Turgut Savcı neden öldü?

İster kabul edelim, ister etmeyelim… Bundan böyle Pazartesi gecelerimizin öfke duygularını kabartan Turgut Savcı yok. Onun varlığını çok arayacak olsak da ‘Karadayı’, Turgut Savcı olmadan yolunda yürüyecek. Nasıl yürüyeceğini de hep birlikte izleyeceğiz.

Anibal Güleroğlu Yazar guleranibal@yahoo.com

Ayrılıklar hüzünlüdür… Dizilerde olsa dahi. Hele de o kişi, öyle veya böyle gönülleri fethetmeyi başarmışsa, gidişi daha bir büyük boşluk yaratır. Kötülükleriyle, ‘Karadayı’nın aksiyonunu tetikleyip bu denli beğenilmesine büyük katkı sağlayan; ‘Mamafih, cancağızım’ şeklindeki konuşma tarzıyla ve dudaklarının kenarına yapıştırdığı hınzır gülümsemesiyle adeta kötülüğün fenomenine dönüşen Turgut Savcı’nın, bir köşeye kıstırılmış kedi misali dövüşe dövüşe veda edişi de bu duyguyu hissettirdi.

Yurader Okur’un ustalıkla gerçekçi kıldığı Turgut Savcı’nın böylesine sefil bir duruma düşürülüp kendi eliyle yetiştirdiği Necdet tarafından, üstelik de ona hediye ettiği zincirle boğularak veda etmesini hiç beklemiyordum doğrusu. Karakteri başarıyla canlandıran Yurdaer Okur, bizi Turgut Savcı’ya öylesine bağlamış ki, bundan sonraki bölümlerde onun yer almayacağına insanın inanası gelmiyor.

Hatta öyle ki, bugüne dek türlü badireler atlatıp her defasında paçayı kurtaran Turgut Savcı’nın musalla taşındaki tabutun içinde olmadığını ve ilerleyen dakikalarda veya sonraki bölümlerde bir yerlerden ‘Turgutlar ölmez’ diyerek çıkıp gelebileceğini dahi düşündüm.

Ancak Yurdaer Okur’un Twitter’dan, ‘Bir Savcı Turgut'un daha sonuna geldik sürç'ü lisan ettiysek af ola, hepinizi seviyorum’ sözleriyle veda etmesi, boşa ümitlenmemek adına sağlam bir işaret oldu. Üstelik de, hüzün kokan bir veda mahiyetinde!

TURGUT’UN ÖLÜMÜ ANLAŞMAZLIK NETİCESİ Mİ?

İster kabul edelim, ister etmeyelim… Bundan böyle Pazartesi gecelerimizin öfke duygularını kabartan Turgut Savcı yok. Onun varlığını çok arayacak olsak da ‘Karadayı’, Turgut Savcı olmadan yolunda yürüyecek. Nasıl yürüyeceğini de hep birlikte izleyeceğiz.

Lakin Melih’i de öldürerek yollayan dizideki bu ölümcül veda modasında ‘Turgut Savcı durup dururken neden öldürüldü’ sorusu da fena halde takılıyor aklıma.

‘Karakterden ve dahi maliyetten tasarruf’ gibi duran yollanışlara karşı tatminkâr bir izah bulamadığımdan, Turgut Savcı’nın bu ölümünü anlamak da benim açımdan mümkün olamıyor. Zira bir sezon daha süreceği söylenen bir yapımda Turgut Savcı karakterinin etinden sütünden doya doya faydalanılabilirdi rahatlıkla.

Dolayısıyla fazlaca basite indirgenerek işlenen ve Turgut Savcı’nın kötücül şanına hiç denk düşmeyen bu ölümün, senaryo gereği kaçınılmaz bir durum olduğuna inanamıyorum. Kaldı ki, tarihi yansıtan yapımlarda bile öyküden ayrılmaları zorunlu olan karakterlerin ölüm süreçleri, o kişinin reyting getirisi dâhilinde, keyfe keder gerçekleştirilmekte. Turgut Savcı da çokça ilgi çektiğine göre…

Ayrıca bu denli tutulmuş bir karakteri öldürerek diziden çıkartmak da yapımın verimliliği adına pek akılcı bir tavır sayılmaz. Şayet akıştaki monotonluk bu ölümlerle kırılmaya çalışılıyorsa, o da çare değil. Çünkü konunun özünde, yan gelişimlerle bir değişim olmadığı sürece, karakterler eksilip artırılsa da olaylar hep aynı minvalde sürecektir.

