70 yaşındaki modacı Cemil İpekçi'nin, Posta Gazetesi'nden Oya Çınar'a verdiği röportaj şöyle:
Cemil İpekçi: Kadınlara artık musluk kapandı diyorum
Kendisini "Türkiye’nin ilk tasarımcısı" olarak tanımlayan Cemil İpekçi, "Kadın reddettiğim bir varlık değil. Her iki cinste de zayıf sevmem" derken, "Katiyen genç istemem. Ben olmuş meyve severim, ham meyve sevmem" ifadelerini kullandı.
1
9
"KAFAMA TAHTAYLA VURDU" Modacı, tasarımcı, terzi... Siz kendinizi nasıl tanımlıyorsunuz? Ben Türkiye’nin ilk tasarımcısıyım. Bir dünya markası olduğumu biliyorum. AnaBritannica dahil, ansiklopedilere girmiş biriyim. Belçika’da okudum. 1971’de Türkiye’ye döndüğümde ‘fashion designer’ diye bir kavram yoktu, terzi vardı. 272 tane ödülüm var, evde ödülleri koyacak yer yok. Türkiye’de sizden iyi tasarımcı var mı peki? Taklidim çok, rakibim yok. Keşke olsa. Ben etnik tasarımcıyım. 500 yıllık giysileri ve aksesuarları günümüze taşıyarak dünyada tanındım. Zaten yetişme şeklimden dolayı benim Osmanlı’yı terk etmem mümkün değildi. O kültürle büyüdüm. İlham kaynağım hep bu topraklar oldu. Köşklerde, dadılarla büyümüşsünüz. Eğlenceli miydi, sıkıcı mı? Karabaş Hazretleri ile Nafi Baba’nın torunuyum. Doğduğum 22 odalı köşkte ağalarla, lalalarla büyüdüm. Dadım beşinci nesil Sudanlı bir cariyenin torunuydu. Beyzade olarak büyütüldüm. Mutfağa giremezdim. Mutfakta Cevriye Hatun vardı. Bir kere girmeye kalktım, kafama tahtayla vurdu, 'Küçük Bey, ne istiyorsanız lütfen dadınıza söyleyin' diye. Ağır bir disiplinle büyüdüm.
2
9
"ANA AVRAT KÜFRETTİM" O ağır disipline ilk ne zaman isyan ettiniz? Dadım Almanya’ya gelin gittiğinde 15 yaşındaydım. Kapıdan çıktığı gün bayram ettim. Hâlâ bir yerlerde yaşadığını duyarsam üzülürüm. 15 sene ömrümün en büyük azabını çektirdi bana. Çok zor bir çocukluktu. Gittiği gün ilk sigaramı yaktım ve ana avrat küfretmeye başladım, inanamazsın. Sonra da evden çıktım, bir daha beni tutabilene aşk olsun. Ne Beyoğlu’nun en ücra köşelerindeki pavyonlara gitmediğim kaldı, ne saçlarımı uzatıp makyaj yapmadığım. Gerçek Cemil o zaman doğdu.
3
9
"KADINLARLA TRAVESTİLERİ BİRBİRİNDEN AYIRAMIYORUM" Türk kadınları nasıl giyiniyor? Son zamanlarda biraz düzelmeye başlasa da hâlâ baklava üstü bal gibiler. Bir kere hepsi aynı suratla geziyor. Ben de yüzüme birtakım uygulamalar yaptırıyorum ama bunlarınki abartılı. Allah etmeye hepsinin dudakları yunus balığı gibi. Hep aynı vizon takma kirpikler, aynı kaş modeli. Saçlar aynı şekilde fönlenmiş. Çantaları bile aynı. Ben artık sokakta travestilerle kadınları birbirinden ayıramıyorum. Hepsi travesti gibi. Türk kadını aklını giydirmekten çok bedenini giydiriyor. Önce beynini giydireceksin, o zaman zaten pazardan üç liralık aldığın şeyi de kendine yakıştırırsın. Öbür türlüsünü ne yapalım yani. Vitrin mankeni de güzel ama ne işe yarıyor? Şimdi artık zaten robotlar yapılıyor. Gider robot alırsın hiç değilse, sus deyince susar. Biraz sert oldu sanki... Sert değil, gerçek bu. Çık Nişantaşı’na, hepsinin ağzında aynı cümleler. “Dün bir Hermes çanta aldım. Ayağıma Gucci ayakkabı aldım. Moldovyalı hizmetçim evden kaaaçtttıı....” Bu kadar salak bir şey olabilir mi? Bunu da sınıf atlamak zannediyorlar. Bir defa öyle bir sınıf yok ve sen o sınıfı atlayamadın. Kaldın sınıfta. Eskiden ayıp diye bir şey vardı. Şimdi o kalktı ortadan. Hiç unutmam, benim annem durumu iyi olmayan bir arkadaşıyla buluşacağı zaman takılarını çıkarır evde bırakırdı. Gösteriş yapmak çok ayıptır, günahtır.
4
9