Tolga Canbeyli ile Vandam'a dair

‘Son Çıkış’ dizisinin oyuncularıyla röportaj serisine Birsu Demir’den başladık, Tolga Canbeyli’yle devam ediyoruz.

Anibal Güleroğlu Yazar guleranibal@yahoo.com

Bana göre kendisi, bugüne dek canlandırdığı karakterlerle ‘Küçük Dev Adam’… Özellikle de ‘Son Çıkış’ dizisindeki Vandam rolünde. Zira içinde bulunduğu ortama rağmen bozulmamakta direnmesi tam anlamıyla dev bir çaba! Peki, Tolga Canbeyli’nin gözünden nasıl biri Vandam? Kariyerinde emin adımlarla ilerleme hedefindeki Tolga Canbeyli’nin kendisiyle ilgili yorumları neler? Biz sorduk, Küçük Dev Adam cevapladı…

VANDAM İLGİYE MUHTAÇ BİRİ!

1)Merhaba Tolga Bey… Yoksa size VANDAM mı demeliydim, bilemedimJ Çünkü ‘Son Çıkış’taki Yahya karakterinin lakabı gerçekten de ısmarlama elbise gibi size uyuyor. Açıkçası diziyi izlerken de Yahya’dan ziyade VANDAM kalıyor akılda. Peki, sizin gözünüzden VANDAM nasıl biri? Karakterin en sevdiğiniz yanı ne, ‘Şöyle olmasaydı’ diyebileceğiniz olumsuz yönleri var mı?

Merhaba,

Vandam(Yahya) en başta ilgiye muhtaç. Ailesinin birçok (en başta ekonomik) sorunlarından dolayı Vandam’la ilgilendikleri yok. Şefkat sıfır. O da birçok genç gibi bu şefkat ve ilgi boşluğunu arkadaş ortamı ile kapatmaya çalışıyor. Ayrıca onun için bu boşluğu kapatan en büyük şey kick boks ve filmlerden tanıdığı dövüşçüler. Yahya’nın arkadaşlarından farklı yönü burası, arkadaşları bu ilgisizliği ve şefkat açlığını uyuşturucu ile kapatmaya çalışıyorlar. Aslında arkadaşlarının da bunu yapmasının tek sebebi toplumun ve ailelerinin dikkatini çekebilmek. Yaptıkları her yanlış harekette aslında bilinçaltlarında ‘ben buradayım’ demeye çalışıyorlar. Vandam’ın en sevdiğim yönü umudu uyuşturucuda değil çevresinde araması; İmam Yusuf’ta, Nilüfer Hoca’da, kick boksta, Davut Abi’sinde, hayranı olduğu Avatar Atakan’da… En yakın arkadaşı Rıdvan’ın uyuşturucu yüzünden ölmesinden sonra bu umudu daha da bir alevlendi ve her fırsatta arkadaşlarını uyarmaya ve kurtarmak için çabalamaya başladı. Her şeye rağmen sevmediğim yönü, arkadaşlarına engel olmaya ve onları bu uyuşturucu tuzağından kurtarmaya çabalarken sürekli onların yanında kalması ve uyuşturucu içmelerine müsaade etmesi. Ne olursa arkadaş ortamında olacağı için bir gün Vandam’ın da bu hataya düşmesi olasılığı beni korkutuyor.

YILLARDIR HER YERDE KÜTÜK DENİYOR BANA…

2) Oyunculuk kariyerinize baktığımızda hep bedensel gücü öne çıkartan bir lakaba sahip olduğunuzu görüyoruz. Geniş Aile’de ‘Kütük’, Öğrenci İşleri’nde ‘Tomruk’… Bunların arka planında gizli bir espri var mı? Yani gerçek hayatınızdan gelen sportif bir köke dayanıyor mu? İlaveten dizi setleri dışında bu lakaplarla çağrıldığınız hiç oldu mu?

Bedensel güçten ziyade bedensel büyüklük… Bu lakapların arka planındaki espri, kilom galiba. Yıllardır her yerde kütük deniyor bana, neredeyse Tolga denince bakmaz hale geldim. Tabi bir de karakterin ismini hatırlamayan teyzeler amcalar oluyor, o zaman ‘odun’,‘kalas’ gibi türevlerle de karşılaşıyorum. Ama son zamanlarda ‘kütük’ün yerini Vandam alıyor, Vandam sokakta arkadan bağırılınca kulağa daha hoş geliyor.

TOLGA OLARAK GÜLMEYİ ÇOK SEVİYORUM

3)Geniş Aile’de komediye yatkınlığınızı harika bir performansla izlettiniz bize. Yanı sıra Taş Mektep, Son Çıkış gibi yapımlarla dramatik yüzünüzü de gösterdiniz. Kısacası her rolün adamı diyebileceğimiz bir Tolga Canbeyli var karşımızda. Siz hangisini kendinize daha uygun buluyorsunuz? Bununla bağlantılı olarak canlandırdıklarınız arasında en hoşunuza giden karakter hangisi?

