Merhaba, beni tanımıyorsunuz ve tabii ben de sizi tanımıyorum. Zaten işin güzel tarafı da bu; yaşadığım bu değişik tecrübeyi rahat rahat anlatabilirim bu sayede. Gerçek adım tabii ki bu değil bu arada, malum evli barklı kadınım. Sizi daha fazla bunaltmadan şu tecrübemi anlatmaya başlayayım: Orta yaşlarda gezinen, özel sektörde çalışan, iki çocuk annesi evli bir kadınım. Bu sene evliliğimizin 13. yılına giriş yapmış bulunuyoruz. Bu arada kocamla da 1 yıllık bir flörtten sonra, gayet severek evlendik. Buraya kadar her şey çok klasik zaten. Bütün gün çalışıyorum, eve geliyorum çocuklarla ilgileniyorum, hepinizin yaptığı ev işleriyle ilgileniyorum ve yatıp uyuyorum. Zaten ben yatıp uyumasam kocam yatıp uyuyor, uyumayıp ne yapacaksın? Hayatın koşturması ve belki de evliliğin getirdiği monotonluk sebebiyle cinsel ilişkimiz epey bir sekteye uğradı. Ölüp bittiğim adamla bacı kardeş gibi olduk desem yalan değil. Fakat tabii hormon denilen şey sizden ayrı bir cumhuriyet, bazı talepleri oluyor kendilerinin. Hem onu da boşver, ikimiz de ölmediğimize göre bu işe bir çözüm bulmak gerekiyordu. Yoksa bu ev yatılı öğrenci yurduna dönecekti: ye, iç, yat uyu!
Cinsel hayatlarını renklendirmek dansöz kostümü ile göbek attı
2 çocuk annesi kadın evlilik yıl dönümlerinde cinsel hayatlarını renklendirmek için dansöz kostümü ile kocasının karşısına çıkıp göbek attı. Onedio
1
11
Ofisteki kız arkadaşlarımla arada evliliklerimize ya da ilişkilerimize dair şeyler konuşuruz. Yine bir öğlen yemeği sırasında konu nerden nasıl geldi hatırlamıyorum, cinsel hayatımızı konuşmaya başladık. Herkes başladı janjanlı hayatlarını anlatmaya. O öyle yapıyormuş da, öbürü başka bir şekilde yapıyormuş da, aman çok mükemmellermiş de, falan filan… Kendime dışardan baktığımda, Küçük Emrah’ın yarım ekmek dönere baktığı gibi arkadaşlarımı dinlediğimi fark ettim. Üzüldüm, bozuldum, sinirlendim, hepsini aynı anda yaşadım ama hiç çaktırmadım. Kocamı oraya bir yere dikey olarak gömmek istedim ama yapmadım. Bizde de sorun olmadığını, her şeyin yolunda gittiğini yuvarlak cümlelerle geçiştirdim çünkü detay verirsem çaktıracaktım. Neyse bunları susturdum bir şekilde, döndük yine işimizin başına.
2
11
Eve giderken yol boyu bu meseleyi düşündüm. Hadi ben bu azgınlara yalan söyledim de kendime söylediğim yalan ne olacaktı? Kimden kaçıyordum ben hayırdır? Dedim ki kendi kendime “Kızım bu işi halletmek zorundasın”. Ne yapacaktım? Hintliler gibi elime flüt alıp yılanı dans mı ettirecektim? Hayır, benim böyle bir yeteneğim yoktu ve ayrıca ben Hindistanlı değildim. Bunları düşünürken elimdeki telefonla oynuyor, Facebook, Instagram dolaşıyordum ki işte o an kafamın üstünde bir ampul yandı çizgi filmlerdeki gibi.
3
11
Facebook’a ekledikten sonra iyice kendilerinden tiksindiğim çeşitli akrabalarımdan bir tanesi “Çok güzel dans, mutlaka seyredin” diye bir video paylaşmıştı. Bir insan gereksiz olsa da başkalarına ilham olabiliyor işte. Videoda çok güzel bir dansözün kıvrak dansı vardı ama bizim Asena gibi döve döve değil de daha demin bahsettiğim yılanın kuzeni gibi dans ediyordu. Önce dedim ki “Aslında biraz kilo versem ben de böyle olurum”… Sonra da “Sıçarım kilosuna, ben de yaparım bunu”. Yediğime içtiğime dikkat etsem de iki çocuk anası olarak tabii ki o kadınlar gibi bir vücudum yok, zaten derdim başımı aşmış. Daha sonra bir ampul daha yandı kafamda “Aha” dedim. “Böyle bir şeyi alıp giysem, Mehmet’le (kocam) olan kardeşliğimize bir son verebiliriz belki” Başladım Google’dan “dansöz kostümü” bakmaya. Bu arada hala otobüste olduğumu hatırlatırım. Deli çevikliği geldi bana bir anda!
4
11