haksızlık ve kayırmaya yeltenmeden!
Önceki yazıda önyargılı eleştirilerle yıpratılmaya çalışılan ‘Bizim Hikâye’yi ele almıştık. Şimdi de izleyiciyle buluşmaya hazırlanan ve aşkı, tutkulusundan komedisine, farklı tatlarla yansıtmayı hedefleyen iki yeni dizinin neler sunabileceği üstüne laflayalım biraz. Bunlardan ilki Star’ın ‘Siyah İnci’si, diğeri de Kanal D’nin ‘Ver Elini Aşk’ isimli yapımı… Buyurunuz…
‘SİYAH İNCİ’ AŞKI VE TUTKUYU HİSSETTİRECEK Mİ?
Tolgahan Sayışman ile Hande Erçel’i buluşturan ‘Siyah İnci’ dizisini ilk duyduğumda geçmişten bir yapım canlanmıştı hafızamda… Ünlü ‘Siyah İnci/Black Beauty’ filmi. İngiliz yazar Anna Sewell’in hasta yatağında yazdığı ve pek çok kez sinemaya uyarlanan yapım, büyük küçük herkesin ilgisini çekmeyi başarmıştı. Öyle ki ‘‘Siyah İnci’nin Maceraları’’ şeklinde, kitabın uyarlaması olmayıp devam niteliğinde çekilen, televizyon dizisine de döndürülmüştü.
İnsanlardan çok daha duygusal ve hassas olarak aklımda iz bırakan; sevgi bağlılığıyla özgürlük tutkusunu bir arada hissettiren ‘Siyah İnci’den günümüze gelecek olursak… Star’ın ‘Siyah İnci’si aşkı ve tutkuyu layıkıyla hissettirebilecek mi izleyicisine?
Bu sorunun kesin cevabı muhakkak ki dizinin izlenmesinden sonra çıkacaktır ortaya. Ancak senaryosundan Yekta Torun’un sorumlu olmasını ön teminat olarak görebiliriz. Çünkü en son ‘Umuda Kelepçe Vurulmaz’ gibi farklı ve ibretlik bir işe imza atmışlığı var elimizde. Yayıncılık hatalarına kurban edilen bu yapımın ötesinde, uzun bölümlerini sezonlara taşımayı başaran ve süre doldurmak adına içeriğin temposunun düşürülmesine, sakız gibi uzamasına karşın karakterlerin benimsenebilir yapısıyla her şekilde izlenen ‘O Hayat Benim’ örneği de mevcut.
Oyuncu kaybı yaşayan diziyi devraldıktan sonra karakterlerin iyilik-kötülük konusunda sert çizgilerle ayrılmadan yollarını sürdürmelerini sağlayan; her olumsuzluğun insani yönlerinin olduğu gerçeğinden hareket edip karakter analizinde ve yapılandırmasındaki becerisini ortaya koyan Yekta Torun’un ‘Siyah İnci’de de bu özelliklerini konuşturacağına inanıyorum. Dolayısıyla Hazal ile Kenan’ın, mutluluktan mücadele sürecine girecek aşklarını da… Kasabaya gelip bu mutluluğa çomak sokarak Hazal’ı elde etmek için elinden geleni ardına koymayacak olan Vural’ın saplantılı tutkusunu da hissettirecektir diyorum.
Öte yandan Yekta Torun’un kalemiyle şekillenecek karakterlerle iş tamamen bitmiyor kuşkusuz. Yazılanların, içten ve doğal biçimde canlandırılıp aşkla tutku hislerinin güzel yansıtılması çok önemli. Vural rolündeki Berk Hakman’ın, takıntılı aşkın ve hedefine ulaşmak için kötülükten çekinmeme hallerinin olanca psikopatlığını hakkını vere vere sergileyeceğine eminim. Kenan’ı canlandıran Tolgahan Sayışman’ın, heyecanlı ve sürükleyici olacağı söylenen öyküye varlığıyla yapacağı katkı da malum.
Geriye Hande Erçel’in Hazal’ı kalıyor… Güneş’in Kızları’ndaki Selin’de yetişkinlerle gençlerin öykü harmanında acemiliğini atma süreci yaşayıp Aşk Laftan Anlamaz’daki Hayat’la biraz daha geliştirmişti kendini. Reklam filmleri bir yana, şimdi önünde Hazal olmanın sınavı var. Üstelik tahminimce buradaki karakter diğerlerinden daha zor olacak. Zira diğer iki karakterin tarzı aşağı yukarı aynıydı ve canlandırmalar da bu açıdan benzeşiyordu. Yani diyeceğim o ki, Hüseyin Avnı Danyal, Nurseli İdiz, Burak Altay gibi tiyatro kökenli oyuncuların da yer aldığı ‘Siyah İnci’de şu aşamada aşk ve tutku duygularının yansıtılma olayında soru işareti yaratan karakter Hazal! Ancak Hande Erçel’in aldığı eğitimlerin bu handikabın aşılmasında olumlu sonuç vereceğini umuyorum. Hadi hayırlısı.
Bunların ötesinde Tolgahan Sayışman-Hande Erçel isimleriyle öne çıkartılıp Kenan-Hazal aşklarının üstüne kurulu öykü gibi gösterilse dahi ‘Siyah İnci’de asıl üstünde durulması gereken Vural ve onun saplantılılık konusunda ne tür yol izleneceği! Burada da senaryonun yaratıcılığını kullanma gücü girecek devreye… Ki, bu yönden merakla bekliyorum diziyi.