Ben komediyi daha çok seviyorum. Çünkü komedide hem canlandırdığınız karaktere hayat veriyorsunuz hem de siz oyuncu olarak hayat buluyorsunuz, zevk alıyorsunuz, en başta siz de gülüyorsunuz. Dramatik karakterlerde karaktere hayat veriyorsunuz ama bu oyuncu olarak sizi çok yorabiliyor, psikolojik boyutları oyuncuyu yorabiliyor. Daha gerçekçisi, ben Tolga olarak gülmeyi çok seviyorum. Canlandırdığım karakterler arasında en sevdiğim TRT1’de yayınlanan ‘Bir Yastıkta’ projesindeki “Vatan’dır”.

UYUŞTURUCU KAÇAKÇILIĞINDAKİ BÜYÜK RANT FARK EDİLMELİ!

4) ‘Son Çıkış’ dizisine tekrar dönecek olursak… Bu dizinin gerek çalışma arkadaşlarınız, gerek konu açısından kariyerinizdeki yerini nasıl görüyorsunuz?

Bu diziye başlarken her şeyden önce yönetmenimiz Ayhan Özen’le uzun bir masa başı çalışması yaptık ve tek konuştuğumuz şey ‘Apaçi gençlik’ olarak adlandırdığımız ve bu isimle ötekileştirdiğimiz çocuklar ve bunların düştüğü başta uyuşturucu olmak üzere bin bir türlü tuzaktı. İlk amacımız bu çocuklara kendilerini değil, topluma bu çocukların varlığını göstermek ve hatanın büyük kısmının ailede toplumda yani bizde olduğunu anlatmak idi. Tüm çalışma arkadaşlarım, özellikle dizinin genç tayfasının ilk amacı; gençler fark etsinler nasıl bir tuzakta olduklarını, aileler fark etsinler… Bünyamin’in(bino)(Ümit Bekar) uyuşturucu kullandığı sahnelerde tek amacı, izleyenlerin Bino’nun ne kadar kötü, acınası bir hale girdiğini görmeleri. Böyle bir amaca hizmet etmenin özünde; uyuşturucu illetini kullanan üç beş genci değil, satan bir iki kanı bozuk torbacıyı değil… Ülkelerin, bu ülkelerdeki baronların işi olduğunu ve bu uyuşturucudan elde edilen gelirin büyüklüğünü göstermek! 2005'te uyuşturucu kaçakçılığının yarattığı rantın 429 milyar dolar olduğunu, bu rakamın 163 ülkenin milli gelirinden fazla olduğunu insanlara fark ettirmeye çalışmak var. Bence gurur verici, bu projede sadece oyuncu olarak değil ışıkçı, sesçi, çaycı olmak bile gurur verici.

APAÇİ ÇOCUKLARA EL UZATABİLECEK YÜREKLİLER LAZIM

5) ‘Son Çıkış’taki VANDAM içinde bulunduğu ortama rağmen bozulmadan kalmayı başarmış biri. Gerçek hayatta böyle bir çevrede yaşamış olsaydınız VANDAM gibi iradeli davranmanız mümkün müydü?

Ben aslında Vandam’a çok benziyorum, benzer bir yerde yetiştim, hatta hala buradayım. ‘Apaçi’ arkadaşlarım arasında uyuşturucu da var. Ben annemin sayesinde 15 yaşında tiyatroya yöneldim ve arkadaşlarımın düştüğü birçok yanlıştan uzak durmayı başardım ve kendime bir yol çizdim. İnşallah Vandam da kick boks sayesinde kurtulacak. Bu çocuklara tek bir söz, tek bir el, bir zerre ışık yetiyor, yeter ki bunu uzatabilecek yürekli insanlarımız olsun toplumda, o çocuklar koşarak gelirler.

TOLGA CANBEYLİ’NİN SEVDİKLERİ…

6) Son olarak… Lakapları ve karakterleri bir yana bırakıp Tolga Canbeyli nasıl bir insan, nelerden hoşlanır, hayalleri, gelecekten beklentileri neler diye sorsak…

Yani en zor soru… Ben pek bir şeyden hoşlanmam, yalnız ve sessiz ortamlarda bulunmayı severim, soğuk havaları severim, kahve hayranıyımdır. Bol bol film izlerim. Gelecek hayalim, yaşlanıncaya dek oyunculuk yapabilmek ve oyunculuk yaparak hayatımı idame ettirmek. Elli-elli beş yaşına gelince de çalışmadan yaşlılığımı geçirebilmek. Tüm sorular ve ilginiz için teşekkürler.

Biz teşekkür ederiz Tolga Bey… ‘Kalas, odun’ gibi türevlerle çağrılmanızı paylaşıp güldürdünüz bizi. Sizin de yüzünüzden gülümseme eksilmesin. Daha nice ilginç lakaplı karakter bekliyoruz sizden diyerek yolcu ediyoruz sevgili Vandam’ı.

Sonuçta; Geniş Aile’den Son Çıkış’a… Kütük’ten Vandam’a uzanan yolculukta kısa bir sohbetle baktık Tolga Canbeyli’nin karakterine ve kişiliğine. Gördük ki; samimi, kendiyle barışık ve gerçekçi. Üstelik canlandırdığı karakteri analiz konusunda da gayet iyi. Oyunculukta başarı için daha başka bir şey gerekir mi? Gerekmemeli! Yeteneklerin değeri bilinmeli.

Röportajlarımızın devamının Sultan Ulutaş’la geleceğini belirterek koyalım noktamızı.

Anibal GÜLEROĞLU

guleranibal@yahoo.com

www.twitter.com/guleranibal

Tüm yazılarını göster