Tüm bu değerlendirmenin sonucunda akla gelen iki ayrılık gerekçesini de dillendirmeden edemeyeceğim.

İlki, Turgut Savcı’nın ölümünün ardında yapımcıyla oyuncu arasında gelişen bir anlaşmazlık durumu yatıyor olabilir! Bir diğer ihtimal ise Yurdaer Okur’un kendini çok daha ön plana çıkartacak bir başka proje fırsatı yakalayıp bunu değerlendirme isteği Turgut Savcı’nın ölümünü hazırlatmıştır.

YILDIZI PARLAYAN KÖTÜLER

Öteki ya da beriki veya tamamen senaryo tercihi gereği… Sonuçta, sebep ne olursa olsun Turgut Savcı ‘pis’ yoluna gitti!

Peki, gerekçesi bir yana oluşumunu doğru bulmadığım bu ayrılıkla dizide meydana gelen kötülük boşluğu nasıl doldurulacak?

Karadayı ve Hâkime Hanım, arzulanan adalete ulaşma çabalarını sürdürürken dikensiz gül bahçesinde mi dolaşacaklar? Gerçek yaşamda böyle bir hakkaniyet ve engelsiz adalet mümkün olmadığına göre dizi ortamında da yeni kötüler bulunur elbet.

Tıpkı gerçekte olduğu gibi, bir Turgut Savcı ölür, bin tanesi mantar gibi her yerden fışkırır. Nitekim kimseye kötülük etmeyip dürüst bir yaşam ve hak arayışında olanların karşısına her daim kötülerden bir duvar örüldüğü hakikati, Turgut Savcı’nın ölümünün hemen ardından gösterdi kendini.

Canlıların dünyasında kedilerden dolayı elektrik kesintisi yaşandığı, türlü şaibelerin dillendirildiği seçim ortamı ve yasaklamalar, türlü yolsuzluklar adalet olgusunu sorgulatırken, dizi dünyasında da devletin hapishanesine adam yollayıp aleyhine olanı ortadan kaldırtan Beyefendi, yerini sağlamlaştırmak için gerçekleri ortaya çıkartabilecekleri bir bir temizletmeyi ve Adalet Sarayı’ndan delil dosyası çaldırmayı iş edindi. Bu karanlık işleri yürütmek için de çıkarcı maşalar gerekli tabii…

Her ne kadar dizinin başında içeriğin gerçek kişiler ve olaylarla ilgili olmadığına işaret edilse bile sıkça karşımıza çıkan adaletsizlikler dünyasındaki bu kedi-fare oyununun ‘Karadayı’ versiyonunda Turgut Savcı’nın gidişiyle yıldızı parlayan kötüler de, Barut Necdet ile medya patronu Sinan oldu!

Beyefendi’nin yeni Yaveri konumuna yükselen Barut Necdet’i değerlendirecek olursak, o da iyilikle kötülüğün harmanlandığı kişiliğiyle, kendi tarzında sevimli bir kötü…

Gençlik anılarındaki mazlum halinin görüntüleriyle sempatisini artıran ve hızlı dalış yaptığı aşk hayatıyla da karizmasını sağlamlaştıran Barut Necdet eminim hinlikte ve de cinlikte kendisini yetiştiren Turgut’u aratmayacaktır.

Her defasında Karadayı’dan bir araba sopa yiyip mertlikten feragat eden Sinan ise Feride’yi ve medyanın yönlendirici gücünü kullanarak bel altından indirdiği darbelerle, siyasilerle işbirlikçi basının görünmeyen yüzü sıfatıyla, kötülük boşluğunu dolduracaktır.

Dedik ya, bir kötü gider bin kötü gelir, diye… Hiç belli olmaz belki de Turgut Savcı’nın miadını dolduran ‘Karadayı’da, Barut Necdet ve Sinan’ın yanı sıra daha beter kötüler de çıkartılır piyasaya.

Nasılsa, kestiği yeri acıtmayan adaletin kılıcı kötülere karşı pek işlemiyor! İşlese bile, mazlumları lime lime doğramaktan körleştiğinden, göstermeliğin ötesinde anlam ifade etmiyor. Öyleyse Turgut Savcı’ya veda eden ‘Karadayı’ya güç pompalamak için yıldızı parlayan kötüler üretmeye devam.

Anibal GÜLEROĞLU

guleranibal@yahoo.com

www.twitter.com/guleranibal

Tüm yazılarını göster