Sözün kısası; Gold Film’in yapımcılığını üstlendiği, Erol Özlevi’nin yönetmen koltuğunda oturduğu ‘Siyah İnci’, yeni sezonda klişelerin ötesinde orijinallikler sunmasını umduğum bir yapım. Bunu da aşkın takıntılı yüzüne ağırlık vererek gerçekleştireceğine inanıyorum. İnancımın boşa çıkmaması temennisiyle…
‘VER ELİNİ AŞK’ YÜZ GÜLDÜREBİLİR Mİ?
‘Berivan’dan yıllar sonra Emre Kınay ile Sibel Can’ı bir araya getiren ‘Sevdanın Bahçeleri’ ile yeni sezonun sürpriz dizisini yayınlamaya soyunan… Paralı izleyemeyenler için ‘Masum’u da müjdeleyen Kanal D, komedilerini üçlemeye karar vermiş gibi görünmekte. Yeni sezonda soluklarının nereye kadar yeteceğini hep birlikte göreceğimiz ‘İki Yalancı’ ve ‘Çocuklar Duymasın’ın ardından izleyiciye sunacağı üçüncü komedi dizisi ‘Ver Elini Aşk’…
Senaryosu Nehir Erdem ve Ferda Eryılmaz’ın kaleminden çıkan ‘Ver Elini Aşk’, tanıtımından gördüğümüz kadarıyla, farklı bir komedi-aşk dizisi sunacak gibi. ‘İnadına Aşk’ta da birlikte çalışan senaristlerin burada da eğlendirici ve aynı zamanda mesajlar verici bir içerikle karşımıza geleceklerini düşünmekteyim. Özellikle karakterlerin kültür ve yaşama bakış tarzlarını çatıştırmaları ve kıyaslamalardan espri türetmeleri güzel olacaktır. Bununla paralel olarak karakterlerin kolayca benimsenmesi kuvvetle muhtemel. Peki ya oyuncular?
Bora Onur’un yönetmenliğinde yorumunu bulacak olan yapımda doğal canlandırmalarıyla rollerinin hakkını hep vermiş olan Ali İl uygun seçim olmuş. ‘Poyraz Karayel’deki mafyatik tipin ardından Amerikan filmlerinden fırlamış bekâr baba pozisyonunda görmek çok güzel. Sadrettin’de gayet başarılı iş çıkartan Ali İl’in, motorcu babanın motorcu kızı olur tarzındaki havalı Kaan karakterini şimdiden sevdiğimi söyleyebilirim. Ayperi’ye tutulup dönüşüm yaşarken neler yapacak acaba? Senaristlerimiz bu hususta Türk-Amerikan sentezine gidip Antep’e adapte ederse hayli keyifli bölümler çıkabilir. Hele bir de Amerika’daki tek gecelik ilişki ortaya çıkarsa, kıskançlık-kültür çatışmasından bolca malzeme türetilir diyorum.
Salacak Yapım imzalı işin Sevda Erginci kanadından da umutluyum doğrusu. Antepli köylü kızlığından, Kaan’ın süper tatlı bebeği Su’ya dadılığa terfi eden ve bu arada despotluğu ele alıp pizza yemesini engellediği bebeğe çiğ köfte yedirmeye çalışan Ayperi karakterinden çok hoşlandım. ‘Karagül’, ‘Hayat Bazen Tatlıdır’ derken ‘Ver Elini Aşk’ bana göre Sevda Erginci için sıçrama tahtası olabilir. Çünkü Ayperi karakteri aşkı da, mizahı da en samimisinden bir arada sunacak türden. Üstelik ortada elini güçlendiren bir de, maskot niyetine, Su bebek var… Ki, aslında fragmandan itibaren Su bebek dizinin en önemli kozu!
Konuya gelince… Amerika’da doktora yaparken yaşanan tek gecelik ilişkinin meyvesi Su ile birlikte İstanbul’da yaşayan çapkın ve sorumsuz metropol erkeği örneği olarak dört dörtlük bir profil çizen Kaan ile ablasını bulmak için Antep’ten İstanbul’a gelen ve Kaan’la yollarının kesişmesinin ardından kendine has bebek bakıcısına dönüşen Ayperi’nin aşka bağlanan öyküsünde eğlenceyi yakalamak kuvvetle muhtemel. Aile takışmaları da cabası.
Anlayacağınız Köksal Engür, Asuman Dabak, Duygu Karaca, Hakan Pişkin, Mesut Yılmaz, Metin Keçeci gibi mizah yönü güçlü oyuncuları da bünyesinde toplayan ‘Ver Elini Aşk’ın doğallıkla yol alıp yüzleri güldürmemesi için hiçbir engel yok. Kahkahamız bol olsun.
NETİCEDE; 2017-2018 sezonunu karşılamaya hazırlanırken muhakkak ki arzumuz tüm dizilerin iyi performans sergilemesi ve yegâne eğlencesi televizyondan ibaret olanların beklentilerini boşa çıkartmaması. Arzular ve gerçekler… İşte bütün mesele bu!
Anibal GÜLEROĞLU