İçine kapanık bir çocuktu. Annesi, biraz açılsın diye tiyatroya yazdırdı. 11 yaşındayken bir reklam filmiyle ekrana çıktı ve kısa zamanda dönemin önemli çocuk oyuncularından biri oldu. Şimdi 24 yaşında, bir yandan tiyatro eğitimine devam ediyor, bir yandan ülkenin önde gelen yönetmenlerinin filmlerinde oynuyor. Ecem Uzun, geçen hafta Adana Film Festivali’nde Reha Erdem’in filmi ‘Koca Dünya’yla ‘Türkan Şoray Umut Veren Genç Kadın Oyuncu’ ödülünü aldı.
Genç ve güzel oyuncu Ecem Uzun
Bu sene rol aldığı Tereddüt ve Koca Dünya filmleriyle dikkat çeken Türk sinemasının yeni yüzü olmaya en büyük aday Ecem Uzun, Hürriyet gazetesiyle bir röportaj yaptı.
1
16
Kısa süre önce de Yeşim Ustaoğlu’nun filmi ‘Tereddüt’le Toronto Uluslararası Film Festivali’ndeydi. Onunla buluşup hayattan, siyasetten, sanattan söz ettik. Uzun, çocuk oyuncu olarak maruz kaldığı istismarları ilk kez paylaştı. Sinema yazarımız Uğur Vardan genç yeteneğin performansını değerlendirdi. Yönetmeni Yeşim Ustaoğlu da onu nasıl keşfettiğini anlattı. İşte bilinmeyen bütün yönleriyle sinemamızın yeni yıldızı...
2
16
Filmde güvenilmez insanlarla dolu bir dünyadasınız. İyisiyle kötüsüyle bu ‘koca dünya’ size ne ifade ediyor? - Kaybolacakmışım gibi hissettirip korkutuyor. Neden? - Çünkü hiçbir güvenli alanımın olmadığını düşünüyorum. Bunun sebebi neredeyse her gün karşımıza çıkan şiddet haberleri mi? Mesela otobüste şortlu kadına saldırıldığında ne hissettiniz? - Metroya binerken korkar hale geldim. Annem “Şort giyme” diye uyarmaya başladı. Böyle olunca evden dışarı çıkmak istemediğim bile oluyor. Bu şiddeti uygulayanların istediği tam da bu değil mi? - Tabii, kendimi kısıtlamıyorum. Özgürlüklerimi seviyor, oradan besleniyorum. Ama olabilecekler de aklımdan geçiyor, her an ölebilirim ya da dayak yiyebilirim diye düşünüyorum. Korkularınız o derece mi büyük? - Bir örnek vereyim: Sarıyer’de oturuyorum, okulum Balat’ta. Sürekli metro kullanıyorum. Maç günleri metroda bıçak görmekten bıktım. Yeter artık, bunu bize yapmayın, bir durun!
3
16
Ne oldu da böyle olduk? - Sanırım mutsuzuz. Bir erkek, bir kadını neden bu kadar benimsiyor? Bu kadar aidiyet hissiyatı, sahiplenmek... Korkutucu... Çözüm ne olabilir? - Tanımadığım insanlarla yolda selamlaşmayı çok severim. Buna ara vermek zorunda kaldım. Sonra baktım, böyle yürümeyecek, yeniden başladım. Bunlar küçük ama beni mutlu eden şeyler. Hepimizin böyle şeylere ihtiyacı var. Yoksa bu ortamda başka türlü yaşayamayız. Festival filmlerinin gözbebeği bir oyuncu olarak festival sansürlerini konuşalım. Nadir Sarıbacak’ın ödül konuşmasının sansürlenmesi, Gezi eylemlerini anlatan bir belgeselin festival dışına itilmesi... Bunlar sizi nasıl etkiliyor? - Yapılanlar acımasızca. Festival gibi sanat konuşup özgür olduğumuzu hissettiğimiz bir yerde sansürler, umutların kırılmasına bir neden daha... Genç sanatçılara nasıl bir görev düşüyor? - Tek umudum; rol aldığım filmler... Mutlaka o gemi birilerine gidecek...
4
16