Ne cenazeme ne de mezarıma...
Müjdat Gezen’in babası, Zeki Müren’in saz ekibinde darbükatör idi. Sünnetinde de kirvesi oldu. Ancak bir küçük ricasını geri çevirince ölene dek hiç konuşmadı.
Eve kapanmaya karar vermişti. Giderek şişen ellerini saklıyordu. Tepesinde saç kalmamıştı bundan utanıyordu. Tepesine ekleme yaptıramıyordu. Çünkü Bodrum da iyi kuaför bulamıyordu.
Şekeri giderek yükseliyor, kalbini ve akciğerini zorluyordu. Hepsinden daha kötüsü artık aşık olamıyordu. Çevresindeki hiçbir erkeği beğenmediği için, denize tek başına gidiyordu.
Akşamları sahildeki bir barda tek başına viskisini yudumluyordu. Yaşlandığını düşünmekten çok ötede şeyler hissediyordu. Tek başına kalmıştı ve hep öyle mi kalacağım diye üzülüyordu.
Beğendiği delikanlılara haber gönderiyordu ama yanıt hep red oluyordu. Hatta birisi yanına gelip, yüzüne baka baka "Sana hayırlı işler amca. Başka kapıya" bile demişti.
Ajda Pekkan ile Muazzez Abacı’yı evinde misafir kabul etmediğini duyunca, bir şeyle oluyor deyip yanına gitmeye karar verdim. Gece Ulusoy otobüsüne bindim.
O zamanlar Bodrum’a henüz uçak gitmiyordu. Sabaha dek Zeki Müren’e ne soracağımı düşündüm. Sahilde çayımı içip kahvaltı yaptıktan sonra, bir yerden telefon ettim.
"Paşam Bodrum'dayım. Sizi çok özledim. Bugün mutlaka görüşelim. Sabah Gazetesi için bir yazı dizisi hazırlamak istiyorum. Uzun zamandır kayıpsınız. Hayranlarınızı merak ediyor"dedim.
Zeki Müren, ‘Hay hay Aykutum. Ben de denize gidecektim. Orada bir masada oturup çayımızı içerken konuşuruz’dedi.
Tabii çok sevindim. Çünkü korkuyordum. ‘Sağlığım röportaj yaptırmaya müsait değil. Heyecanlanınca tansiyonum 20'lere filan çıkıyor’ diyebilirdi.
Ve on dakika sonra beni bulunduğum çay bahçesinin önünden aldı. Konak tarafında bir çay bahçesinde konuşmaya başladık. Bu son röportajıdır. Benimle birlikte çektirdiği son fotoğrafı da bir garson çocuk çekti. Zaten sadece bir kare.
Orada uzun uzun konuştuk. Ben ne konuştuklarımızı Sabah’a yazdım ama bir detayı ricası üzerine dondurdum. Sohbet sırasında konu konuyu açtı, bir yerde aklıma geldi dayanamayıp sordum.
‘Paşam 50 yıldır bir numarasınız. Hakkınızda iyi kötü çok şey yazıldı. Çok kızdığınız ve mahkemeye gittiğiniz oldu mu?’ dedim. Şimdi aradan çekilip anlattıklarını aynen aktarıyorum. Zaten bu yazının özeti veya konusu da bu…
‘Kimseyi mahkemeye vermedim. Ama bir kişiye küstüm. Haber gönderip sakın cenazeme ve mezarına da gelme. Seni affetmeyeceğim’ dedim. Bu kişi Müjdat Gezen’dir. Çünkü Müjdat bunu hak etti..
Babası benim saz ekibimde ritm sanatçısı idi. Yıllarca da çalıştı. Müjdat’ın sünnetine beni davet etti. Seve seve gittim, kuryesi oldum. Sünnetçi Müjdat'ın pipisini keserken ben tutuyordum. Kirvenin bizim için önemini söylemem gerek var mı?
Aradan yıllar geçti, Müjdat ünlü bir tiyatrocu oldu, gazinolarda beni taklit etmeye başladı. Edecek tabii. Ekmek parası. Çok da başarılı idi. En çok alkışı Zeki Müren olunca alıyordu. Ama bir haber gelince çok üzüldüm. Taklit sırasında benim çiçeklere teşekkür etmemle de dalga geçiyormuş.
Çeşitli isimler sayarken ‘En büyük aşkım. ovala beni’ filan diyormuş. Öyle birisi de hayatımda gerçekten vardı. Ankaralı bir sauna sahibi. Saygı duyduğum en büyük aşkım. Yine haber gönderdim ‘adamın ismini değiştirsin’ yeter dedim.
İnadına, adamın ismini birkaç kez üstüne basa söylemeye başlamış. Çok üzüldüm. Beni bırak, babasının arkadaşıyım-dostuyum. Onun da mı hiç hatırı yok. Madem kirvesine bunu yapıyor, ben de onunla bir daha konuşmadım.‘
Bunları bana Zeki Müren bizzat gözüme baka baka anlattı. Başkası anlatsa biraz düşünürdüm. Çünkü bir sahne sanatçısının Zeki Müren’e bunu yapması çok ilginç olay. Hatta çılgınlık. O kadar güçlü ki. İstese bir telefonda sahne hayatı biterdi.
Şimdi bakın nereye geleceğim. Müjdat Gezen şu sıralar ‘Şarkılar Seni Söyler’ adında bir müzikalde Zeki Müren’ i anlatıyor. Yani babasının patronu, küs vefat eden, kirvesi Zeki Müren’i…
Müjdat Gezen oyunu yazan ve sahneye koyan kişi. Güya eski İstanbul gazinolarını anlatıyor. Hiç sanmıyorum. Direk Zeki Müren dese telif kanunu yakasına yapışır. Müren’in haklarını da Mehmetçik Vakfı savunuyor.
9-16 ve 23 Aralık akşamı Maslak TİM SHOW CENTER'da müzikali izleyenlerden bir ricam var. Gözlemlerini bildirirlerse çok sevinirim.
Bakalım Müjdat, eskiden yaptığı gibi mi, aşağılayarak mı anlatacak?