Peki Demet Gül ne kadar Maşuka? Onun da düşündüklerini söylemekten çekinmeyen bir yapısı var ama kadın-erkek ilişkilerinde Maşuka kadar cesur değil: “Özgür bir kadınım, kendi paramı kazanıyorum, teknik olarak kendi işimi kendim de yaparım. Ama iş aşka ve birlikteliğe geliyorsa ilk adımı erkekten beklerim. Bir de Alman usulü diye bir şey var. Çok komik ve gıcık. Arkadaşlarımla yemeğe çıktıysam tabii kendi paramı öderim ama sevgilimle çıktıysam erkek ödemeli yahu! Hele ilk randevuda biri bana ‘hesabı bölüşelim’ derse, ‘bay bay çüs bir daha görüşmeyelim’ derim. Bir daha da telefonuna çıkmam. Ne o öyle hakaret gibi.”
İşte Ulan İstanbul'un Maşuka'sı..
‘Ulan İstanbul’un Maşuka’sı Demet Gül (32), Wilma Elles ve Meryem Uzerli’den sonra Almanya’dan Türk dizilerine geçiş yapan üçüncü oyuncu. Ama oynadığı karakter itibariyle edepsizlikte birinci.
1
9
Demet Gül’ün ilk sinema filmi, Türk yönetmen Yasemin Şamdereli’nin ‘Almanya’ya Hoşgeldiniz’. 1950’lerde Almanya’ya gelen ‘Fatma’ rolü çok ses getirmiş. Filmi Almanya’da 1.5 milyon kişi izlemiş, 20 ülkeye satılmış, festival festival gezmiş. ‘Ulan İstanbul’un yapımcıları da bu sayede fark etmiş Gül’ü. Maşuka rolü biraz da onun üzerine dikilmiş: “Maşuka düşündüğü her şeyi küt-pat söyleyen bir kadın. Çok sınırsız, çok fütursuz. ’Bekâra ev vermiyoruz’ diyen emlakçıya ‘böyle saçmalık olmaz, bal gibi de vereceksiniz, bu insan haklarına aykırı!’ diye çıkışıyor mesela. Keşke her kadın biraz Maşuka olsa.”
2
9
NSU diye bir terör örgünü 2000-2006 ı arasında 8 başarılı Türk iş adamını öldürdü. Bir ara ‘Döner cinayetleri’ olarak çıktı basında, faili meçhul oldukları söylendi, hatta öldürülen adamların karıları suçlandı, ‘Türk mafyası yapıyordur’ denildi. Nihayet suçları üstlendiler, biri itiraf etti. Oyunumuz bununla ilgili. Senaryosunu Tunay Önder yazdı. Yönetmenimiz Alman. İkisi öldürülen adamların aileleriyle röportajlar yaptı. Ne söyledilerse, nasıl anlattılarsa öyle oynuyoruz. Ben 5 farklı karakteri canlandırıyorum. Toplam 3 oyuncuyuz. Gerçekleri bu kadar net görünce, artık Almanya’da herkese şüpheyle bakıyorum.”
3
9
Bu ‘inşallah’ kelimesine şaşırıyorum. Biz gurbette doğan ikinci kuşak Almancıların Türkiye’ye alışamadığı hikâyelere aşinayız oysa. Demet Gül açık konuşuyor: “Irkçılık her zaman vardı, ortaokuldayken Türk olduğum için çok aşağılandım. Onlar gibi Almanca konuşabilmemi hiç kabul etmediler, ‘başını kapasana ne biçim Türksün’ diye laf attılar. Irkçılık gün geçtikçe daha da tırmandı. Berlin’deki tiyatro oyunumuz da bu konuyla ilgili.
4
9