Sezer, mevzuata göre silinmesi yasak olan telsiz konuşmaları ve farklı kaynaklardan edindiği bilgiler ışığında o gün yaşananları ve süreci şöyle özetledi:
Geçtiğimiz yıl 18 Temmuz günü Mersin’de bir otomobil bir ekibin dur ihtarına uymuyor. Ekip telsizden, “Üzerime sürdü, durmadan kaçtı” şeklinde anonsla durumu bildiriyor. Haber merkezi olayı bütün birimlere anons ederek duyuruyor. Görev yerinde olan Muharrem Aydoğan ve Muhammed Yar’dan oluşan iki kişilik bir ekibimiz, kavşakta aracı durduruyor.
“SAHTE PLAKA ŞÜPHESİ”
Daha ilginç bir konu daha var, kayıtlarda anons edilen plaka başka bir marka, başka bir renk araca çıkıyor. Bu da polisin üzerine sürülüp kaçan aracın sahte plakalı araç olduğu şüphesi uyandırıyor.
Zaten ekiplerin teyakkuza geçmesinin sebebi de bu… Ortada sahte plakalı bir araç var ve polisin üzerine sürmüş. O zaman bu durdurulmada öncelikli hatta önlemler alınarak durdurmada öncelikli araç haline geliyor.
“ÖNÜNE GEÇEREK DURDURDU”
Polis ekibi, aracı kavşakta yavaşladığı sırada önüne geçerek durduruyor. Aracın içerisinde bir şoför ile bir kadının olduğunu görüyorlar. Konuyu anlatınca kadın, milletvekili olduğunu söyleyip kimliğini gösteriyor araba içerisinden…
Bu araç polisin üzerine sürüp kaçan araç ve bu araç plakası farklı, bir harf yanlış… Bu da bu aracı sorgulama zorunluluğu doğuruyor tabi ki… Ekip, “Aracı sorgulayıp sizi göndereceğiz” dedikten sonra, işte o daha sonra medyaya düşen görüntüler yaşanıyor. Bu arada görüntülerin olaydan iki ay sonra polislerin bilgisi dışında sosyal medyaya konulduğunu vurgulamak gerekiyor.
Tabi o kayıtta izlemediğimiz daha farklı şeyler de yaşanıyor. Milletvekilinin küfretmesi, şerefsiz demesi, tükürüğünü üstüme saçma demesi, siz kimsiniz, kendinizi ne zannediyorsunuz demesi. Şoförün arabadan inip polislerin üzerine yürümesi, polise sicilini ver bana demesi, polisin silahını almaya, telsizini almaya çalışması…
Bütün bunların tamamı o görüntülerde de göründüğü gibi yaşanıyor. Polis “Artık gidebilirsiniz” diyor ancak milletvekili gitmiyor.
“AÇIĞA ALINDIN, SİLAHINI, KİMLİĞİNİ BIRAK”
O sırada milletvekili il emniyet müdürünü arıyor. Mersin'in şu anki il emniyet müdürünü arayarak, bu kısmını devlet terbiyem gereği söylemeyeceğim, bir şekilde sayın il emniyet müdürüyle konuşuyor. Al telefonu diyerek memura veriyor.
Sayın müdür memurumuza, “Milletvekilini bırak ve şuradayım oraya gel” diyor. Milletvekili bırakılıyor. Şuradayım denilen yere gidiliyor. Tam 5 saat bekleniliyor. Sayın Müdür silahınızı kimliğinizi bırakın açığa alındınız diyor. Özetle böyle…
“GÖREV BİLİNCİYLE DAVRANDI”
Haber merkezinden gelen anonsu takip etmekten, anonsta söylendiği şekliyle polisin üzerine sürüp kaçan, belki kendi üzerine de sürecek, kendilerine de bir kötü bir şey yapabilecek bir araç olma ihtimali yüksek olmasına rağmen, görev bilinciyle, sadakatli bir şekilde o aracı durdurmaktan imtina etmeyen. Aman ya başka ekip baksın, biz kenarda duralım diye uyanıklık yapmadan görev bilinciyle hareket eden bu kişileri sadece ve sadece haber merkezinin anonsunu yerine getirdiği için, silahını, kimliğini bıraktırıyorlar.
“BİR YILDIR NEDEN AÇIKTALAR”
Bu milletvekilinin bu telefonuyla tamı tamına bu meslektaşlarımız bir yıldır açıktalar. Daha sonra bu milletvekili bizim bu haberleri duyurmamızdan sonra Sayın milletvekili üzgün olduğunu bir basın kuruluşuna bildiriyor. Önce meslektaşımızı suçlamaya çalışıyor, suçlayacak bir şey olmadığını görünce üzgün olduğunu söylüyor.
Milletvekili, “Ben adliyeye gittim herhangi bir kimseden şikayetim olmadığını söyledim” diyor. Şimdi “şikayetçisi olmayan” bir konudan dolayı iki polis tamı tamına bir yıldır neden açıkta.